❗️Merhaba arkadaşlar, bölüme geçmeden evvel bir şeyler söylemek istiyorum... 8. Bölüme gelen yorum sayısı beni o kadar büyük hayal kırıklığına uğrattı ki anlatamam. Yani bir insanın emeği gerçekten bu kadar hiçe sayılamazdı. Ben sizlere değer vererek, sınav zamanımda boşluk yaratmaya çalışarak bölüm yazdım ki geç attığım için uzun da yazmaya çalıştım ama karşılığı bir hiç oldu resmen. Bu kadarını da beklememiştim. Gerçekten hem çok moralim bozuldu hem de çok kırıldım. Bu kadar olmaz ya..
❗️Kitap okunmasa, 2-3 bin okunma olsa neyse diyeceğim ama 40 bin küsür okunması olan kitapta ne oy sayıları yüksek ne yorum sayıları, arkadaşlar beğenmiyorsanız okumazsınız. Beğeniyorsanız da yapılan emeğin karşılığını vermeniz gerekiyor. Gerçekten size çok değer veriyordum, bekletmemek için elimden gelen her şeyi yapıyordum ama madem böyle olacak bende artık ona göre davranırım. Bu arada oy verenlere, elinden geldiğince yorum yapanlara saygım sonsuz, onların yeri kalbimde ayrı.. Hepsine de teşekkür etmek istiyorum buradan ve kitaba ara vermeme sebebim de onlar aslında. Bana değer veren insanları kırmamak istiyorum çünkü desteklerini net bir şekilde hissediyorum..
❗️Ama o 40 bin küsür kişide ne oy veren ne yorum yapan kişiler için bu saatten sonra bende kendimi strese sokmayacağım bölümü yetiştirmek için, boşluğum olduğunda belki 2 haftada belki 10 günde atarım bölümleri, sevgiler..
🖇️Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar dilerim..
🖇️ Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen..
9. Bölüm
Devrim Akyol'un anlatımından,
Belirsizlik ve kararsızlık insanı en çok yoran duygulardan ikisiydi. Bir konu hakkında ne yapacağını kestirememe, davranışların arasında gel git olması, şunu şöyle yaptım ama doğru mu yaptım düşüncesi insanı çok yoruyordu. Ki neredeyse 1 haftadır bu duygularla cebelleşen biri olarak o kadar yorulmuştum ki. Bedenen değildi bu yorgunluk... Ruhum, beynim, kalbim her manada yorulmuştu.
Karşımda sevdiğim insan vardı. Aylarca vakit geçirdiğim, derdimi paylaştığım, aşkımı paylaştığım, kollarında huzuru tattığım ve ölümüyle sarsıldığım insan.. Suçsuz olduğunu biliyordum, anlattıklarından sonra kimse onu suçlayamazdı zaten. Suçlamıyordu. Ben de buna dahil olmak üzere abim de başta sert çıkışmıştı Pamir'e. Ama gerçekleri öğrendiğimizde en azından bazı şeyleri kabullenmiştik.
Görevdeyken yaşadığı zorlukları da inkar edemezdim. Sigaraya başlaması, yemek yiyememesi ve kim bilir daha bilmediğimiz hangi etkileri bırakmıştı. Uzaktan uzağa ailesini izlemek, sevdiği kadını izlemek herkesin harcı değildi. Pamir'in buna nasıl dayandığını kavramak güçtü. O bütün bunlara bir gün bize kavuşacağını düşünerek dayanmıştı belki de.
Ben istemez miydim geldiği an kollarının arasına girmeyi, onu öpmeyi, ayrı geçirdiğimiz günlerin acısını çıkartmayı. İsterdim ama yapamıyordum. Buna hazır değildim ki, içimdeki güven duygusu parça pinçikti. Her şeyi boş verip onunla tekrar bir yola girsem, en ufak bir pürüzde bu güven duygusunun eksikliği bizi hırpalardı. O operasyona çıktığı her an aklımın bir köşesinde şehit olur mu düşüncesi değil de yine oyun oynanır mı düşüncesi dolaşıp dururdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Yıllar| Asker & Savcı
General FictionGeçen yıllar yaşanılan her şeyi unutturur muydu? Akan giden zaman, aradan geçen onca gün birbirini seven iki kişinin içindeki aşkı bitirir miydi? Ya iki taraftan biri mezara girse, hiç kavuşamayacağını bile bile bir insan bir insanı sevmeye, bekle...