17.

141 9 13
                                    

Dediği gibi hiçbir şey olmadı. Gayet rahat bir uyku uyuduk. Uyandığımızda saat 6.30 'du. Hava aydınlanmıştı. Ben de uyanır uyanmaz odun topladım. Havalar dengesizsi bir soğuk bir sıcak oluyordu. Bu yüzden ateş yakmamız gerekliydi. Odunları toplayıp geldiğimde Negan ateşi bekletmeye çalışıyordu. O bir şeyler ile uğraşırken ona bulaşmak dünyanın en tehlikeli olayıydı. Ama Negan hamile karısına kızmazdı, bu yüzden şansımı denemek istedim ve Negan 'ın üstüne koşmaya başladım. Yaklaştığımda elimdeki odunları kenarıya bırakıp yan duran Negan 'a büyük bir hızla sarıldım.
"Hey Negan, buradaki büyük odunu unutmuşum, taşınama yardım eder misin?" diyerek onu çekiştirdim ve sanki burada değilmişcesine uzaklara seslendim.
Negan da uzaklara baktı ve yan tarafından beni kendine çekerek "YANİ BUNU MU KASTEDİYORDUN." diyerek bana seslendi yüksek bir sesle ama tabii ki uzaklara bakıyordu. Sonra beni havaya kaldırdı.
"Hayııır, beni yere indir odun olan ben değilim sensin." Kıkırdayarak konuşuyordum.
"Ne dedin, duyamadım?"
"Tanrım, Negan indir benii!"
"Tanrı işin için karıştı, tamam indiriyorum."
İkimiz de kıkırdıyorduk fakat bir sorun vardı sesimizi duyan birkaç aylak bize doğru geliyordu.
"Ne yapacağız Negan, ya sonrasında bir sürü ile karşılaşırsak?"
"Ben hallederim sen ateşi yak."
Odunu da ben toplamıştım ateşi de ben yakıyordum. Ancak aylaklar ile uğraşmaktansa bunu tercih ederdim. Negan eline bir taş alıp hepsini teker teker indirdi sonra da yanıma geldi.
"Eve, ateşi yakmışsın bakıyorum."
"Evet, yaptım bir şeyler."
"Umalım da bir ölüler sürüsüyle karşılaşmayalım. Öyle bir durumda burada kalmaya devam edemeyiz biliyorsun."
"Evet, biliyorum. Eşyaları toparlamaya başlamalı mıyız peki?"
"Duruma göre değişir. Sen hazır ol yeter. Eşyaların önemi yok."
Ara sıra ölüler gelmeye devam etti ama Negan onların üstesinden geldi. Bir hafta kadar daha o bölgede kaldık. Dönüş yolunda çok bitkin hissediyordum. Bu sebepten dolayı arabanın arka koltuğuna geçip uzandım. Yok boyunca tek yaptığım şey uyumak ve ara sıra Negan ile konuşmak oldu.

"Evi özlemişim. Bir hafta bir ay gibi gelmişti bana."
"Bir daha kampa gitmiyor muyuz o zaman?"
"Hayır, çok güzeldi. Yine gidelim Negan."
"Gideriz. Fakat şimdilik halletmem gereken işler var. Ben yokken neler olmuş. Akşam görüşürüz."
"Çıkıyor musun? İyi ama o kadar araba kullandın, dinlenmen gerekmez mi?"
"İyiyim ben. Merak etme. Görüşürüz."
"Görüşürüz..."
Negan evden gitti. Biz yokken bir şeyler mi olmuştu ki? Ancak biz kamptayken telsizi kullanan olmamıştı...
Derin bir nefes aldım ve eve bir göz attım. Ev gözüme dağınık görünmüştü. Bu yüzden toparlamaya karar verdim. Evde bütün gün yalnız kalmak çok sıkıcıydı. Evet, Negan kendi keyfi için çıkmıyordu dışarı ayrıca bütün bir hafta benimleydi. Bencilce davranmayı bırakıp ona yemek hazırlamaya karar verdim. Ona ne hazırlamalıydım ki? Spagetti 'yi sevdiğini biliyordum. Ancak o da sürekli yenilmezdi daha bir hafta önce yemişti. Bu yüzden italyan yemeklerini gözden geçirdim. Onun damak zevkine en çok uyabileceğini düşündüğüm yemeği yapmaya karar verdim. En doğrusu buydu. İki yemek yapacaktım; 'Minestrone Çorbası' ve 'Calzone' çok kolaya kaçıp pizza yapmak istemedim. Aslında yemekler hakkında düşününce daha çok Lazanya istemişti canım. Ama bu yemekleri kendim için yapmıyordum. Negan 'a bir çeşit teşekkür yemeği gibi bir şey olacaktı. Bana çok uzun zamandır sabrediyordu. Aradan geçen onca uzun zamana rağmen hâlâ aynı derecede sabırlıydı. Bu yüzden yapması biraz zahmetli de olsa bu yemekleri ona yapacaktım. İtalyan mutfağını severdi, yani bir sakıncası yoktu.
Yemekleri yaptım, kıvamları tutmuştu, sıcak kalsınlar diye ikisini de dışarı çıkarmadım. Çorbanın kapağı kapalıydı, calzone de fırında duruyordu. Softadaki tek eksiğim Negan 'ın varlığıydı. Bu yüzden Negan 'ı bulmaya gittim önce toplantı yaptıkları yere gittim ama orada kimse yoktu. Sonra bütün koruyucuları topladığı yere gittim oradaydı. Herkes diz çökmüş Negan 'a bakıyordu. Onu çağırmam için uygun bir zaman olmadığını anladım ve sessizce onu dinledim. Benim dışımda herkes diz çöküyordu. Ben çökmeyecektim, sonuçta koruyuculardan olmadığımı söylemişlerdi. Öyle olsaydım bile yapmazdım, Negan benim efendim değildi sadece benim eşim ve çocuğumun babasıydı. Bu yüzden ben onlardan kesinlikle farklıydım. Negan konuştuğu sırada ayakta duran beni farketti. Eliyle diz çökmem için işaret parmağımı havaya kaldırdı ve indirdi. Sonra salondaki herkes bana bakınca ben de diz çökmek mecburiyetinde kaldım. Bananeydi ki, neden ben de diz çökmek zorundaydım? Durum böyle olunca sadece beş dakika kadar orada kaldım ve eve gittim. Negan 'ın ne düşündüğü umurumda değildi, sadece oradan gittim. Eve gelip bir şeyler ile meşgul olmayı denedim. Her şeyden sıkılınca da ütü yapmak istedim. Negan 'ın kırış kırış olmuş bütün kıyafetlerini ütüleyecektim. Böylece akşam olacaktı ve ben de bir şeyler ile meşgul olacaktım. Negan 'ın dolabı çok karmaşıktı tüm kıyafetlerini öylece atıvermişti. Ben de hepsini aldım ve kirli olanlarla temiz olanları ayırdım. Hepsini ütülemiştim yerleştirmeye gittiğimde dolapta bir kutu ve bir de fotoğraf duruyordu. Normalde olsa asla kurcalamazdım ama fotoğrafta olduğumu farkettim. Fotoğrafa iyice baktığımda ise Negan ve benim bir fotoğrafım olduğunu farkettim, hem de mezuniyet günümde çekilmişti. O günü hatırlıyordum...

Negan the FUC*KING Smith Where stories live. Discover now