Bölüm 8 'Say Something'

79 5 0
                                    

Medyada gizemli mavi gözlerin sahibi var: Emre kim olduğunu bölümü okurken anlarsınız (Marcus Hedbrandh)

♣♣♣

Derin derin nefes alırken elimin titremesini durduramıyordum. Gözyaşlarım durmadan akarken başımı arkadaki duvara yasladım. Elimdeki iğne yere düştüğünde almaya çalıştım. Hareket etmek istiyordum ama sanki gücüm kalmamıştı. Parmak uçlarım değdiğinde kendime doğru hafif şekilde oynattım. Tekrar değdiğimde hızla parmaklarımla kavradım ve duvara yaslandım. Bedenim şiddetle titriyordu ve acayip bir şekilde terlemiştim, terden saçlarım yüzüme yapışmıştı. Kolumu önüme uzattım zaten önceden yerde bulduğum bir kumaş parçasıyla kolumu sıkıca bağlamıştım. Elimi yumruk yaptıktan sonra iğneyi damarın üzerine getirdim. Hala titriyordum ve bu işimi zorlaştırıyordu. Denk geldiği zamanda iğneyi damara sapladım. Çığlıkla karışık bir nefes aldım. İçindeki sıvıyı enjekte ettim ve iğneyi çıkarıp bir kenara fırlattım. Rahatlamış bir şekilde arkama yaslandım. Yine o lanet krizlerden birine girmiştim. Hah! Ünlü Feris Sayer lanet bir toza muhtaçtı. Kendime gelmek için birkaç dakika bekledim. Kalkabileceğime kaanat getirdiğimde duvardan destek alarak kalktım. Üzerimdeki tozları silkeledikten sonra boş ve dar sokakta ilerlemeye başladım. İleride cılız bir ışık sokağı aydınlatıyordu. O sırada sokağın başındaki iki gencin bu tarafa geldiğini gördüm, beni gördüklerinde başlarıyla selam vererek yanımdan geçtiler (Laf atcak vs. sandınız dimi jdjdjddj yazar fake attı.) ama şuanda onlara ihtiyacım vardı. Arkalarından seslendim.

"Hey!" Durdular ve arkalarını döndüler bende onlara doğru birkaç adım attım.

"Biriniz beni arabama götürsün," ve ekledim. "Caddede." Birbirlerine baktılar biri diğerini onayladığında siyah saçları olan yanıma geldi diğeride yoluna devam etti. Çocuk yanımda dururken koluna girdim ve başımı omzuna yasladım. Feci halde başım ağrıyordu ama morfin etkisini gösterdiğinde gidecekti. Kaskatı kesilen kolunu hissettiğimde sırıttım.

"Rahatla kesmem seni." Dedikten sonra yürümeye devam ettim.

"Adın ne?"

"Bu ciddi bir soru mu?"

"Kesinlikle."

"Poyraz."

"Karayel puahhaha." Ben hunharca gülmeye başladığımda dayanamayıp oda güldü. Caddeye çıktığımızda onu kolundan dürterek gideceğimiz yere yönlendirdim. Siyah arabanın önüne geldiğimizde arka kapıya yöneldim ve sert bir biçimde cama vurdum.

Victoria'dan

Duyduğum yüksek sesle yerimde sıçradım. Olduğum yeri idrak etmem birkaç saniyemi almıştı anahtarı alıp tuşa basarak kapıların açılmasını sağladım ve arabadan aşağı indim. Feris bir çocuğun koluna girmişti. Çocuğu süzdüm taş çatlasa 18'nin sonlarındaydı. Siyah saçları kahve rengi gözleri ve sakalsız bir suratı vardı. Uzundu hemde baya yani.

"İşini bitti mi?" Diye sordum, yanımdan kısa bir işim var diyerek ayrılmış ve anahtarı bana vererek arabada kalmamı, kapılarıda kilitli tutmamı istemişti.

"Evet, ııı... neydi adın ha Poyraz bizi eve bırak." Tam ön koltuğa yönelmiştiki durdu.

"Ehliyetin varmı?"

"Vardı ama aşırı hızdan üç ay el koydular."

"Yalnız değilmişim." Sadece kendimin duyabileceği bir ses tonunda mırıldandım.

Tekrar arabaya bindik, Poyraz denen şahıs arabayı sürmeye başlamıştı Feris' te ona yolu tarif ediyordu. Ama dur bi dakika iyide bu... Hızla öne doğru kaykıldım ve boşluktan kafamı öne uzattım.

Karanlığın SırrıWhere stories live. Discover now