Karan, birkaç günlüğüne şehir dışına çıkacağını söylediğinde içimde garip bir boşluk oluştu.
Yanımda olmayacağı fikri, tüm evi sessizliğe boğmuştu daha gitmeden.
Sanki ardında yalnızlığın gölgesini bırakacak gibiydi."Karan, gitmesen olmaz mı? Bu işe başkasını gönder, sen burada kal... ne olur."
Sözlerim hafifçe titriyordu, belki de gözlerimden önce içimdeki korku konuşuyordu."Güzelim... mecburum. Bu iş önemli ve benim gitmem gerekiyor. Merak etme, sadece birkaç gün yokum."
Gözlerimin içine baktığında sesindeki kararlılık kadar içindeki endişeyi de hissedebiliyordum."Anladım. Ama bu gideceğin iş... içime sinmiyor Karan. Lütfen... kendine dikkat et olur mu?"
İki elinin arasına aldı yüzümü.
Baş parmağıyla yanaklarımdaki gerginliği silmeye çalışır gibi usulca dokundu.
Ve dudakları, dudaklarıma incecik bir öpücük kondurdu."İçin rahat olsun Vera'm. Gözünü açıp kapayıncaya kadar döneceğim. Hiçbir şey olmadan, sapasağlam geri geleceğim. Hem... Ayşe abla da, Tekin de yanında olacak. Seni asla yalnız bırakmam."
İçim hâlâ buruk olsa da, başımı yavaşça sallayarak onayladım.
Gidişini izlerken içimde tuhaf bir kıpırtı vardı.
Özlem daha gitmeden başlamıştı.⸻
Karan gittikten sonra ev, ruhsuz duvarlarla dolu gibi hissediliyordu.
Zaman geçmiyor, sessizlik gözlerimin içine bakıyordu sanki.
İkinci gün... Bahçede gezinip kitap okumaya çalıştım, ama hiçbir kelime zihnime oturmuyordu.O an... aklıma Suna geldi.
Uzun zamandır konuşmamıştık.
Kırgın olduğuna emindim. Ama yaşadıklarımı artık anlatmalıydım.
Telefonumu aldım, numarasını çevirdim."Alo, Suna ben... Vera. Nasılsın?"
Numaram değiştiği için tanıyamaz diye adımı da söylemiştim ama cevabı beni bile hazırlıksız yakaladı.
"Oo... yani bir arkadaşın olduğunu hatırlayabildin sonunda."
Sesi kırgındı. Haklıydı da.Derin bir nefes alıp konuşmaya devam ettim:
"Biliyorum bana çok kırgınsın. Ama sana anlatacak çok şeyim var Suna. Hepsini, baştan sona... Lütfen sadece yüz yüze konuşalım. Telefonda anlatmak yetmez."Suna suskunlaştı.
Ama her zamanki anlayışıyla, önce dinlemeyi seçti.
Buluşmak için eski çalıştığım kafeyi söyledim. Ona yakın bir yerdi."Tamam... önce seni dinleyeceğim. Sonra karar vereceğim."
Telefonu kapatınca hemen hazırlandım.
Tekin'i arıyordum ki zaten beni izliyordu, yanıma geldi."Tekin, bir arkadaşımla buluşacağım. Beni oraya bırakır mısın, lütfen?"
Kısa bir duraksamadan sonra telefonunu çıkardı.
Karan'ı aradı.
Karan da onay vermişti.
Tekin beni kafeye kadar götürdü ama her zamanki gibi yanı başımdaydı.Kapıya vardığımızda ona dönüp:
"Tekin, lütfen biraz ilerdeki masada otur. Böyle ayakta dikilmen dikkat çekiyor."
Sözlerimi haklı bulmuş olacak ki itiraz etmeden ilerideki masaya geçti.
Ama gözleri hâlâ benim üzerimdeydi, dikkatliydi.
Karan'dan tekrar azar işitmek istemediği çok belliydi.Biraz sonra Suna kafeden içeri girdi.
Ayağa kalktım, ona sarılmak için yürüdüm ama o olduğu yerde kaldı.
Sarılmadı.
Canı çok yanmıştı.
Ve bunu beden dili açıkça söylüyordu.Masamıza geçtik.
Garson zaten arkadaşımdı.
Kısa sürede cheesecake'lerimiz ve içeceklerimiz geldi.
