İyi okumalar 🤍
-"Eminim hala öylesin, hala gözlerin ışıl ışıl parlıyor ve beni arıyor. Dudakların hala çok sıcak tüm vücudunun aksine çünkü biliyorsun hayal bile olsa son kez onları öptüğümde ısındılar. Ve belki hala eskisi gibi beni çiçek bahçelerinde gezdiriyor gibi kokuyorsundur ama tahminlerimin önemi yok bebeğim. Çünkü çok az kaldı birlikte olmamıza, çok az kaldı seni bulmama.
Bu defa bir son olmayacağına söz veriyorum. İstediğin kadar doyumsuz olabilirsin güzelim çünkü bizim için bir son olmayacak. Ben her zaman seni seveceğim ve sende bana olan borcunu sevgime karşılık vererek ödeyeceksin. Bu bizi hep bir tutacak."
Elindeki kitabın kapağını bittiğini belli edercesine kapatarak küçük bir gürültü bıraktı.
"Sonunun böyle olmasını beklemiyordum açıkçası çünkü aralarındaki bağ çok daha fazlasını hak ediyordu."
"Her şeyin hak ettiğini bulmasını ancak alışılmış kitaplarda görüyoruz Kookie. Bence sonunun hiç yerinde olmaması gerçekmiş gibi hissettirdi. Ayrıca çevirerek okuma zahmetinde bulunarak bizi kırmadığın için teşekkürler Namjoon."
Sandığımdan daha hızlı bir şekilde yakınlaşan arkadaşlarım, abim ve Yoongi ile beraber yine bahçeye gelmiş bu defa her zamankinin aksine birbirimize sadece ufak temaslarda bulunarak uslu duruyorduk. Joon, okuduğu kitabı kenara bırakarak yanında oturan erkek arkadaşının dizlerine yattı.
Seokjin ile beraber gelen kuzeni Hoseok, diğer iki çifti es geçerek yanımıza yaklaştı.
"Odanda kalmama izin verdiğin için teşekkür etme fırsatı bulamamıştım Jim, teşekkür ederim gerçekten."
"Yoongi ile kalmak için yeni bir bahanem var artık o yüzden hiç rahatsız hissetme Jay."
Evet, evin kalabalık olmasını bahane ederek Yoongi'nin yanından birkaç saat bile ayrılmıyor tüm günümü onunla geçiriyordum. Artık her zamanki gibi kaçıp duran konuşmalarımızın yerini de ne yapacağımızı düşünmek almıştı. Benim aklımdan geçenler onun aksine biraz daha durağan olsa da gerçek bir çözüm değildi.
"Günü aydınlatan ilk ışıkları takip eden maviler sana çok yakışıyor Jimin-ah, sanki gök bu güzel varlığına itaat eder gibi uyum sağlıyor tenine ve tek başımıza olmamamız beni senden uzak tutmaya yetmiyor."
Henüz sözleri devam ederken bacaklarımın arasına yerleşip sırtını bana yaslayan çocuk kafasını koyduğu omzumdan kaldırmadan kalçalarını kasıklarıma bastırdı. Su gibi akıp gitmek isteyen inilti artan baskı ile zorlasa da kendimi tuttum.
"Bu mandalina ağacının altında seni izleyerek kendimi kaybettiğimi düşünüyorum da hala bana çok yoğun duygular tattırıyorsun bebeğim."
Önüne düşmüş saç tutamları beyaz tenini daha da çekici hale getirirken gülüşünün yaydığı minik göz çizgilerini görmeme müsaade etmiyordu. Açıkta kalan bacaklarını saran ellerim, genişliği ile kolaylık sağlayan şortun içinde dolanıyordu. Onun çekici parmakları ise yer edindiği boynumdan tutarak dudaklarımızı birleştirdi.
Etrafımızda başkaları varken onu elbette öpebilirdim fakat onun niyeti öpücüklerle sınırlı olmadığı için iyice kucağıma yerleşen bedeni rahat durmuyordu. Dudaklarımın arasında yolunu arayan dili ile uyumlu hareket eden dudaklarının ıslak öpüşleri, sesini yükselttiği gibi dikkati üzerimize çekmiştik.
Kasıklarından yukarıya yol alan parmaklarımın penisini avuçlaması ile dudaklarımı kanattığına emin olduğum bir şekilde dişlerini geçiren çocuk, ayrılırken hala ıslak olan dudaklarımın üzerinde dilini gezdirdi.
Zamanı mekanı umursamadan altımda olmasını istesem de karşımdaki çekici görüntüye tepkisiz kalmaya çalıştım. Dudaklarımdan uzaklaşan dili yanağımın üzerinden kulağıma doğru daireler çizerken yaklaşarak fısıldadı.
"Bu gece her detayını yalama sırası bende bebeğim. Tadına ne kadar aç olduğumu tahmin bile edemezsin Jimin-ah."
