Bakıyordu. Bakıyordu. Bakıyordu.
Ertuğrul ders başlamadan bahçede oturmak için beni de yanlarına çağırmıştı. Ve Mert beni onların yanında gördüğünden beri gözünü kırpmadan bakıyordu. Azat henüz okula gelmemişti ama eminim onun umrunda bile olmayacaktı.
"Bu çocuk niye sana bu kadar bakıyor?" Ege'nin sesiyle irkilerek başımı ona çevirdim.
"Benden böyle bı hareket beklemiyordu." Ege burnundan güler gibi oldu.
"Bizim yanımızda olman bı hareket mı? Arkadaş olamaz mıyız?"
"Onlar burda oturmamı arkadaşlığa yormazlar."
"Sence onların bu kadar umrunda mısın? "
Yere bakarak konuşuyorken dediği laf üzerine bakışlarımı yüzüne çıkardım. 'onların bu kadar umrunda mısın?'
Gerçekten onların bu kadar umrunda mıydım? Belki de değildim. Belki de boşu boşuna evham yapıyordum. Şuan burada oturuyor olmam o masadaki hiç kimsenin sikinde bile değildi belki de...
"Sence onların bu kadar umrunda olmasa şu tarla faresi bulut buraya oturduğundan beri buraya bakar mı?" Sarah birdenbire kafasını ikimizin arasından uzatıp konuştuğunda bakışları hâlâ buraya bakan mertteydi.
"Doğru diyosun."
Hepimiz merte bakınca bakışlarını benden çekip arkadaşları ile konuşmaya başladı. Tam o sırada Azat okuldan içeri girmişti. Arkadaşlarının yanına gidene kadar onu izledim. Masaya oturup birkaç bişey konuştular. Sonra ise bir anda bakışları direk bana döndü.
Önce bana baktı sonra yanında oturduğum insanlara... Kaşları öyle çatılmış öyle korkunç bakıyordu ki ben bu duygusuz çocuğun daha önce hiç bu kadar korkutucu baktığını hatırlamıyordum.
"O manyak sanırım buraya bakıyor. " Sarah Ertuğrul ve Ege'ye doğru konuştuğunda bu defa Azat'ın bakışları sadece Ertuğrula döndü. Ertuğrul gülerek tek gözünü kırparak 'hayırdır' der gibi baktı. Azat ise hâlâ gözünü kırpmadan sanki öldürmek ister gibi ona bakıyordu. Eğer bakarak öldürmek mümkün olsaydı Ertuğrul şimdiye hakkı rahmetine kavuşmuştu.
Ben ise o yeşil gözlere daha fazla bakabileceğimden emin değildim. Hemen önüme döndüm. Allah'ım ben sana ne yaptım ya rabbim, bana neden böyle bı eziyeti uygun görüyorsun.
"Ertuğrul bakma şuna yoksa kavga çıkaracak." Sarah Ertuğrul'un kolunu dürttüğünde bı anlık refleksle tekrar Azata baktım. Ama o an korktuğum başıma geldi.
Azat birdenbire ayaklanıp buraya doğru yürümeye başladı. Ege korkuyla ayaklanıp Ertuğrul'un önüne geçtiğinde Can da son anda Azat'ı tutmuştu.
"NEFES ALMA LAN! NEFES ALMA." Azat çıldırmış gibi bağırırken bahçedeki herkes şaşkınlıkla buraya doğru bakıyordu. Cidden nefes alması mı batmıştı çocuğun.
"Alıyorum lan! Bak." Ertuğrul havaya doğru derin derin soluduğunda daha kimse ne olduğunu anlamadan Azat Can'ın ellerinden kurtulup bir anda Ertuğrul'un üstüne doğru atladı. Burnuna kafasını gömdüğünde çıt diye bı ses gelmişti. Sanırım burnu kırılmıştı.
Şaka gibi ama nefes alıyor diye çocuğu dövüyordu şuan. Cidden nasıl bir belaya denk gelmiştik.
Ege ve Sarah Azat'ı Ertuğrul'un üstünden almaya çalışırken Azat'ın arkadaşları sadece keyifle izliyordu. Ege başını kaldırıp bana bakarak "Ne bakıyorsun yardım etsene." Diye bağırdığında kendime gelmiştim. Hemen koşa koşa yanlarına gidip Azat'ın kolunu tutup çekiştirmeye başladım. Çünkü şuan Ertuğrul'u boğazlıyordu.
Ama ben onun kolunu tutmamla bı anda kolunu ellerimden çekip bana döndü. Şimdi tüm odağı benim üzerimdeydi. Yüzüme tiksinir gibi bakıyordu.
"Sakın dokunma! Sen bı daha benimle göz göze bile gelmiceksin. " Beni kenara doğru ittirip önünden geçip gitti. Ben arkasından dolu gözlerimle bakarken neden ağlamak üzere olduğumu bile bilmiyordum. Ama dediği şey dokunmuştu. Bana böyle davranmasını istemiyordum.
Beni ilk gördüğü gün sanki çok kıymetli bı şey bulmuş gibi bakıyorken bugün bir pislikmişim gibi bakıyordu.
___________________________________