Tekin ise arkamızdaki masada gözünü bir an bile üzerimden ayırmadan oturuyordu.Suna sessizliği bozdu.
"Sana çok kırgınım Vera. Biz yakın arkadaş değil miydik?
Ne oldu da bir anda ortadan kayboldun? Evinde bile yoksun... Artık anlatacak mısın bana neler olduğunu?"Yutkundum.
Gözlerim doldu ama kendimi toparladım."Anlatacağım. Sadece lütfen beni dikkatle dinle... yaşadıklarım kolay şeyler değil. Anlatması da kolay olmuyor ama sana hepsini anlatacağım."
Ve başladım.
İlk gün... ilk darbe...
Karan'ın beni kurtardığı an...
Annem, kardeşim, yaşadığım korkular, o tokatlar... her şeyi anlattım.
Sadece Buğra hocayı anlatmadım.
Çünkü bu kadar acının içinde bir de onu eklemek istemedim.Anlattıkça ağlıyordum.
Suna da ağlıyordu.
Gözyaşlarımız birbirine karıştı."Of Veram... Bunca şeyi tek başına yaşarken ben neredeydim?
Senin yanında olamadığım için kendime kızıyorum."
Sıkıca sarıldı boynuma.
O an... içimde bir düğüm daha çözülmüştü.Bir süre sonra sordu:
"Peki şimdi Karan'la nasılsınız?"
Yüzümde ilk kez huzurlu bir tebessüm belirdi.
"İyiyiz. Ben onda huzur buluyorum.
Aradığım sevgiyi, sahiplenilmeyi, her şeyi onda tadıyorum.
Bu, hayatımda tattığım en güzel duyguymuş."Elimi tuttu.
Gözleri doluydu."Sen her şeyin en iyisini hak ediyorsun."
Sohbetimiz koyulaştıkça içimdeki yükler azaldı.
Kendimi ilk kez bu kadar hafif hissettim.
Suna bir an durup arkamı işaret etti."Vera, şu arkadaki adam sürekli seni izliyor. Tanıyor musun onu?"
Gülümsedim.
"Evet. Tekin. Karan'ın korumalarından biri."
"Kızım sen iyi misin? Peşine düşen, sana zarar vermek isteyen biri falan yok değil mi?"
"Yok Sunacığım. Sadece Karan çok tedbirli biri.
İşi gereği... bazen böyle korumalarla dolaşmak zorundayız."Bir an sessizleşti.
Sonra gözlerimin içine baktı."Biliyordum... bir gün senin de aşka inanacağını. Ama bu kadar büyük bir aşkla seveceğini hiç düşünmemiştim Vera."
"Ben de düşünmemiştim. Ama... Karan bana kendimi ait hissettirdi.
İkimiz de sevgisiz büyümüşüz.
Ve şimdi eksik kalan yanlarımızı birbirimizde tamamlıyoruz."Kısa bir sessizlik... sonra Suna yine konuştu.
"Veracım... bilmiyorum nasıl desem ama...
Karan'ın hayatı tehlikeli. İşleri... karanlık.
Endişeleniyorum senin için. Bir gün zarar görmenden çok korkuyorum."Derin bir nefes aldım.
"Haklısın Suna.
Karan'ın hayatı kolay değil.
Ama ben de dikkatliyim.
Hem kalbimin seçtiği o..."Biraz sustu.
Sonra yumuşak bir sesle devam etti."Peki okulun ne olacak?"
"Devam edeceğim.
Bu son senem. Nakil olamam.
Bütün düzenim bozulur."Yine Buğra hocayı anlatmadım.
Zaten yeterince acıyla boğmuş, yeterince gözyaşı dökmüştük.Biraz daha sohbet ettikten sonra kalktık.
Ama sözleştik; artık daha sık görüşecektik.Suna'yla vedalaşırken hissettim...
Sadece arkadaşımı değil, bir parçamı geri almıştım.
Ve içimde bir ses diyordu:
Her şey yoluna girecek Vera... sadece sabret.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Babamın Borcu (düzenleniyor)
Teen Fiction"Oo küçük hanım," dedi dudaklarında alaycı bir gülümsemeyle, "iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Kim olduğunuzu ve ne istediğinizi bilmiyorum ama derhal anlatın!" diye çıkıştım. "Sakin ol küçük kız." "Kim olduğunuzu söyledim!" diye bağırdım bu kez, se...