[28. BÖLÜM]: ATEŞİN BARUT'U

2.8K 195 124
                                    

Alara Kandemir

Hissediyordum. Sevildiğimi, özlendiğimi, fark edildiğimi... Aynı zamanda hissediyordum. Sevdiğimi, özlediğimi, fark ettiğimi...

İnsanlar çift yaratılırdı. Ölüm ve yaşam, ruh ve beden, güç ve zihin...

Yürüyordum, yalnızdım ve hava soğuktu. Soğuk yüzümü keserken gözlerimi kapatarak alışmaya çalıştım. Kanıyordu. Kanıyordu ve parçalanıyordu.

Ama acı yoktu. Bekledim, hissetmek istedim. Duymak, görmek, fark etmek istedim. Hiçbiri olmadı.

Gözlerimi açtım, boşluktu. Gözlerimi kapattım, hiçlikti.

Etrafımda döndüm, yürüdüm, bağırdım, ağladım. Ama en çok bekledim. Gözleri zeytin yeşili olan adamın bana dönmesini bekledim.

Görüntü netleşti, dumanlar ciğerlerimi sıkıştırdı. Depodaydım, yanıyorduk ve tam karşıdaydık. Ben ve O. Uzaktan bir insan gibi seyrediyordum her şeyi. Hareket etmek istedim. Koşmak, bağırmak, yardım etmek..

Bedenim donmuş gibi hareket etmeyi reddetti ve ben sevdiğim adamın işkence çekmesini defalarca kez izledim.

Aynı şekilde bakışını gördüm. Son kalp atışlarını duydum, son nefesini hissettim. Haykırdım, bağırdım, ağladım. Gözlerim karanlığa kapanırken bana seslendiğini zannettim, oysa o sessizce yatmaya devam etti..

___________________

Katlanılamaz bir baş ağrısıyla gözlerimi açtığımda beyaz duvarlar görüş alanıma girdi. Etraftaki insanlar benim hareketlendiğimi gördüklerinde telaşla koşuşturmaya başladılar.

Ciğerime dolan nefesle öksürmeye başladığımda biri sırtımı dikleştirdi. ''Abim.'' diyen sese döndüm.

Asrın.

Titreyen sesi ve dolu gözleriyle bakmaya korkarcasına dikiliyordu. ''Abim.'' diyerek bana doğru ilerledi. Gözyaşlarım birer birer yanaklarımdan süzülürken son olanlar kafamın içinde canlanmaya başladı.

Kılıç'ın göğsüne çaresizce bayılışımı, onun kanının ellerime bulaştığını, son nefeslerini, gülümsemesini hatırladım.

Hatırladım ve ağladım. Ağlıyor musun aptal kız? Sesi kafamın içinde yankılanıyordu. Ağlama, yanımda küçük şişem yok.

Asrın benden ayrıldığında eliyle gözyaşlarımı sildi. ''Abi.'' bakışları bendeydi fakat yüzü kederliydi. ''ölmedi...dimi?''

Asrın çaresizce kafasını aşağı eğdiğinde kalbimin sıkıştığını hissettim. ''Yatıyor,'' dedi kısık bir sesle. ''Uyanır mı bilmiyoruz, doktorlar her şeye hazırlıklı olmamızı söyledi. En iyi ihtimalle komaya girermiş.'' Her bir sözü nefes almamı daha da engellerken başımın döndüğünü hissettim.

Gözlerim kararıyordu.

''Beni...'' dedim nefes almaya çalışırken. ''Ona götürür müsün abi?'' Asrın yavaşça kafasını sallarken sedyeden kalkmam için yardım etti. Birkaç koridor sonra, tekli bir odanın önünde durduğumuzda kapıyı açarak içeri girdim.

Asrın kapının hemen dışında, sandalyelerden birine oturmuş beni bekliyordu.

''Kılıç...'' boğazım düğümlenmişti. Onlarca kablo göğsüne bağlı bir şekilde yatarken tamamen hareketsizdi.

Bakışlarım göğsüne kaydı. Dikiş izi boylu boyunca ilerliyordu. Nefes alış verişlerini bile duyamıyordum.

Yaşadığının tek kanıtı, ritmik bir şekilde öten kalp cihazıydı.

KARANLIĞIN İÇİNDEKİ ŞEYTANDonde viven las historias. Descúbrelo ahora