16. Bölüm

45.1K 2.1K 88
                                    

Yakışıklı Öküz, 16. Bölüm

-

"Biraz daha hızlı olmayı dener misin?"

Elimi dolaşmış saçlarımın arasına daldırıp düzene koymaya çalıştım, asla düzelmediler. Aynadaki yansımama göz kırpıp biraz kur yaptıktan sonra sırt çantamı kapıp odadan çıktım. Amelya'nın tahammül seviyesi fazlasıyla dolmuş görünüyordu.

Otelin önünde toplanmamız gereken saati birkaç dakika geçmişti, bu yüzden adımlarımızı hızlandırarak koridorun sonundaki kapanmak üzere olan asansöre attık kendimizi. Asansör dönemimizin gereksiz tipleriyle doluydu. Uyandıktan hemen sonra görmek zorunda mıydım gerçekten, kesinlikle hayır. Yine de kafamı kaldırıp asansördekilere göz attım, sarı bir kafa için. Hayır, sarı bir kafa için değil. Sarı bir kafa? Gerçekten değil.

Arkamdan itilmesiyle asansörün henüz yeni açılmış kapısından dışarı fırladım ve aynı zamanda sinir katsayım da yükselmişti. Sadece biraz beklemeniz lazım. 0,01 saniye falan.

Asansördeki kalabalıkla birlikte otelin önüne çıktık ve geri kalan gereksizleri de gördüm. Ne harika!

"Evet gençler, herkes burdaysa eğer, " -asla oralı olmayan ve çenelerini kırmak istediğim gereksizler- "HERKES BURDAYSA EĞER," tamam susabiliyorlarmış, "kahvaltı için otelin yanındaki kahvaltı salonuna geçeceğiz birazdan. Daha sonra sırasıyla Koza Han, Saltanat Kapısı ve İznik Gölü şeklinde yol izleyeceğiz ve İznik Gölü'nde öğle yemeği için ekmek arası köfte dağıtılacak. Şimdi kalabalıktan ayrılmadan kahvaltı salonuna yürüyebilirsiniz. Saat 11'de otobüs kalkacak, ona göre kendinizi ayarlayın."

Kalabalık yavaşça dağılırken ben de cebimden telefonumu çıkarmış anneme hala hayattayım temalı kısa mesaj çekiyordum. Narin bedenim büyük bir darbeyle savrulana kadar.

"E oha ama!" Kaya?

"Kaya?"

Yüzündeki gülümseme ne Arya?

O da beni fark edince duraksadı, acelesi var gibiydi.

"Pardon, cüzdanım.." eli ensede, e oha baya iyi "odada kalmış da.."

O kadar duraksayarak konuşuyordu ki sanki kafasına silah dayamıştım. Anladık cüzdanını unuttun almaya gidiyorsun.

"Ama telefonun, düşmemiş."

Telefonuma bakmamla koşarak uzaklaşan Kaya. Kaya'nın arkasından salak salak baktıktan sonra önüme dönüp Amelya'yı aradım. Baya öndeydi. İnsan bir bekler kodumun kızı.

Hızlı hızlı kahvaltımızı yaptıktan sonra yaklaşık 6 bardak demli çay içmiştim. Tiryakisiyiz, öyle böyle değil.

Çok geçmeden yine dehşet bir kalabalıkla otobüse yerleşmeye çalışmış ve yola çıkmıştık. Her adımımızı sürü şeklinde atmamız sinir bozucuydu, dehşet çişim vardı içtiğim çaylar anlaşılan artık çay değildi ve otobüs iğrenç kokuyordu. Bir de ben gezinin her detayından şikayet ediyordum. Ama Koza Han diye bir yere gidiyorduk, Koza Han. Tarihi bir yer gibi geliyordu kulağıma. Tarihi şeyler sevmezdim. Tarihi geçmiş abur cuburlar dışında. Onları yemek ayrı bir zevk veriyordu bana.

"Uyudun mu Arya?"

Hayır sadece gözüm kapalı düşünüyordum. Ama uyumak mantıklı olabilirdi.

"Uyudun mu ya?"

Bir sus ya sanane hem.

-

Koza Han'daydık. Hoca dört kişilik bir grup oluşturmuştu. Şans yine yüzüme gülmüş, götüyle, grubuma Eslem ve Beren dahil olmuştu. Eslem, Beren, Amelya, ben. Koca dönemde onca kombinasyon varken böyle bir dörtlüye denk gelmem sinirleri test edilen bir kobaymışım gibi hissettiriyordu. Kim yazıyor oğlum bu hikayeyi. Ha bir de, Amelya asla ve asla susmadan Aybars'la ilgili sorular soruyordu. Hem de cevap vermememe rağmen.

"Aybars da yakışıklı çocuk, kesin sevgilisi vardır."

