bir

20K 724 209
                                    

"Dilini mi yuttun orospu çocuğu konuşsana!"

Arkasına saklandığım dolaba doğru daha ne kadar yaklaşabiliyorsam yaklaşıp bulunduğum küçük ve dar alana iyice sindim. Çünkü eğer tam şuan da burada olduğumu anlarlarsa bu insanların lanet olası sinirinden bende nasibimi alırdım.

"Yok sen konuşmayacaksın." Onları görmesem de seslerinden kim olduklarını bi tâbi anlıyordum. "Öyleyse bizde seni kendi yöntemlerimizle konuştururuz." Her gün öğle aralarında bu küçük ve havasız spor odasına kitap okumaya geliyordum. Bugün de öyle yapmıştım, tam yemeğimi yemiş kitabımı okuyordum ki koridordan gelen itiş kakış sesleri ile hemen bu küçük dolapla duvar arasındaki izbe yere saklanmak zorunda kaldım. Çünkü seslerinden gelenlerin kim olduğunu anlamış ve korkmuştum.

Okulun en iğrenç dört erkeği şuan bu odada benim varlığımdan habersiz masum bı çocuğa zorbalık yapıyorlardı. Burada saklanıyordum çünkü saklanmak zorundaydım. O çocuk gibi bende dayak yemek istemiyordum. Bu zamana kadar bu zorbaların radarına girmemeyi başarmıştım. Ve öyle de kalması gerekiyordu.

"Ver tıraş makinesini." Sabahtan beri ilk kez sesini çıkaran Azat ürkünç ve soğuk sesi diğerlerine göre daha yakından geliyordu. Onun bana daha yakın olduğunu anladığım an nefesimi tuttum. Tıslama gibi gelen gülme sesiyle elden ele bişey verdiler. Daha sonra bı ağlama sesi geldi.

"Hayır! Hayır! Hayır! Hayır! YAPMA! Yalvarırım yapma Azat!"

İçerdeki çocuğun ağlaması şiddetlendi. Geldiklerinden beri ağlayan çocuktan bişey öğrenmeye çalışıyorlardı ama çocuk ısrarla söylemeyip sadece ağlıyordu.

"Cevap ver lan o zaman. Kim şikayet etti?" Azat sakince sorduğunda bir yandan da elindeki tıraş makinesini çalıştırmıştı.

"Bilmiyorum."

"Yalan söyleme lan! Telefonla konuşurken duydum seni, yapma öğrenirler falan diyodun!" Bu defa bağıran kişi Can'dı.

"Yalan söylemiyorum. Bilmiyorum."

"Demek bilmiyosun öyle mi?" Çocuktan ses gelmeyince sadece kafa salladığını anlamış oldum.

"Mert hallet!" Azat emredici bir tonda konuştuğunda Mert'in gülme sesini duydum.

"Hayır! Yaklaşma bana! HAYIR!"

Daha sonra şiddetlenen ağlama seslerini duydum. Küçük odada çocuğun ağlaması ve tıraş makinesinin çıkardığı tiz ses birbirine karışıyordu. Kesmişlerdi. Çocuğun tüm saçlarını kesmişlerdi.

Kendilerine itaat etmeyenlere karşı uyguladıkları ilk ve en hafif ceza buydu. Saçları sıfıra vurmak. Kız erkek fark etmeksizin herkesin saçını kesiyorlardı.

Her insanın makyajının saç olduğunun farkında oldukları için önce onların elinden güzelliklerini alıyorlardı. Daha sonra ise daha ağır cezalar vardı.

Onlarla birebir tanışmıyordum çünkü elimden geldiğince onlardan uzak durmaya çalışıyordum. Daha önce hiç biriyle göz göze dahi gelmemiştim. Biliyodum ki onlara karşı çıkamazdım ve kendimi koruyamazdım. Bunun için ne maddi ne manevi bı güvencem yoktu. Yapmam gereken tek bir şey vardı.

Onlardan uzak durmak!

İçerde şiddetlenen ağlama sesleri ile bir an çocuğun kriz falan geçirdiğini bile düşünmüştüm. "Ne kadar çirkin oldun lan." Semih çocukla dalga geçtiğinde diğerleri de gülmüştü.

İşleri tamamen bittiğinde artık çok şükür çıkma vakitleri gelmişti. Semihin hadi gidelim dediğini duyduğumda derince bı nefes verdim.

Odanın kapısının açıldığını işittiğimde sindiğim dolap kenarında tam ayrılacaktım ki onun sesini duydum.

"Beyler daha işimiz tam olarak bitmedi."

"Ne diyosun Azat." Mert'in anlamayan sesini işittiğimde bı şeylerin ters gittiğini fark ettim. Daha sonra ise başka ses gelmedi. Ama kafamı kaldırdığım an Semih ile göz göze geldim.

İşte şimdi yarrağı yemiştim.

___________________________________

ŞEYTAN DÖRTLÜ-GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin