-6-

147 22 2
                                    

Joseph, daha önce gördüğüm yemyeşil ağaçların ve papatyaların olduğu bahçedeydi. Yüzünde Hedix yoktu. Mutlu görünüyordu. Üzerinde alelade giysiler vardı. Yüzünde dikkatlice baktım. Bebek mavisi tonuna sahip gökyüzüne dalmış gitmişti. Yüzü sanki daha az yıpranmış gibiydi. Saçlarında oluşmuş olan yer yer aklardan eser yoktu. Yüzündeki asimetriklikler rahatsızlık vermiyordu.
Yakından iki kişinin tartışma sesleri geliyordu. Joseph oralı olmamıştı. Ancak tartışmanın dozu şiddetlendi. Joseph acaba duymuyor muydu? Kavga eden çifti bulanık görüyordum. Joseph'ın gözünden gördüğüm için olsa gerek. Bir süre sonra kadın çığlık atmaya başladı. Ben kavga eden çiftin yüzlerini görmeye çalışırken Joseph ayaklanıp rüzgar gibi önümden geçti. Onu takip ederken çiftlerin de yüzü netleşti. Adam daha önce Joseph'ın yanında gördüğüm gözlüklü bir adamdı. Öncekinden daha zayıf görünüyordu. Ve yüzündeki tatlı gülümseme gitmiş yerine bir canavar gelmiş gibiydi. Kadının saçını tutmuş kafasını savururken Joseph adamın eline yapışıp kadını kurtarmaya çalıştı. Kadının çığlıkları arasında Joseph'ın sessiz savaşı sürerken adam Joseph'ın göğsüne dirseğiyle vurdu. Joseph acıyla yere yuvarlandı. Kadının çığlığı hala kulaklarımdaydı. Çevreden koşarak gelen birkaç kişi kadını adamın elinden kurtardılar.
Joseph'ın gözleri dolmuştu. Acı çektiği her halinden belliydi. Zorlukla yerden kalktı ve yerde gürültülü bir şekilde ağlamakta olan kadını yerden kaldırdı.
Kadın güçsüzce Joseph'a dayandığı sahne yavaş yavaş gözümün önünden kayboluyor ve farklı bir ana doğru gidiyordum.
Şimdi Joseph, daha önce onu yemek pişirirken gördüğüm yerdeydi. Benim evimden biraz daha küçüktü. Evin içinde üç kişi vardı. Yine aynı adam ve kadın. Kadın yatakta yatıyordu. Beti benzi atmıştı. Joseph hareketsiz bir iskemlede oturuyordu. Adam yine benzer tavırlarla kendi kendine kızıp, bağırıp çıktı.
Sahne bir daha değişti. Bu sefer bir sürü gencin sıralara oturduğu bir salondaydık. Burası aynı eğitim okullarına benziyordu. Ancak bizim okullarımızdan çok daha kasvetli bir ortamdı. Dersi anlatan öğretim görevlisi bulanık değildi ve sesi kulaklarımda oldukça netti.
"Pulsar nötron yıldızı demek. Biz de tıpkı bir yıldız gibi parçalarımızdan tekrar doğduk. Enerji savaşlarından yenik çıktık. O kadar çok insan ölmüştü ki arazilerimizi idare edecek insan kalmamıştı. İnsanlar yemek için ekmek bile bulamıyorlardı. Sağ kalan yönetici odakları ülkemizdeki kalan tüm iş gücü ve kaynaklara el koymak üzereydi. Ancak biz direndik. Asla özgürlüğümüzden ödün vermedik. Ve sonra Pulsar olarak yeniden doğduk.
Enerji savaşlarından sağ kalan aydın askerlerimiz sayesinde yeni bir sistem kurduk ve yeni bebekler doğdu. Yeni savaşçılar ürettik. Pulsar için savaşanlar...
Bu savaşçılar sizlersiniz. Amacımız her zaman Pulsar'daki sistemi daha ileriye götürmek. Asla özgürlüğümüzden ve topraklarımızdan vazgeçmemek. Bunun için gerekirse canımızı vermek."
Sonraki sahne yine yatan kadının yanına geldi. Kadının gözleri davul gibi şişmişti. Joseph elini tutuyor ve ağlıyordu. Neden ağladığını anlayamıyordum.
"Artık baban yok. Muhtemelen tüm arazilerimizi elimizden alacak. Hayatta kalmak için çalışman gerekiyor oğlum."
Joseph'ın gözlerinden akan yaşlarla görüntü bulanıklaşıyor. Artık kadını silüet halinde görüyorum. Joseph 'Anne' diye bağırıyor. Her şey kararırken Joseph'ın hıçkırıklarını duyuyorum.
Video bitmişti. Hedix'i gözümden çıkardım. Kendimi çok kötü hissediyordum. Bir süre boş boş camı izledim ve kalbimdeki ağırlığın nedenini anlamaya çalıştım. Bu his, Hedix'imi kaybetmemden daha farklı bir histi.
Birincisi artık Joseph'ın farklı bir ülkeden geldiğinden emindim. Muhtemelen gördüğüm görüntü kendi eğitim okullarındandı. Pulsar diye bir ülkeyi anlatıyordu. Oysa ki Joseph Ekspiryumlu olduğunu söylemişti daha önce. Öğretim görevlisi sadece bir Pulsarlı olarak ödevlerinden değil az daha olsa tarihinden de bahsetmişti.
O kadın ve adamın artık Joseph'ın anne ve babası olduğunu biliyordum. Pulsar'da bir üretim tesisi yoktu anlaşılan. Tıpkı hayvanlar gibi ürüyorlardı. Bir gün okulda hayvanları işlerken öğretim görevlisi okula anne ve yavru kedileri getirip anlatmıştı. O zaman o yavruların annelerini emmek için nasıl kafalarıı soktuklarını ve aciz bedenlerini anne kedinin nasıl kendini siper ederek korumaya çalıştığını görüp duygulanmıştım. İçten içe bir annem ve babam olsaydı nasıl hissedeceğimi düşünmeye başladım. Beni hep soğuk Hedix'imdeki gerçek olmayan oyuncaklar kucaklamıştı hep. Görebiliyordum ancak hissedemiyordum.
Daha önce ona gülümseyerek yaklaşan sevecen adam babasıydı ve onun yüzünden zor zamanlar yaşamıştı anlaşılan. Peki, son anı... Annesini kaybediyordu. Bu çok acı olmalıydı. Hedix'i kaybetmekten çok daha fazla acı veriyor olmalıydı.
Diğer videoları çok merak ediyordum. Ancak Joseph'ın duygularını çok fazla benimsemiştim. Asla ve asla başkasının Hedix'ini kullanmamamız gerekiyordu. Bunun sonucu olarak delirebilirdik. Bu çok ciddi bir uyarıydı ve aklımdan çıkması imkansızdı. Yine de bize söylenenlerin yalan olduğunu düşünerek Joseph'ın Hedix'ini gözüme geçirmiştim. Ama duygu durumumda bu denli değişiklik yapması beni endişelendirmişti. O yüzden günde bir tane video izlemeye karar vermiştim.
İlaçlarımı almanın vakti gelmişti ancak Joseph'ın dedikleri hala aklımdaydı. İlaçların faydasız olduğunu söylemişti. Almasam ne olurdu ki? Bunu ancak bir şekilde öğrenebilirdim. İlaçları almayacaktım.

