1

104 5 1
                                    

Ayakları onu yine buraya getirmişti. Bu eski binaların içinde olan güzelliğe getirmişti. Beyni ayaklarını durdurmaya çalışmış 'gitme!' demişti. Ama kalbi tam aksi şekilde 'git!' demişti Minho'ya 'git yanına' ayakları kontrol altına almaya çalışan beyni baskılamış, kendisi kontrol altına alıp bu eski mahalleye, eve yönlendirmişti.
Buraya yönlendirmişti yönlendirmesine de, şimdi ne olacaktı? Kalbi buna cevap veremiyordu. Buraya yönlendirirken hiç düşünmemişti. Beyni ona 'aptal!' diye bağırıyordu. 'Şimdi ne yapacaksın? Buraya bir daha gelme demişti, yine kendini kovdurup günlerce acı mı çekeceksin? Sen koca bir aptalsın!'

Sarı eski evin kapısından çıkan iki adama baktı Minho. O ikisinin sevdiğine, Jisung'a dokunmuş olma ihtimali karşısında kalbi sıkıştı. Sevdiğine bir bakış atmak bile kendisine yasak olduğundan, onların ona dokunmuş olabileceği, saçlarını okşayabileceği, gözlerine usul usul bakabileceği ihtimali kendisini ağlatabilirdi. Tabi o iki adamın kendisinin hayal ettiği gibi yapacağını düşünmese de; en azından onu daha güvenli halde düşünmek kendisini az da olsa rahatlatıyordu.

Cebindeki ellerini yumruk yapıp sıktı.

Birkaç damla yere düşüp ıslaklığın izini bıraktı. Hayır, Minho son 1 aydır yaptığı gibi ağlamıyordu. Yağmur yağmaya başlamıştı. Yağmur damlaları başta azar azar başına geçirdiği kapşonlusunun şapkasını ıslattı. Yaklaşık 5 dakika sonra ise yağmur damlaları hızını arttırmış Minho'ya hücum ediyordu.

"Gariban yine gelmiş bekliyor." dedi camdan bakan Eijun Jisung'a karşı. Eijun burasının danışmanıydı, gelen kişileri yönlendiriyor ve gelen randevu aramalarını cevaplıyordu. Hayır, bulundukları yer bir hastane veya kuaför değildi. Bulundukları yer çalışanlarının bedenlerini sattığı yerdi. Çoğu abaza erkekler buraya geliyordu. Kimisi eşini aldatıyor, kimisi eş bulamadığı için buraya geliyordu. Belki bazıları da kafa dağıtmak için.

"Gider birazdan." dedi Jisung oralı olmamaya çalışarak. Gözleri kapalı şekilde sandalyeye yaslanmış yatıyordu.

Eijun iç çekti.

"İçeri alalım, şarıl şarıl yağmur yağıyor. Yazık çocuğa."

Jisung anında gözlerini açıp kaşlarını çattı.

"Olmaz. O gelirse ben giderim."

"Neden böyle yapıyorsun Jisung? Adam seni deliler gibi seviyor, ne olurdu bir şans versen?"

Jisung bir şey demeden oturduğu koltuktan kalktı. Göz ucuyla camdan baktığında elleri cebinde, yağmurda ıslanan Minho'ya baktı ve kendi odasına gitmek için misafir salonundan ayrıldı. Misafir salonunda sırs bekleyen kişiler dururdu normalde, ama bugün müşteri olmadığı için burada oturmayı seçmişti Jisung. Zaten Eijun hep buradaydı.

Jisung koridorlardan geçip kapısında 11 yazan kendi odasına gitti ve anında kendini koltuğa attı. Yatakta tanımadığı insanlarla seviştiğinden orada müşteri olmadan yatmıyordu. Neyse ki koltuk geniş ve rahattı da koltukta uyuyabiliyordu. Zaten yeterince kirli hissediyorken, bir de o yatakta uyuyup daha da kirlenmek istemiyordu.

Minho ile olamazdı.

İkisi farklı dünyaların insanıydı.

Minho ile 2 ay önce tanışmışlardı. Minho yolunu şaşırıp bu sokağa girmiş, ardından tekerleği patlamıştı. Tabii Jisung bunu ilk farketmişti ama başta hiçbir şey yapmamıştı. 'Kesin tekerleğinin patlamasını bahane ederek burada sikişmeye geliyor' diye düşünmüş. Jisung'un düşündüğüyle uyuşan ama asıl amacı sikişme olmayan Minho; bu binadaki hareketlenmeyi fark edip içeriye girmişti. Bu sokak işlek bir yer değildi. Tek tük insan vardı.

𝘾𝙖𝙘𝙩𝙪𝙨 𝙆𝙞𝙨𝙨 MinsungWhere stories live. Discover now