"Yemin ederim hayatsızsın olum." Ertuğrul Ege'ye doğru konuştuğunda o hâlâ elindeki kitabı okumaya devam ediyordu. Ege'nin çok fazla kitap okumasından rahatsızdı.
"Bulaşma çocuğa." Sarah yanımıza gelerek Ertuğrul'un kucağına oturmuş ve konuya dahil olmuştu.
"Sana bulaşayım o zaman." Ertuğrul kucağına oturan kızın çenesinden tutup dudağına öpücük kondurdu. Onların sesinden rahatsız olan Ege elindeki klasik kitabı sertçe kapattı ve onlara döndü.
"Başka bı yerde yiyişmeye ne dersiniz?"
"Okey deriz." Ertuğrul hızla kalkıp sarahı önüne alarak yürümeye başladı. Lanet olsun ki önündeki şişkinliği görmüştüm.
"Allah seni kahretsin abi!" Ege de görmüş olacaktı ki arkasından bağırdı. Ertuğrul ise ona derin bı kahkaha ile karşılık vermişti.
"Bunların olayı ne?" Burnumun ucu ile giden Ertuğrul ve sarahı göstererek Ege'ye döndüm. Ne zaman görsem yiyişiyorlardı ama Ertuğrul'u başka kızlara yürürken de görmüştüm.
"Sadece yatıyorlar. Fuck buddy olayı işte." Dediğinde anladığımı belirterek kafamı salladım.
"Ee" diye devam ettiğinde ne demek istediğini anlamayarak kaşlarımı çattım.
"Kendinden bahsetsene işte. Kaç gündür birlikteyiz ama senle ilgili bildiğim tek şey adın." Dediğinde derin bı nefes alarak anlatmaya başladım.
"11. Sınıftayım, annemle birlikte yaşıyoruz. Öyle pek bı numaram yok işte bu kadar."
"Azat sana neden bulaşmaya başladı."
"O gün odada yakaladıkları için işte." Dediğimde alayla gür bı kahkaha attı.
"Gerizekalı." Dediğinde huysuz bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Madem yakalanacaktın, bari bana yardım etseydin." Dediğinde yüzümü buruşturdum. Keşke zaman geriye aksaydı.
O zamanlar yakalanacağımı bilsem bile yinede korkumdan yardım etmezdim. Yine göz yumardım. Ama şimdiki aklım olsa orda saklanmazdım bile, saklanmıştım da nolmuştu sanki...
"Saçlarını seviyordun dimi?" Diye sordum kısa kumral saçlarına bakarak.
"Sevmek ne kelime, bayılıyordum. Ben uzun saç çok severim bulut. Onlara bakım yapardım, tarardım, örerdim. Gerçi kısa saç da yakıştı ama işte uzuna da aşıktım." Dediğinde ne diyeceğimi bilemedim. Bı süre yüzüne baktıktan sonra sessizce fısıldadım.
"Neyse ki kökü sende."
"Öyle."
Bı süre sessiz kaldığımızda Ege kalkalım demişti ve kantinin çıkışına doğru yürümeye başlamıştık. Tam kapıdan çıkarken ege, yüzünü sonradan gördüğüm Can ile çarpışmış ve elinde tuttuğu kitabını yere düşürmüştü. Ama daha biz ne olduğunu anlamadan Semih kitabını almak için yere eğilen egeyi ittirip yere düşürdü ve bağırmaya başladı.
"Dikkat etsene!" Halbuki ege ile çarpışan kendisi bile değildi. Can'dı...
Hemen yere düşen Ege'nin yanına eğilip onu kaldırdım ve karşımda bize tiksinerek bakan çocuğun karşısına geçtim. Ama gözüm arkadaşlarının arkasında dimdik durmuş ne diyeceğimi bekleyen Azat'a kaydı.
Ne yaparlarsa yapsınlar hatta dünyanın en büyük suçunu bile işleyecek olsalar her zaman onların arkasındaydı. Beni sinir eden şeyde buydu. Konu arkadaşları olduğunda yanlışa yanlış demiyordu. Bakışlarımı tekrar önümdeki sarı sıçana çevirdim.
