20'

1.5K 114 83
                                    

𝐦𝐞𝐝𝐲𝐚|𝐓𝐨𝐦 𝐌. 𝐑𝐢𝐝𝐝𝐥𝐞 𝐚𝐧𝐝 𝐂𝐨𝐫𝐯𝐢𝐧𝐚 𝐂𝐨𝐥𝐥𝐢𝐧𝐬

İki belirsizliğin ortasında kalmış gibi hissediyordum. Ne yapmam gerektiğinden yada ne yapabileceğimden emin değildim. Her şey çok yorucuydu.
Özellikle son zamanlarda.
Hayatım neden normal geçmemişti ki?
Mutlu bir ailem olabilirdi, sıradan bir hayatım belki de?
Oysa her şey çok karışık ve zordu, en azından benim için.

Henüz Hogwarts'a yeni başladığım sıraları hatırlıyordum. Hayatım ne kadar da sıradandı. İsteyebileceğim her şeye sahiptim yada aslında hiçbir şeye.
Bu belirsizlikler en başından beri yanımdaydı. Şimdi ise bir savaşın ortasında öylece duruyordum. Yine belirsizliklerle.

Dakikalardır kıpırdamadığım bu yer patlamalar, çığlıklar, birbirine fırlatılan lânetler doluydu. Belki bende bir şeyler yapmalıydım. Ölüm yiyenler gibi masum insanları mı öldürmeliydim? Yoksa hiçbir şey yokmuş gibi öylece izlemeli miydim?

Biliyordum bu savaşı durdurmanın bir yolu yoktu. Özellikle her yerde alarm verilmiş, tüm bakanlık görevlileri savaşmaya çalışırken. Marvolo'nun da geri adım atmaya niyeti yoktu zaten.
Onu vazgeçirebilecek bir şey de yoktu.
Vazgeçmesine gerek var mıydı ki?
Beni ilgilendirmiyordu bile.

Bu düşünce beni kalpsiz, umursamaz, bencil birine mi dönüştürürdü?
Bakanlıktakilerle bir sorunum bile yoktu. Benim sorunum Bakan ve onun yardımcısındaydı. Onları öldürmek istiyordum? Peki bu istek beni nasıl biri yapardı? Bir katil olmayı göze alabilir miydim? Onlar yaptıysa bende yapabilirdim değil mi?

Bir katilin başta olmasındansa hiç olmaması daha iyi değil miydi zaten?
Ama onları öldürürsem benim onlardan ne farkım kalacaktı?

Nasıl hareket edeceğimi bilmiyorken öylece yürümeye başladım. Yakınlarda bir cam patladığında cam parçaları üzerime düşmemişti bile. Muhtemelen Marvolo engellemişti, ama şuan düşünecek daha çok şey vardı. Nereye gittiğim gibi mesela.

Zemin kattaydım ve yapmaya çalıştığım şey şuydu, bakanı bulmak. Ne yapacaktım onu öylece öldürecek miydim? Peki buna gücüm yetecek miydi? Bana karşılık vermeyeceğini düşünmek aptallık olurdu. Babama yaptığı gibi beni de öldürür müydü? Şüphe duyulmayacak bir soruydu.

Asamı salladığımda kapı kırıldı. Bu gürültünün içinde dikkat çekmemişti bile. İçeri girdim, beklendiği gibi kimse yoktu. Yardımcısının ofisine girdim.
Burası da boştu. Kaçmışlar mıydı?
Büyük ihtimalle.

Arkama döndüm. Marvolo yanımda değildi. Muhtemelen birilerini öldürmeye gitmişti ki bu şaşırtıcı değildi.
Yakınlarımda bir patlama daha olduğunda önüme döndüm. Muhtemelen bakanlık görevlilerinden biri, asasını bana doğrultmuştu. Hiçbir şey yapmamıştım bile. Ben de mi düşman olarak görülmüştüm? Bu kadar çabuk.

Zaten elimde olan asamı daha sıkı tuttum. "Stupefy." Ağzımdan çıkan tek bir kelime, asamın ucundan çıkan ışıkla birleştiğinde, kadın yerde baygın bir şekilde yatıyordu. Öldürmeyecektim.
Öldürmeye gerek yoktu.

Yürümeye devam ederken başkalarının birbirine attığı büyüleri savuşturuyor iki saldırı arasında kalmamaya çalışıyordum. Yeşil ışıklar yanıp sönmeye devam ederken gerçekten işler büyüyordu. Birçok büyücü yerde hareketsizce yatıyor, kimisi de ölmek için yalvarıyordu. Ölüm yiyenlerin yaptığı da buydu işte, işkence etmek.
Çoğu kaçıktı zaten.

Bir üst kata çıktığımda üzerime doğru fırlatılan bir büyüden birkaç santim ile kurtulduğumda kalp atışlarım hızlandı.
Ben asamı kaldırmadan ölüm yiyenlerden biri karşımdaki adamı öldürdüğünde birkaç saniye öylece bekledim. Sonunda kendime geldiğimde yürümeye devam ettim. Koşuşturup kaçanların yanı sıra sakinlikle yürüyordum ki bu beni açık bir hedef haline getiriyordu.

𝐂𝐨𝐫𝐯𝐮𝐬 [𝐓𝐨𝐦 𝐑𝐢𝐝𝐝𝐥𝐞]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin