2. Bölüm: GÜNEŞİN DOĞUŞU

829 58 40
                                    

Nazlıcan Kübra
Yakamoz

30.03.1996

Trabzon

🌑

2. Bölüm
“Güneşin doğuşu.”

"Rivayete göre tarihte Ömerler doğarsa güç kuvvet onların olurmuş. Doğumu zor yaşamı Ömer gibi olurmuş. Can alınır, can verilir Ömerler şehit doğarmış... Tarihte yazılana göre Ömer canını vatanı ve dini için verir, ölümü her daim bu iki dava için olur, ilk ve son sözü bu bozkurt yurda ait olurmuş.

Hükmü onlar verir, ayaklarını bastıkları yerde bütün toprak titrer, aldığı nefes bütün bir cihana fazla gelirmiş. Kılıcı buz gibi rüzgardan keskin, yumruğu yağan doludan sert, bileği en büyük kayalardan kuvvetli olurmuş. Onu görmeyi geç adını duyan düşmanı korku sarar onun cesaretinden, yüzüne esen rüzgardan bile korkarmış... Öyle umulur ki adı Ömer olanın kaderi de Şehitlik olurmuş, ben de oğlumun adını Ömer koyacağım, şehit oğlu şehit olacak benim evladım..."

Yerinde heyecanla kıpırdandı Şeyma, bu gün olmasa da yakın bir zamanda bir erkek kuzeni olacaktı. Kardeşi yoktu, çok arkadaşı da yoktu bu küçücük şehirde ama şimdi bir kuzeni olacaktı ve onunla yeni oyunlar oynayabilirdi. Hızlıca daha çok kuruldu Cenk amcasının kucağına.

Cenk yüksek rütbeli bir askerdi, oldukça güçlü ve cüsseli bir adamdı. Emrindeki yüzlerce askeri tek emirle iki saniye içinde ipe dizen bir komutandı. Dışarıda sessiz sakin bir adamdı ama askeriye içinde asla dışarıdaki gibi bir adam değildi. Sesini bastırabilecek ses, bileğini bükecek bilek yoktu. Kahve rengi ve kalın kasları her daim çatık ve alnındaki kırışıklıklar her daim belirgindi. Açık yeşil ile karışık kahve gözleri merhametle doldu, nazikçe saçlarına bir öpücük bıraktı Şeyma'nın.

"Nasıl yani, hazreti Ömer de korkunç bir adam mıymış Cenk amca?"

Derin bir iç çekti Cenk. Gözleri kısıldı, kocaman elleri Şeymayı biraz daha sardı, dudaklarında belli belirsiz bir tebessüm belirdi. "Düşmana korkunç olmak askerin zırhıdır yavrucuğum..." Minik ve sıcacık elleri Cenk'in yaralı ellerinin içine sindi kendi gibi nazik bir şekilde parmağını tuttu. "Sen de korkunç musun?" Güldü Cenk, korkunçtu. Hem de hiç beklemediği kadar bazen kendinden bile korkacak kadar.

Küçük kızın sorusunu cevapsız bıraktı Cenk, belki cevap vermedi ama küçük bir gülümseme bile onun için çok büyük anlamlar taşırdı. Biricik eşi Asude ile de küçük bir tebessümle tanışmış, çok geçmeden bir yuva kurmuşlardı. Cenk ilk gördüğünde Asude'nin güzelliğinden büyülenmiş gibi hissetmişti, aşık olmakta da haklıydı. Kumral, beline kadar inen dalgalı saçlara sahip bir kadındı Asude. Yürür, yürüdüğünde saçları arkasından dalgalı dalgalı sallanır Cenk'in gözlerini almadığı bir manzara yaratırdı. Gözleri bal rengiydi, güldümü kısılır bakmalara doyamazdı. Uzun bir süre sürmüştü Cenk'in Asude'yi uzaktan uzaktan izlemeleri, gerçi tanıştıkları zaman da yine uzaktan izlemek zorunda kalmıştı.

"Ne zaman gelir amca?" Derince iç çekip Beline kadar inen dalgalı koyu kahve saçlarını okşadı Cenk Şeyma'nın. Bir kızı yoktu ama Şeyma ona yetiyordu. Çok konuşan sürekli soru soran asla meraklı hallerinden ödün vermeyen bir kızdı. Tatlıydı da kızmaya içi el vermiyordu Cenk'in.

ÖLÜM SEVGİLİMİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin