Merhabalar canlarımmm.
Bölümün gecikmesinden dolayı çok özür dilerim. Ne yazacağımı bilmeme rağmen, kelimelere bir türlü dökemedim. Bu yüzden de bu gecikme yaşandı. Tekrar yaşanır mı bilmiyorum ama daha çabuk bölüm yayınlamak için çabalayacağım.
Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın.
Bölümü kontrol etmeden atıyorum. Şimdiden bir yanlışım varsa affola.
İyi okumalar dilerim...
Yazardan (2 ay sonra):
" Yiaaa bu ne kadar tatlı bir şey böyleeee. Ben seni ham yapayım mı hı? Seni ısıra ısıra seveyim mi aşkım?"
Tomris kucağındaki daha bir aylık olan, Oğuz ve Beyza'nın oğulları Yağız'ı seviyordu.
Beyza'nın dokuz ayı geçen hamileliği sonucunda, sıcaktan yanan bir ağustos günü dünyaya gözünü açmıştı küçük bey. Büyük bir istikrarla cinsiyetini göstermeyen küçük Yağız, doğduğunda herkesi şaşırtmıştı. Özellikle de Oğuz'un rüyasında gördüğü kız bebekle de herkes bebeğin kız olacağını düşünmeye başlamıştı.
Doğumhane kapısında büyük bir bekleyiş sırasında, Oğuz'un kucağına erkek bir bebek bırakılmıştı. Tabi Oğuz rüyasına kız bebek gördüğünü, bebeğinin kız olacağından emin olduğunu söyleyip, hemşireye bebekleri karıştırdığını söylemişti. Hemşire ise asla böyle bir şeyin olmadığının söyleyip, zar zor Oğuz'u ikna etmişti. Sonunda ikna olan Oğuz ise, bir dahakine de kız yaparız diyerek canından öte olan oğluna büyük bir sevgi ile sarılmıştı.
Şimdi ise, doğum sürecinde görevde olan Tomris ve Ömer, küçük Yağız'ı görmeye gelmişlerdi. Tomris kucağına aldığı yeğenini büyük bir sevgiyle severken, bu görüntüyü ise hemen yanlarında oturan Ömer büyük bir aşkla izliyordu.
Tomrisin kucağındaki küçük bebek, iki avcu kadar ya var ya yoktu. Kucağına alsa düşürür korkusu ile asla almak için hiçbir fikir sunmadı.
" Oyyy teyzesinin bir tanesi. Canım benim. Sen ne kadar yakışıklısın öyle. Bu kara kaş kara gözle çok can yakarsın sen."
Tomris bebeği severken herkes büyük bir gülümseme ile onu izlerken, teyze lafı Beyza, Ömer ve Mustafa Bey dışında herkesin yüzünü düşürmüştü.
Aradan geçen aylarda, Tomrisle aralarını hiçbiri düzeltememişti. Tomrisle kesin konuşmalarından sonra, arada ettikleri birkaç kelime bile onlara şükür sebebiydi. Daha fazlası olmasını isteselerde, buna da şükrediyorlardı.
En azından artık aralarını bozan Nisa yoktu. Bu bile eskisi gibi olmamalırının en büyük sebebiydi. Nisa polisler tarafından tutuklandıktan sonra, psikolojisinin yerinde olmadığı ortaya çıkmış ve İstanbul'da bir akıl hastanesine kapatılmıştı. Mahkeme kararınca ise, psikolojisi düzeldikten sonra 12 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Ömer, gözünün önüne getirilen bebeğe bakıp Tomrise döndü.
" Hadi Ömer. Sen dayısı değil misin? Hadi biraz da sen al kucağına."
Ömer, bir Tomrisin kollarındaki küçük bebeğe bir de nasırlarla dolu ellerine baktı. Yutkunup, hafif üzüntü ile konuştu.
" Benim ellerim bütün nasır dolu Tomris. Onun canını acıtırım. En iyisi sen de dursun."
Ömer'in sözleri ile herkeste küçük bir tebessüm oluştu. İlk konuşan Beyza oldu.
" Merak etme abi. Sen Yağız'ın canını acıtmazsın. Bile isteye öyle bir şey yapmazsın. Hadi al yeğenini."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Binbaşı Ve Başkomiser KURT
General FictionBinbaşı Ömer KURT... Anne ve babası şehit olduktan sonra yetimhane de büyüyen Ömer, vatanım için son kanıma kadar savaşacağım diyerek asker olur. Kalbini ikiye bölüp yarısına vatanını, yarısına ise sevdasını koyar. Ve o vatanı ile sevdiği için her ş...