Derinlerinde aklımı kaybettiğim sesi ve ardından fısıltısının üzerine bırakılan küçük öpücükler, işte ruhumun eriyip yok olmasına öncülük yapandı. Sırtımın destek aldığı ağaç ile kokusuyla birleştiğim önümdeki çocuğun arasında bir yerlerde cennetin tam konumunu öğrenmiştim.
"Rahatsız falan ediyor olabilir miyiz, Jiminie? Sizin yerinizi işgal ettik sanırım."
"Hayır, anlıyoruz elbette ama yine de bizim de burada olduğumuzu unutmasanız mı?"
Taehyung ve Jungkook yetmezmiş gibi onlarla uyum sağlayan Hoseok'ta bu sonu gelmeyen sohbete dahil olup uzattıkça uzatınca araya giren ilk kişi yine Joon oldu.
"Bitirseniz mi artık? Kardeşim hakkında dönen seks muhabbetlerini dinlemek istemiyorum. Ayrıca biz sahile geçiyoruz, geç kalmayın."
Namjoon ve tepkisi aksine gülerek karşılık veren Seokjin, yanımızdan ayrıldıktan sonra diğerleri de daha çok kendi hallerinde takılmaya başladı.
"Dün gece sana bahsettiğim kitabı almak için bu sabah kitapçıları dolaştım ve öyle şanslıyım ki sonuncusunu kimse almadan bulduk. Sana okumamı ister misin bebeğim?"
"Senin sesin için kabul etmeyeceğim bir şey olmadığını gayet iyi biliyorsun Yoonie fakat daha çok iniltilerinin arasına sıkışmış şiirleri tercih ediyorum. Ya da dudaklarımın arasına sıkışan teninin acısını çıkarırcasına bana lanet okumanı istiyorum. "
Çenemin altında olan omzunu yavaşça ısırdığım için yerinden kalkan çocuk, büyümüş gözlerinin ışıltısına daldığım sırada konuşmaya başladı.
"Sen öylesine tehlikeli bir şeye dönüştün ki ben artık yanında masum kalmaya başladım güzelim. Eğer hızlı davranabilirsek gitmeden önce biraz zamanımız varken değerlendirelim."
"Yoongi'nin senden daha iyi keman çaldığını duymuştum, sahile gitmeden seninkini yanımıza alalım mı Jim?"
Gözlerini devirerek mecburi olduğumuz durumu kabullenen Yoongi, ayağa kalkıp elini bana uzattı.
"Demek ki biraz bile zamanımız yokmuş, ha? Sikeyim hepsinin sanat sevgisini Jimin-ah. Çalarım tabii Taehyung, yeter ki sen iste."
Son cümlesini baştaki ses tonunun aksine yumuşatarak arkasında kaldığımız üçlüye bağırdı. Yavaş adımlarla gittiğimiz yol, havanın sıcaklığını kaybetmiş olması ile daha çekilebilir bir hal almıştı.
Geldiğimiz yerde oturan ikilinin yanına geçerek kumların üzerine bedenimi bıraktım. Yoongi ise diğerlerinin ısrarı ile kemanı ayarlıyordu."Herhangi bir isteği olan yoksa kafama göre takılacağım, Joon?"
"Caprices 3'e ne dersin? Jim, dün akşam o güzelim eseri katlettiği için senden dinlemek isterim."
Klasik abi tavırlarını takınmaktan kurtulmak için hiçbir şey fayda etmediğinden dolayı bütün emeklerimin hiçe sayılışına gülümseyerek tepki verdim. Yoongi hazırlandıktan sonra tüm haftamı aldığı halde çıkardığım sonucun çok üstünde bir şekilde çalıyordu.
Tellerin üzerine konumlanmış parmakları her hareketini takip eden gözlerimi büyülerken onu fena halde içimde istememe sebep oluyordu. Zaten son zamanlarda zihnimin onun dışında kavradığı herhangi bir şey yoktu. Gün başlar veya biterdi ama benim için zaman kavramı Yoongi ile olan ve onsuz olan olarak ikiye ayrılırdı.
Gün batımı kırmızının en cesur tonlarını bu çocuğun üzerine yansıtmış gözlerimi almasına sebep olmuştu. Bitirdiği gibi küçük bir sahte selam vererek kollarımla destek alarak uzandığım kumsalın üstüne attı eşsiz bedenini. Ve tadına doyma şansımın hiç olmadığı dudakları benimkilerin içinde kaybolmasına izin verdi.
"Seni seviyorum bebeğim, sevmenin ne denli bir çılgınlık olduğunu anımsatacak kadar çok seviyorum ve biliyorum ki herhangi bir sona sahip olmayacak."
-
Yine çok sıkıcı bir bölüm oldu biliyorum fakat aralarını bozmak istemediğim için böyle ilerliyor.
🧡

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moonchild/Yoonmin
FanfictionJim, sıkıcı yaz günlerinden kurtuluşu olacak bir gecede ayın ona getirdiği hediyeyle karşılaşır.