Meraklı Misafir

169 120 4
                                    

 Yavaşça gözlerini araladı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yavaşça gözlerini araladı. Derin bir iç çekti ve hafiften doğruldu. Kendini oraya bağlı kalmış gibi hissettiğinden koltuktan kalkmaya çalıştı. Yaraları kasıldı ve onu geri oturmaya zorladı ama o pes etmedi ve ayağa kalktı. Mutfağa doğru yürüdü. Buzdolabına yöneldi ve açtı. Aslında pek iştahı yoktu ama sıkılmışlıktan bir şeyler atıştırmak iyi olabilir diye düşündü.

  Biraz derinlerine baktığında birkaç içecek gördü. Bir anlığına tereddüt etse de aldı. Şişenin üzerine baktı. "Yeşil çay,koruyucu ve renklendirici içermez..."

  Sonra bir kaç ataıştırmalık bulmak ümidiyle mutfak dolaplarını incelemeye başladı. Kendini biraz çekingen hissetti çünkü şuan yeni tanıştığı birisinin mutfağını karıştırıyordu. Meraklı ve yaramaz bir misafir gibi hissetti kendini.

  İçini kaplayan hafif suçluluk hissiyle bir an durdu ve koridorun ucundaki masaya baktı, telefonuna. Lane ona eğer bir ihtıyacı olduğunda arayabileceğini, o an açamasa bile sonra geri döneceğini söylemişti. Sonra başını sallayıp düşüncelerden kurtulmaya çalıştı ve daha bakmadığı diğer dolaplara baktı.

"Tamam,eğer yine bulamazsam ararım. Sadece yiyecek birşeyler bakıyorum,kimsenin kişisel eşyalarını karıştırmıyorum ne de olsa...değil mi?"

  Kendi kendine konuştu ve aynaya döndü. Kendine baktı. Uzun süredir kendi yansımasına bakmadığını farketti. Lane'in ona verdiği kıyafetlerin içinde de sağlam vücudu belli oluyordu. Parmaklarını saçlarının arasına geçirip geriye doğru taradı ve yüzüne baktı. Onu sert gösteren kaşları ve yüzünün şekli onu işinde ve ciddi bir iş adamı gibi gösteriyordu. Üstündeki tişortü azcık yukarı sıyırdı ve yarasına baktı. Tabi görünen sadece bandajlardı. Kendine bakarken yüzünü ekşitti. Bir iç çekti ve kendinden şikayet etti.

"O kadar yaşlandım mı ben? Daha yapacak çok şeyim var. Kendine gel Ethan...ahh"

  Yansımasına arkasını döndü ve mutfaktaki koridora en yakın dolabı açtı. Gördüğüyle beraber yüzüne hafif bir şaşkınlık ve merak hissi yayıldı. Daha net görmek için biraz eğildi ve elini dolabın içerisine uzattı.

"Bu kadar çok yara bandı,bandaj ve merhem ile ne yapıyor ki..."

  Gördükleri bir takım ilk yardım aletleri,pansuman setleri ve ilaçlar. Sayılarının fazla olması bir bakıma garipti.

  Sonra düşününce görebildiği kadarıyla ellerinde hafif yaralar vardı. Belki daha fazlasına sahiptir diye aklından geçirdi. Yine de gözüne fazla geldi ama bu konuda daha fazla düşünmemeye karar verdi ve doğruldu. Doğrulurken içten bir ofladı, yarası onu oldukça rahatsız ediyordu.

  Dolabın üstündeki çekmeceye elini uzattı ve kulubunu kavradı. Bıçak çekmecesi. Elini çekmecenin içine uzattı ve bıçakları inceledi. Bu kadar çok mutfak bıçağı olduğuna göre yemek yapmakla ilgileniyordur diye düşündü. Sonra bir şey farketti.

  Çekmece o kadar derin olmasana rağmen içinin fazla sığ olması garip geldi. Sonra da daha fazla eşya sığdırmak için bıçaklığın altına başka araç gereçler koyduğunu düşündü. Bıçaklığın kenarlarından kaldırıp altına baktı. Haklıydı,altında başka şeyler vardı.

  Net görebilmek için bıçakların tahtasını kaldırdı ve alttakileri ortaya çıkardı. Gün ışığı çekmecenin içini aydınlattığında Ethan şaşkına döndü. Bir an geri adım attı ama sonra çekmeceye öncesinden de çok yaklaştı.

  Birçok sayıda ve çeşitte profesyonel bıçaklar vardı. Av bıçakları, modern Bowie, Kukri, Dao, Spear point bıçaklar. Ayrıca dikkatini çeken ve onu en çok şüpheye sokan bir bıçağı eline aldı. Bu bir Full tangtı ve korkutucu olan da bıçağın gevşemiş olmasıydı. İki olasılık var, ya kullanılmadığı için ya da çok kullanıldığı için. Bu kişi bıçaklara çok ilgili görünüyordu ve bu da biraz ürkütücüydü.

