Taehyung'un bakış açısı

Elimdeki bardaktan yavaş bir şekilde kahve yudumlamıştım. Kalbim deli gibi acıyordu. Bükülmüş gibiydi. Bazen düşünmeden edemiyorum, neden ben ? Neden ?

Hayatımda ilk kez aşk duygusunu tadıyordum. İlk kez birine aşık olmuştum. Ama o... O sadece benden nefret ediyor. Beni sevmiyor. Onunla olmam onun için sadecr bir yaraydı. Derman, şifa değildi.

Bazen keşke diyorum. Keşke, kaba biri olmasaydım. İyi biri olsaydım. Önüme her gelene güç göstergesi yapmasaydım. Egoluk etmeseydim. İnsanları dövmeseydim, canları yakmasaydım...

Peki, o zaman Jungkook beni sever miydi ? Belki... Belki severdi. En azından şimdiki gibi olmazdı. Aramızda bir dostluk bağı olurdu. Belki bu dostluk bağı sonradan aşka dönüşebilirdi.

Kendimden olabildiğim kadar nefret ediyorum. Olabildiğimden bile fazla nefret ediyorum. İğrenç bir insanım...

Keşke beni sevseydin, Jungkook. Benim bu aşkım keşke seninle karşılıklı olsaydı. Sen benim olaydın, bende senin olaydım.

Belime sert bir elin dokunmasıyla, sinirli bir şekilde arkamı dönmüştüm. Belime vuranın Jimin olduğunu gördükten sonra gözlerimi devirmiştim ve bu sinirimi yatıştırmaya çalışıp önüme dönmüştüm.

"Dostum, her zaman böyle sinirli bir şekilde bakıp, sessiz mi kalacaksın ?" soluk bir ses tonuyla konuşmuştu Jimin. Onun bu sorusuna cevap vermemiştim. Sessiz kalmayı tercih etmiştim.

"Ahh... Seninle ne yapacağız biz ? Jungkook'la konuşmadığınız günden bu yana ilk başlarda sinirini her şeyden çıkarıyordun ama şimdiyse sadece sinirli bakmakla yetiniyorsun."

"E bu iyi değil mi ? Zaten grupta her defa sinirimi başka şeylerden çıkarmamdan korktuğunuzu belirtiyordunuz. Sevinmelisin işte. Sinirimi sadece bakarak geçiriyorum, etrafımdakilerden çıkmıyorum."

Jimin derin nefes almıştı. Ne diyeceğini bilemeyerek etrafına bakmıştı. Bende aynı şekilde etrafıma bakmaya başlamıştım. Bundan başka yapacak hiçbir şeyim yoktu zaten.

"Sen şimdi böyle depresyonda olmaya devam mı edeceksin ? Ben eski Taehyung'u özledim. Her ne kadar kaba olsa bile yinede gülen Taehyung'u istiyorum. Şimdiki mutsuz ve eskisinden daha sinirli olan Taehyung'u istemiyorum."

Jimin'e anlamsız bir şekilde bakmıştım. Hiçbir şeyi söylememeyi yine tercih etmiştim. Zaten bu sessizliğimi Jimin kendisi hangi cevap olarak anlayabiliyordu.

"Ben sadece birşeyi anlamıyorum. Jungkook her defa sana böyle eksi yanıtlar veriyordu. Seni sevmediğini ve ya senden uzak olmak istediğini dile getiriyordu. Sense hiçbir zaman bunu ciddiye almıyordun ve yeniden Jungkook'a yakın olmaya çalışıyordun. Peki şimdi değişen ne ? O sözlerden bile belki ağırını Jungkook sana söylemiştir. Ama se-"

"Jimin, biliyor musun neyin farkına vardım ? Jungkook'un beni gerçekten sevmediğinin ve sevemeyeceğinin. Her defa ona yanaştığımda, evet, o beni tersliyordu. Ama ben boş veriyordum ama umutsuz hayallere kapılıp diğer gün tekrar ona yakınlaşıyordum."

Duraksamıştım. Derin nefeslerimi alıp vermiştim ve tekrar sözlerime devam etmiştim.

"Her defa "önemli değil, eminim ki, Jungkook beni sevecek" diyordum. Ama artık diyemiyorum. Çünkü gerçeklerin farkına vardım. Jungkook benden nefret ediyor. Ve ben ona her defa yakınlaşmaya çalıştığım zaman benden daha fazla nefret ediyor. Benim, onun nefretini kazanmaya ihtiyacım yok. Onun sevgisini kazanmama ihtiyacım var..."

İstemeden olsa bile sesimin kısıldığını hissetmiştim. Gülünç gelebilir, ama kendimi şu an ağlamamak için zor tutuyordum. Ağlamak istiyordum. Evet, bu kabadayı, sert insan ağlamak istiyordu. Ama yapamıyordu. İçindeki sıkıntıları, üzüntülerini ağlayarak dışa vurmak istiyordu ama, onu bile yapamıyordu.

Jimin aniden bana sarılmıştı. Şaşkın bir şekilde Jimin'e bakmadan edememiştim.

"Üzülme, kanka. Eminim ki, gün gelecek Jungkook'ta seni sevecek. İkiniz sevgili olacaksınız. Hissediyorum. Senin sevgini, aşkını anlayacak. Biliyorum."

"Jimin... Onun şu an bana söylemediği bir derdi var. O derdi bilmek istiyorum, ama Jungkook onu bana söylemiyor... O derdini dinleyip ona merhem olmak istiyorum. Ama o beni sırrını anlatacak biri olarak görmüyor. Ne yapacağım ben ?"

Sona doğru sesim kısılmıştı. Ama Jimin bunu duyabilmişti. Eliyle belimi sıvazlamıştı ve bana merhem olacak o kelimelerini söylemeye başlamıştı.

"Zaman... Sadece zamana bırak. Zamanla herşey çözülecek. İnan bana. Zaman dertlerin ilacıdır. Eminim senin de, Jungkook'un da ilacı olacak."

Jimin'e bakmıştım. Aynı zamanda da o bana bakmıştı. Onun gibi bir arkadaşa sahip olduğum için fazlasıyla şanslıydım. Benim gibi kabadayı birisinin böyle arkadaşı olması gerçekten inanılmaz bir şeydi.

A~D

New bir bolum😎 umarım begenırsınız! 💋💋

Gözlerin aydınlatır geceyi [TAEKOOK] [Texting +Düz Yazı]Where stories live. Discover now