<>

Ertesi güne biraz yorgun kalktım. Muhtemelen mekan değişikliğinin etkisiydi. Okuldan kendi evime taşındığımda da böyle olmuştum. Ancak yorgunluğumun aksine algılarım açıktı. Sanki güneş daha parlak renkler daha canlıydı.
Gardıroptaki birbirinden kötü elbiselerden birini üstüme geçirdim. Öğrendiğim kolay saç modellerinden birini yaparak tarzımı kurtarmaya çalıştım.
Oryantasyon için bana yardımcı olacak görevlinin yanına gittim. O da diğerleri gibi sade ve demode görünüyordu. Gördüğüm kadarıyla oldukça büyük bir tesisin içindeydim. Bana tanıttıkları sadece bir bölümüydü. Diğer bölümleri tek başıma keşfe çıkarsam kaybolabilirdim.
Günün yarısı tesisi gezmekle geçmişti. Ancak hala ne yapacağımı öğrenememiştim ve bu merak içimde çığ gibi büyüyordu. Hazır bu kadar yükselmişken dibi görmek istemiyordum. Ve dayanamadım, beni zayıf göstereceğini bile bile aklımdaki soruyu sordum.
"Benim fiziksel aktivite eğitiminden başka bir mesleki becerim yok."
"Merak etme zeten burada da fiziksel aktivite eğitimi yapacaksın."
Buna şaşırmıştım. Kadın önümüzdeki büyük kapıyı açtığında karşıma çıkan büyük salona bakakaldım. Her yer profesyonel kameralarla doldurulmuştu.
"Kameralara alışıksın. Sadece daha büyükler. Her zaman verdiğin fiziksel aktivite dersini kameralara vereceksin. Sanki takipçilerine gösterir gibi. Böylece seni izleyen milyonlar eğitilmiş olacak."
"İyi de herkesin fiziksel aktivite kulüplerinde kaydı vardır."
"Ekspiryum'dakilerin yok. Bu arada görevin gizlidir ve kimseye bundan bahsetme tamam mı?" diye fısıldadıktan sonra beni dikkatle süzerek devam etti.
"Gördüğün gibi korkacak bir şey yok. Hemen yarın kameralar için hazır ol."

Sömürge -Askıda-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin