Kararsız

11 0 0
                                    

Acı tüm ruhumun derinliklerinde kol gezerken, bedenime de bulaşmıştı artık. İğrenç bir mahluk gibi hissediyorum kendimi. Onunla burda, aynı çatı altında olmak bile bir işkence iken, şimdi ona dokunmaya mecbur kaldım.
Ama ilerleyemiyorum daha fazla. 
Beni öperken bir an geri çekildi, sinirlenmiş gibi görünüyordu ve omuzuma elini koyup gülümsedi.
"Sen işin ciddiyetini anlamadın! Şimdi yapacaklarımı izle!" Deyip arkasını dönerek bağırmaya başladı.
"Hey kimse var mı orda? Çabuk baştakilere haber verin! Özellikle de Turan bey duysun!"

O bu şekilde bağırırken, Devin'e zarar vereceğini anlamıştım. Artık başka çarem yoktu, arkasından yaklaşıp ağzını kapatarak konuşmasına engel olamaya çalıştım. Elimi ısırıp canımı yaktığında onu sert bir şekilde ittim, kafası salondaki sehpanın köşesine gelmişti. Aman Allah'ım, ben ne yaptım? Şimdi ne olacak?

Kafasından oluk oluk kan akıyordu, panikle etrafıma bakıp kim var diye anlamaya çalıştım.
Kimse yoktu ve şu an bu işten kurtulmanın tek yolu haberim yokmuş gibi davranmak, burdan kaçmaya çalışırsam herkes benden şüphelenir.
Dış kapıyı açıp ilerideki adamlara seslendim.
"Hey çabuk buraya bakın, Sevtap hanım düştü! Lütfen yardım edin, ambulansı arayın!"

Adamlar panik içinde içeri koşup, Sevtap'ın yanına toplandılar. Adamlardan biri telefona sarılıp bir numara çevirdi.
"Turan bey Sevtap hanım düştü, yarası çok ağır yardım edin! Hastaneye gidemez  biliyorsunuz!" Dedi.
Karşıdaki adam ne söyledi bilmiyorum ama adam telefonu kapatıp korkuyla beklemeye başladı.
Aralarından biri bana bakıp yanıma yaklaştı, beni baştan aşağı süzüp ellerimi özellikle inceledi.

"Sen burda mıydın düştüğünde? Nasıl oldu, sen nasıl duydun hemen anlat!"
"Ben mutfaktaydım. İçecek bir şeyler hazırlamak için gitmiştim ve çığlığını duydum! Nasıl oldu bilmiyorum. Sonra yanına koştum ve gittiğimde aynı bu şekilde yerde yatırıyordu. Çok korktum ve size haber verdim hemen!" Dediğimde pek inanmış gibi görünmüyordu adam. Ama daha fazla üstelemedi ve Sevtap'ın yanına döndü tekrar.

Devin'den

Kemal bizi tatile götürmek isterken, emniyetten arkadaşı arayıp bazı bilgiler vermişti. Şimdilik tatili iptal edip işlerinin uzadığını ve önemli olduğunu söyledi.
Biz de Tülin ile ondan haber bekliyorduk, evde bir taraftan film izlerken diğer taraftan da telefondaydı gözlerimiz.
Ve sonunda telefonu çaldı arkadaşımın.
"Bebeğim, ne yaptın? Her şey yolunda mı?" Diye cevapladı.
Biraz dinlendikten sonra şaşkınlıkla bana dönüp baktı.

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" Diyerek devam etti.
Ne konuştuğunu çok merak ediyorken bir an da kapı çaldı, Tülin de şaşırmıştı çünkü kapı çok sert çalıyordu.
"Kapı çalıyor Kemal, kim olabilir?" Dedikten sonra karşıdan gelen cevapla kapıya doğru koştu.
"Tamam, açıyorum." Deyip kapının kolunu indirdi, gelenler sivil polisler ve anladığım kadarıyla Kemal göndermişti.

Polisler içeri girip kapıyı kapattı, aralarından biri hızlı bir şekilde cam ve kapıları kontrol etti.
"Memur bey her yer kilitli, buyurun oturun lütfen." Dedi Tülin.
Etrafı kontrol ettikten sonra ikisi de oturdu yan yana.
"Tehlikedesiniz büyük ihtimalle, çok büyük bir çete var ve onları alt etmek üzereyiz. Telefon sinyallerinden ve diğer ipuçlarından yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki, Hakan Bey'in mezarını açtıran da aynı çete. Ve Sevtap dediğiniz kadın da onlarla iş birliği içinde." Diye anlattıktan sonra dayanamayıp sordum.

"Peki neden tutuklanmıyorlar? Yani Sevtap'ın yeri belli zaten. Şu an Demir ile birlikte ve takip ederseniz bulursunuz!"
Polis bana bakıp gülümseyerek cevapladı.
"O kadar basit değil maalesef. Demir bey ne durumda bilmiyoruz ve Kemal de arkadaşım biliyorsunuz. O da bu konuda benle aynı fikirde, kendi isteğiyle kaldığını düşünmüyoruz!"

Devin (kitap oldu)Where stories live. Discover now