Yeter ayol.

"Ne buluyorsun da hoşlanıyorsun o sırıktan anlamıyorum."

Amelya suratını ekşitip, baya buruşturarak ekşitip anlatamıyorum, "Ben mi hoşlanıyorum, hoşlanmıyorum." dedi ve arkamızdan yürüyen Eslem'le Beren'in yanına geçti.

Bal gibi de hoşlanıyordu, evet, kimse sen gibi, kimse ben gibi olamaz biliyoruz ikimiz de bal gibi.

"Selam!"

Yanıma tüm sevimliliğiyle gelen Beren'e gülümsedim. Zoraki. Gülümsemeyi sevmem.

"Beren bu arada ben." Neden bu kadar mutlusun?

İsmini duymuştum daha önce ama tam anlamıyla tanışmamıştık. Civcive benziyordu.

"Arya ben de."

Sonrasında sürekli konu açmaya çalışan Beren, ayıp olmasın diye zoraki konuşan ben. İyi kızdı, fazla iyi gibiydi hatta ama ben yabaniydim. Sorun bendeydi yani. Napayım aga mutsuzum yatağımı istiyorum.

Neredeyse gördüğümüz her butiğe, takıcıya, değişik şeyler satan yere -adını bilmiyorum zımbırtıcı olsun- giriyorduk ve dayanamıyordum. En son girdiğimiz zımbırtıcıda Eslem elinde bir plaketle Beren'in yanına geldi. Yani benim yanıma da gelmiş oldu. Git yanımdan varoş.

"Nasıl plaket ama, Kaya'ya alsam mı?"

Yılın sevgilisine. Plaketin üstündeki yazıyı okuyunca suratımda gerçekten mi ifadesi belirdi. Gerçekten mi? Varoş ayol bu.

"Noldu Arya, kıskanmış gibisin?"

Sakince plaketle önce yüzündeki gülümsemeye çarptım, sonra da plaketi götüne soktum.

Aslında yapmadım, ama hak ediyordu. Bu konuda hemfikir miyiz?
"Tam olarak neyi kıskanacağımı anlamadım. Vizyonsuz sevgilini mi, seçtiğin hediyeyi mi? Seçimlerini bir gözden geçirmeni tavsiye ederim. Aybars'a bu hediyeyi ancak kötü bir şaka olarak alabilirim."

Fenasın Arya.

Zımbırtıcıda yüzü kıpkırmızı bir Eslem bırakıp dışarı çıktım. O neydi kız Arya, bayılıyorum sana.

"İçerde Aybars'a sevgilim mi demek istedin ben mi yanlış anladım?"

Evet, Amelya. İkisine de. Yok hayır ilkine, bilmiyorum. Yüzü en az Eslem kadar kırmızıydı.

"Merak etme öyle bir durum yok, Aybars da vizyonsuz. Altta kalmamak içindi."

"Vizyonsuz mu? Yeterince vizyon sahibi bir..."

Gerisini dinlememe gerek yoktu. Aybars'tan da hoşlanmazsın.

Çok değil bir yarım saat sonra 85943. butiğe girmiştik ve ben içimden sadece Ankara'ya katil bir kız olarak dönmemeyi diliyordum.

Kabinden Eslem çıkınca baştan aşağı süzdüm. Allah fiziğine odaklanırken beynini unutmuş herhalde.

"Yalnız efsane taşıdım elbiseyi, baya yakıştı." Aynen, gerçekten aynen. Harbi iyi olmuştu.

"Bence göbeğin çıkmış." dedim suratımdaki ben bilmem yani ifadesiyle, ehe.

Eslem dehşete kapılıp Beren'e döndü ve mızırdanmaya başladı. Beren de onu ikna etmeye çalışıyordu ama o elbiseyi almayacağına emindim. Göbeğime bakıp gülümsedim. O kadar uzun süre birlikteydik ki, olmasa yokluğunu fena hissederdim.

Burada da uzunca bir süre oturup gösterdikleri her elbiseye kafa salladıktan sonra çıkmayı başarabilmiştik. Her yerde sonuna kadar şikayet etmiştim ve Amelya'nın başını şişirmiştim. Umarım beni zorla getirdiği için pişmandır. Umarım.

"Arya istersen senin için buraya da girebiliriz."

Eslem'in gösterdiği yere dönüp baktığımda büyük beden yazısını görmem yetmişti. Gözlerimi kısıp Eslem'e döndüm. Sikerler Eslem.

Amelya'nın elini kolumda hissettim. "Kanka salak ya ondan öyle konuşuyor." diye fısıldadı kulağıma.

Beren de Eslem'in kolundan çekiştirerek önden yürümeye devam etti.

Kredin doluyor Eslem, siktim belanı.

YAKIŞIKLI ÖKÜZ (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin