•Düğün Günü•

1.7K 228 44
                                        

İyi okumalar.

.
.
.
.

Taehyung

İşte düğün günü gelmişti.

Cariyeler beni giydirirken aynadan kendime bakıyordum. Cariyeler işini bitirip geri çekildiklerinde onlara beni yalnız bırakmalarını söyledim ve üzerimdeki kıyafeti inceledim.

"İstemiyorum. Bu odadan çıkıp ona gitmek istemiyorum. Bana yardım et Jeongguk. Nerede olduğunu bile bilmediğim bedeninin yanına gelip ağlamak istiyorum."

Onu koruyamamıştım. Jong Hyun Efendi sürekli yanıma gelip bana Jeongguk'u soruyordu. Nasıl diyebilirim ki babamın onu öldürdüğünü? Bir bahane ile onu geri gönderiyordum ama ne vakte kadar bu vaziyet bu şekilde devam edecekti? Bir gün mutlaka öğrenecekti ve işte o zaman yıkılacaktı. Kardeşi gibi bellediği birinin ölümünü kabullenmek elbet kolay olmayacaktır. Peki ben? En değerlimin gitmesini nasıl kabullenecektim?

Kapının açılıp kapanma sesiyle arkama dönüp gelene baktım.

"Hazırsan tören başlamak üzere. Bir an önce bitip gidecek. Göreceksin, mutlu olacaksınız. Ayrıca seni ondan boşayadabilirim lakin önce veliaht. Bir veliaht verdiğin vakit boşanırsınız."

Boşansam ne olacak? Jeongguk'um yoktu. Güvenli alanım, evim yoktu. Artık hiçbir şeyin anlamı yoktu. Kaderime razı gelecek aşkımı kalbime gömerek ömür boyu bunun acısı ile yaşayacaktım.

"Peki baba."

"Bak Jeongguk olmayınca nasıl da uslanıyorsun. Aferin."

Jeongguk'un adını nasıl ağzına alabiliyordu? Üstelik dalga geçer gibi konuşabiliyordu!

"Bir daha sakın onun adını ağzına alma."

"Haklısın, unutabilmen için bu sarayda bir daha adının geçmemesi gerekiyor. Eh seni de anlayabiliyorum."

Gidip suratına bir tane yumruk çakmamak için derin bir nefes verip önüme döndüm. Bu adam benim gerçek babam mıydı? Bu kadar zalim ve acımasız olmamalı idi kendi çocuğuna karşı.

"Ağlaman bitti ise yürü hadi. Koskoca bir kalabalık seni bekliyor."

O çıktığı an içeri giren Jong Hyun Efendi'ye baktım ve gözlerimin dolmasına engel olamadım. İşte, tekrar soracaktı. Ne diyecektim?

"Prens Taehyung, sizi bu mevzu ile daha fazla alâkadar etmek istemem lakin Jeongguk'tan hâlâ haber alamıyorum. Lütfen bir bildiğiniz var ise bana söyleyin. Gerçekten çok merak ediyorum onu."

Ona arkamı dönüp gözlerimi sildim ve derin bir nefes verdim.

"Bir şey olmuş... Değil mi? Jeongguk'a bir şey oldu ve bana demiyorsunuz. Prensim yalvarıyorum söyleyin. Ben herhangi bir habere bile razıyım. Sadece bilmek istiyorum."

"O... O öldü. Jong Hyun Efendi... Ben... Ben kurtaramadım onu."

Kapının açılıp kapanma sesiyle ağlamamak için başımı kaldırıp tavana baktım ve elimi kalbimin üzerine koyup derin derin nefesler aldım.

"Lütfen Jeongguk. Babam yalan söylüyor olsun, geri gel, bu düğünü boz."

Odadan çıkıp prensesin odasına gittim ve koluma girmesiyle ikimiz düğün yerine ilerledik.

Jeongguk

Karşıma Prens Seokjin, onun yanına da Namjoon hyung otururken ben de at arabasına binip oturdum ve ana saraya ilerlemeye başladık.

"Ayy sonunda Taehyung da mutlu bir yuva kuracak. Onun adına çok mutluyum. Üstelik bu evlilik iki krallığın birleşmesi açısından da gayet iyi oldu. Sence de öyle değil mi Jeongguk?"

Incompetent PainterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin