7. Bölüm

69 10 13
                                    

Hayal kırıklığı yaşamak benim rutinim.

Her zaman yaşarım, o yüzden buna hazırlıklıyım. Çoğu insan, karamsar olduğumu söyler ama hayır, ben sadece temkinliyim. Temkinli olmasam canım çok acıyabilir, birisi kalbimi sökermiş gibi hissedebilirim. Mesela, dün gece güzel bir yemek sonrası yapılan yürüyüş sırasında Jongin'in sürekli dibimde olması, benimle ilgilenmesi tatlı tatlı flört çabaları beni hayaller dünyasına çıkarmış olsa da kendimi durdurmuştum. İyi de yapmışım yoksa şu an otel lobisinde eski sevgililerinden bir tanesi ile kahkahalar atarak eğlenmesine yıkılıp tüm gezimi mahvedebilirdim. Ancak, buna izin vermeye hiç niyetim yok. Onları görmezden gelip plaja doğru giderken boğazıma yapışan yumru canımı fena sıkmıştı. Kendimi gerçekten boğmak istiyordum. Boş şezlonglardan bir tanesine bütün eşyalarımı fırlatarak bıraktım ve hızlı adımlarla kendimi soğuk suya bıraktım.

Kafamı sudan çıkarıp, kıyıya sırtımı dönerek kulaçlamaya başladım. Jongin'in canımı yakması benim için alışkanlıktı. Belki de bu sebepten sürekli ona çekiliyordum. İnsan, acı çekmeyi alışkanlık haline getirdiğinde kendisi için kötü olsa bile ona çekilirmiş, engel olamazmış. Benimki o hesaptı işte sürekli dönüp dolaşıp onu seçiyordum çünkü ona bağımlıydım.

Aptal olmalıydım, bir anlığına büyük hayaller kurmanın eşiğine gelmiştim. Hadi bunu mahvetmeyelim Kyungsoo, eğlenelim. Hoş, şu an öyle gözüküyor olmalıydım. Kulaçlarımın arkası kesilmeden devam ederken dışarıdan yüzmeyi fena özlemiş biri gibi duruyor olmalıydım. Oysa kendimi yumruklayamadığım için burada debeleniyordum.

İyice uzaklaştığımdan emin olduğumda derin bir nefes aldım ve denizin dibine doğru kendimi ittirdim. İşte huzur, sessizlik... Suyun beni iyileştirmesine izin verirken kaskatı kesilmiş bedenimi dinlendirdim. Keşke deniz altında yaşayabilseydim o zaman kimsenin sesini, seslenmelerini, tiksindirici kahkahalarını duymak zorunda kalmazdım. Sadece balıklar ve ben olurduk. Kimsesiz kayalıklarda açığa çıkar, uzaktan kibirle yoğrulmuş insanları izler, bilgisizliklerine alay ederdim. Ciğerlerimin zorlanmaya başladığı son ana kadar aşağıda direndim. Bunu yapmak beni garip bir şekilde eğlendirirdi. Nedense kendi sınırlarımda dolaşmak bana zevk veriyordu. Vücudum, karıncalanmaya başlayıp basınç yavaş yavaş üzerimde kendini hissettirdiğinde kendimi yukarı doğru çektim ve sudan çıkıp derince bir nefes aldım. Uzaktan gelen insan sesleri, gözüme batan güneş ve biraz daha oksijen için çırpınan ciğerlerim...

Kıyıya dönüp baktığımda epey uzaklaşmış olduğumu fark ettim, dönüş için fazla yorgun ve tembel hissettiğimde suyun üzerine sırt üstü yatıp gözlerimi kapadım. Tuzlu su iyi gelmiş, kendimi toparlanmış ve arınmış hissetmemi sağlamıştı. Geriye dönerken hiddetli kulaçlar atmak yerine daha sakin yüzdüm. Kıyıya yaklaştıkça kolunu kopacak kadar hızlı elini sallayan Sehun'a karşılık verirken gülümsemeye çalıştım. Belirginleşen suratlar tadımı kaçırırken yanağımı dişlerimle sertçe ısırdım. "Bu tatili kendine zehretmek yok Soosoo." Çocukluktan kalma telkin cümlem kulaklarımı doldurduğunda kıkırdadım. Aklımı oynatıyordum...

Ayaklarım dayanacak bir zemin bulduğunda suyla vedalaşma vaktimin geldiğini fark ettim ve sessiz bir veda ile ondan ayrıldım. Oldukça ağır adımlarla önce vücudumdaki tuzlu suyu arındırmaya gittim ve daha yavaş adımlarla tüm plajın ilgi noktası olan minik gruba yöneldim.

"Kyungsoo en azından kahvaltı yapsaydın!" Baekhyun'un annevari azarlamasıyla herkes dönüp bana baktığında elimi saçlarıma attım ve gülümsedim.

"Su harika görünüyordu, dayanamadım."

"Sana seslendim ama duymadın." Hemen yanımdan gelen ses irkilmeme sebep oldu. Dönüp baktığımda kısılmış çikolata gözleri beni inceliyordu.

Time Clipping Cupid's Wings // kaisooWhere stories live. Discover now