Günlerden salıydı ve dünkü o olaydan sonra hiçbir hareketlilik yoktu. Belki de ben fazla abartıyodum. Sadece bazı şeylere kulak misafiri olduğum için üzerime çullanacak halleri yoktu. Dün gece çok düşünmüştüm. Hem böyle yaparak dikkati üzerime çekiyor, kendime kötülük yapıyordum. O yüzden bugün hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım.
Üzerimi değişip kabinden çıktım ve okul formamı çantama koydum. Ders bedendi ve spor salonunda olacaktık. Her beden dersinde eşo giymeye erinsemde giymediğimizde de eksi atıyorlardı. Birde yıl sonunda o eksilerin ders notlarımı etkilemesini istemiyordum.
Soyunma odasından çıkıp salona geçtiğimde kendi sınıfımın sırasına geçtim. Başka bir sınıfın beden dersi daha vardı. Hangi sınıf olduğunu bilmiyordum, hiç ilgilenmiyordum.
Beden hocası geldiğinde rahat, hazır ol yaptı ve yoklamamızı alıp gitti. Bizi de serbest bırakmıştı. Sınıftakilerle aram ne iyi ne kötüydü. Çok yakın diyebileceğim bı arkadaşım yoktu ama genel olarak insanlarla da iyi anlaşırdım. Uyumlu birisiydim.
Sınıftaki bazı kişiler voleybol oynamak istediğinde bende onlara katıldım. Filenin bu tarafında bizim sınıf karşı tarafta ise başka bir sınıf olacaktı.
Kendi tarafıma geçip oyunun başlamasını beklerken karşı takıma göz ucuyla baktığımda asla görmemem gereken bişey görmüştüm.
Şeytan dörtlüsünü...
Karşı takımda voleybol oynayacakar arasındaydılar ve henüz beni gördüklerini düşünmüyordum ki tam o sırada Can ile göz göze geldim. Beni görür görmez hemen yanında duran Azat'ı omzu ile dürttü ve kafasıyla benim olduğum tarafı gösterdi.
Azat bana baktığında tek kaşı havalandı. Sanki şuan burda olmamı beklemiyormuş gibiydi. Ama sonra umursamayarak önüne döndü. Normalde olsa kaçardım ama daha bu sabah bir karar almıştım. Kaçarsam daha fazla göze batacağı için hiçbir şey olmamış gibi davranacak, bugün burda onlarla voleybol oynayacaktım. Yoksa salak gibi yine dikkatleri üstüme çekerdim.
Karşı sınıfta takımını belirlediğinde maça başlamıştık. Vasat denecek kadar kötü voleybol oynamazdım ama çok mükemmel de oynamazdım. En azından idare ederdi.
Can'ın merte attığı bı pasa mert smaç vurarak buraya göndermişti. Ama o kadar sert bı smaçtı ki birimize denk gelse bayıltırdı. O yüzden kimse topa karşılık vermeye cesaret edememişti. Böylece bı sayıyı vermiştik. Ve oyun böyle devam etmişti. Topa öyle bir güçle vuruyorlardı ki karşılarında 11. Sınıf çocuklar olduğunu bile unutuyorlardı. Hatta attıkları topardan biri sınıftan bı kıza denk geldiği için kız oyundan çıkmıştı. Hayvan gibi oynamışlardı ve ben bu oyundan hiç zevk almamıştım. Sonuç olarak kaybetmiş gibi görünüyorduk ama henüz zil çalmadığı için oyun devam ediyordu.
Maçın devamında Semih ve mert kendi aralarında bişey konuştular ve gülmeye başladılar. Mert semihe doğru bir pas verdi ve Semih topa tüm gücüyle vurarak bana doğru gönderdi. Üzerime doğru gelen topla ne yapacağımı şaşırıp kaldım. Refleksle kolumu yüzüme doğru kaldırıp kafamı eğdim. Ve tam da kafama denk gelecek olan top kafamı koruduğum koluma geldi. O şiddetle dengemi sağlayamayıp popomun üstüne düştüm.
Kolum öyle bir ağrıyordu ki acıdan ne yapacağımı şaşırmıştım. Sınıftaki arkadaşlarım başıma toplanıp koluma bakmaya çalışıyorlardı. Ben ise sadece acıyla inliyordum. Az sonra arkadaşlarımın başımdan çekilmesiyle kafamı kaldırdım ve Azatla göz göze geldim.
"İyi misin?"
Hissettiğim acıdan dolayı ona cevap verememiştim ama şaşırmıştım. Hatta sadece ben değil herkes şaşırmıştı. Onlar bunu herkese yaparlardı ama gidip de kimseye 'iyi misin' diye sormazlardı. Böyle bı insanlık yapmazlardı.
Hâlâ şaşkın olduğum için cevap vermeyip yüzüne bakmaya devam ettim. Benden herhangi bir cevap alamayacağını anlamış olacak ki tekrar konuştu.
"Çocuğu revire götürün. Sende daha dikkatli oyna!" Semihe karşı yaptığı uyarı ile herkes şok olmuştu. Çünkü az önce başka bir kıza da aynı şeyi yapmıştı ve Azat umursamamıştı.
O az önce benim için kendi arkadaşını mı uyarmıştı?
___________________________