Sabır diye bişey vardı dimi? Benim sabrımın da sonuna gelmiş bulunmaktaydık."Ehh sen fazla oldun ama." Diye bağırarak Semihin saçlarına atıldım ve çekmeye başladım. Herkes büyük bı şaşkınlıkla donmuş gibi bana bakarken ben fırsattan istifade ellerimi saçlarından ayırmaya çalışan çocuğun yüzüne de tırnaklarımı geçirdim. İnşallah izi kalırdı da benim imzamla dolaşırdı ortalıkta.
Şaşkınlığından ilk sıyrılan Azat olurken hemen arkama geçip belimden tuttu ve beni Semihten ayırmaya çalıştı. Ama ben öyle bı yapışmıştım ki çocuğa asla saçlarını bırakmıyordum. Can'da ayıkınca o da Semihin yanına geçti ve çocuğun saçlarına kenetlediğim ellerimi çözdü. Ellerim Semihten ayrılır ayrılmaz Azat beni hemen geriye doğru çekti ve arkamdan tamamen bana yaslı hâlde uzanıp hâlâ semihe doğru salladığım ellerimi tuttu. Şimdi tamamen savunmasız kalmıştım işte.
"Can çok acıyor." Semih ağlar bı tonda Can'a sarıldığında ege yüzünü buruşturup "Bide bayıl istiyosan." Dediğinde Semih bize doğru dönüp çıldırmış gibi bağırmaya başladı.
"Mehvedicem sizi!ÖLDÜRÜCEEEMM!" O daha kendi kendine bağırmaya devam ederken can onu kolundan tutup sürüklemeye başladı. O ise hâlâ kendi kendine bağırmaya devam ediyordu. O sırada kalabalığın içine hızla dalan Ertuğrul önündekileri iterek bize doğru gelmeye başladı. Kenarda durmuş şokla olayları izliyen Mert'i de fark etmeden ittiğinde Mert'in ağzını oynatarak onun arkasından birşeyler mırıldandığını gördüm.
"Noluyo lan burda? Çekil lan sende çocuğa kene gibi yapışmışsın." Arkamdaki varlığını çoktan unuttuğum çocuk vücudunu vücudumdan ayırdığında sanki o gün tuvalette olduğu gibi boşluğa düşmüştüm. Ertuğrul beni ve Ege'yi arkasına aldığında sinirle Azat'a döndü.
"Tek mi buldunuz lan çocukları!"
"Asıl senin arkadaşın semihe saldırdı!" Mert Azat'ın yanına geçip Ertuğrula bağırdığında Ertuğrul yüzünü buruşturup ona baktı.
"Allah için şu çocuk konuşmasın yaa" buruşturduğu yüzünü bize çevirip "Sesi kulaklarımı tırmalıyor." Dediğinde gözlerimi büyüterek yüzüne baktım yapma der gibi.
"Azat şuna bişi de ya." Mert sinirlenip Ertuğrul'u Azat'a şikayet ettiğinde sonunda bakışlarım karşımızda kaşlarını çatmış gözünü kırpmadan Ertuğrul'un omzuma attığı koluna bakıyordu. Ve bunu tek fark eden ben değildim.
"Nereye bakıyorsun sen?" Ertuğrul beni daha çok kendine çekip muzipçe konuştu. Azat korkunç bakışlarını kolundan çekip Ertuğrul'a çevirdiğinde önce onu süzdü.
"Israr ediyorsun."
"Ne konuda?" Ertuğrul hâlâ onu dalgaya alıyordu.
"Nefesini kesmem konusunda." Dediğinde gerçekten Ertuğrul'un nefes almasından rahatsız gibiydi.
"Ooooo iddialı." Dedi gülerek
"Azat siktir et şunu ya." Mert Azat'ın koluna girip onu kantinden çıkarırken konuşmaya devam ediyordu. "Bu çocuğun ciddili tedavi olması gerekiyor."
Onlar gittiğinde Ege heyecanla Ertuğrula benim yaptıklarımı anlatıyordu. Benim sayemde milyonların içi rahatlamış falan.
Milyonları bilmem ama ben kesinlikle rahatlamıştım.
_______________________________
Azat taktı illa da çocuğun nefesini kesecek.