  Duyduğu hafif çıtırtı ile eli ayağına dolandı ve çabucak çekmecenin üstünü yeniden yerleştirdi. Hemen çekmeceyi kapattı,nefes nefese kalmıştı. Lane'in geri döndüğünü düşündü ve hemen oturma odasına yöneldi. Bir süre sonra hiçkimsenin gelmediğini,sesin sadece dışarıdan gelen rastgele bir ses olduğunu fark etti.

  Büyük bir rahatlama ile iç çekti. Elinin tersiyle anlındaki teri sildi ve az önce eline aldığı yeşil çayın kapağını açtı ve küçük bir yudum aldı. Ama pek de memnun olmadığı görülebiliyordu. Birkaç yudumdan sonra kapağını kapatıp şişeyi masaya geri koydu. Biraz esnedi ve kanepede uzandı. Ellerini başının arkasında birlerştirdi ve tavana baktı. Derin düşüncelere ve sessizliğe dalıp gitti.

  Sadece düşüncelere değil bir süre sonra uykuya da daldı. Onu içinde rahatsız eden bir hisle birlikte gözlerini açtı. Ve onu rahatsız eden en büyük sebebi gördü,Lane.

  Bir süre sessiz ve hareketsiz kaldı. Ne diye başında öylece başında dikiliyordu. İlk başta bir kabus ya da karabasan sanacağı ürkütüçü ve gerici bir görünümü vardı şuan. Lane her zamanki monoton sesiyle konuşana kadar ne dudaklarını ne de herhangi bir yerini hareket ettirmedi,ettiremedi.

"İyi uyudun mu hobbes?"

  Hala uykunun verdiği sersemlik verdi ama şuanki hissettiği çoğunlukla gerilimdendi. Hobbes? Ethan soy ismini duyduğunda afalladı. O an sadece en uç ihtimalleri düşünebiliyordu sanki. Çok uzun olmamasına rağmen saatler gibi gelen bir süre ardından kendine geldi. Biraz daha gerçekçi düşününce bütün o saçma düşünceler aklından uçup gitti.

  Lane karşıdaki berjerde yerini alıp kollarını kovuşturdu ve bacak bacak üstüne attı. Şuan geç kalmış işçisinden cevap bekleyen bir patron gibi görünüyordu. Ona o gözlerle baktı, o sert,ciddi bir yandan da soğuk gözlerle.

  Ve Ethan kendini cevap vermek zorundaymış gibi hissetti. Onu bu kadar baskı altında bırakabildiğine inanamıyordu. Koskaca gururunu ayaklar altına alıyormuş gibi hissetti. Ama şu da vardı ki, o da bir o kadar baskın bir karakterdi. Ayrıca yetkisiz ve pısırık olan kişi olamayacak kadar da gururluydu.

  Doğruldu ve gözlerini hafifçe kıstı.

"Cüzdanımı mı...karıştırdın?"

  Gözleri sanki ona,bunu gerçekten yaptın mı der gibi bakıyordu. Yargılayıcı bakışları üzerinde hisseden Lane aynı ses tonu ile cevap verdi.

"Neden? Sen de benimkini karıştırmadın mı?"

  İşte şimdi gerçekten ona karşı çıkıp savaşamayacağını anladı. O kendini iyi bilen,hazır cevap ve en gergin anlarda bile soğukkanlılığını koruyan kişiydi. Genelde hayatta kazananlar onlar olurdu.

  Ethan'ın bunu sindirmesi biraz uzun zaman aldı. Hem o kadar haklı hem de o kadar zekiydi. Tabi ki de bunu gururuna yediremedi. Lane'in ifadesizliğin içindeki o kendinden memnun ifadesine baktı. Ne olursa olsun,önemli ya da önemsiz,hep ben kazanırım der gibiydi.

  Ethan etkilenmeden edemedi. Ne kadar sinir bozucu olabilse de aralarında geçen bu küçük savaş hoşuna gitmeye başlamıştı,belki de savaşı değil de sebebi olan kişi ilgisini çekmişti. Ona üstün gelen ilk ve tek kişiydi. Ve bazı şeyler ona bunun sadece karakter meselesi olmadığını söylüyordu. Güvendiği kendsinde bir şeyler vardı,zeka? güç? otorite? Belki de hepsi. Ama şu kesindi ki gizemli bir havası vardı ve bu onu içine çekiyordu. Öğrenmesi ya da bilmesi gereken bir şeyler var gibi hissetti...

SIRLAR&ÖLÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin