24. Bölüm: SeyFer'le Lunapark Keyfisi

727 67 29
                                    

"Ay öldüm mü?.. Cennette miyim cehennemde mi?" diyerek gözlerimi araladım. Ayağımın dibinde uyuyakalan Ferit'e baktım göz ucuyla. Bir eliyle elimi tutuyordu ve öbür kolunu da kafasının altına koymuştu.

Gözlerimi araladığımı gördüğünde hızla yerinden kalktı ve "Güzelim? İyi misin?" dedi.

Kafamı sallayarak, "İyiyim... Noldu bana?" dedim ve ağrıyan başımı ovalamaya başladım.

Ferit, "Kavga falan derken tansiyonun düştü. Hastaneye gittik geldik, hâlâ uyanmadın. Uykucu güzeli seni." dedikten sonra yanağıma ve alnıma dudaklarını bastırdığında yüzümde oluşan gülümsemeyi durduramadım.

"Sana bir şey olacak diye korktum." dedi saçlarımı kulağımın arkasına alarak.

Ferit'in, "Ben de bana bir se olacak diye korktum. Yani korkmadım çünkü uyuyordum." dediğimdeki gülüşü hayata yeniden dönmem için yeterli bir sebepti.

"Aç mısın güzelim?" diyerek gözlerime baktı.

"Yok, değilim."

"Ne demek değilsin?"

Hızla ayağa kalktı.

"Değilim işte. İştahım yok."

"Korkmalı mıyım?"

"Niye be? Ne oldu?"

"Seyran farkında mısın bilmiyorum ama ilk defa aç değilim dedin... Kıyamet falan mı geliyor acaba?"

Side eye yaparak omuzuna vurduğumda hiçbir şey olmamış gibi gülümsedi ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Şu an aldığı nefesi fazlasıyla hissedebiliyorken ayrıca gözleri de gözlerimdeydi.

"Bir gün bu gözlere bakmadan ölürüm diye korkuyorum. Ölümden değil ama gözlerine bakmadan ölürüm diye korkuyorum. Tek korkum bu."

Yüzümde oluşan gülümsemeyi durduramazken elimi yanağına götürdüm ve baş parmağımla yanağını okşadım.

"Manyaksın sen." diyerek Ferit'in yüzünü avucumun içine aldım ve ileri geri salladım.

Bir süre yüzünü ileri geri salladıktan sonra durdum ve "Yerim len seni!" dedikten sonra yanağına öpücük kondurdum.

Ferit, "Ben şu an dayak mı yiyorum yoksa sevgi mi görüyorum acaba?" diyerek gülmeye başladı.

"Ortaya karışık yaptım işte bir şeyle-" dediğimde sözümü keserek aniden dudaklarıma yapıştı. Dudak hareketleri sert ama bir o kadar da narindi.

Bir süre sonra geri çekildi ve gözleri dolmuş bir şekilde, "Bir daha beni kısa bir süreliğine olsa bile bırakma, olur mu?" dedi.

Yüzündeki korku o kadar büyüktü ki onu ilk kez böyle görüyordum. Sanki onu bırakıp gitsem, o beni bırakamaz gibi bir ifade vardı yüzünde. Ben gitsem ardımdan gelirdi gibiydi bakışları ve sesi; sesi o kadar netti ki 'gidersen giderim' netliği vardı o tonlarda. Gerçi ben onu bırakamazdım ki. İnsan evini nasıl terk edebilir? Çünkü benim evim oydu. Benim evim, daha üç ay önce tanıştığım ve onu her şeyiyle kabullendiğim adamdı. O, benim ailemdi...

"Ya gidersem?" dedim gözlerine bakarak. O gözlerde çok net bir cevap vardı.

"Buna izin vermeyeceğim için gidemezsin."

İstemsizce gülümsedim ve kafamı omuzuna yasladım. Herkes için beton gibi olan kalbinin üstündeki o heybetli omuzları, benim için pamuk gibiydi şu an. Ölümün kollarına bıraksam kendimi, herkes için taşıdığı o beton gibi duran omuzları pamuğa bile dönüşebilirdi benim için ve beni taşımak için...

Mαϝყα Çαρƙıɳı - SҽყFҽɾHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin