3

19 8 2
                                    

Onunla bir tanışmayı denemeliydim. Acaba ikimiz de bir birimizden nefret edecekmiydik? Çok merak ediyordum.

***
“Ne, neyden bahsediyorsun? Hayır inanmıyorum! Benim babam sırf Yağmur'un babasıyla görüşmek için İstanbul' a mı gitti? Görüşme sebebi de Yağmur' un babasının, benim babama karşı olan borçları mı? Ve sende benden kızı kaçırmamı mı istiyorsun? Yuh!” Bu cümleler ağzımdan döküldüğü anda patron telefonu yüzüme kapattı.

Sabah sabah adamı delirtiyorlar ya sabır! Plan bulmam lazım. Hımm... Buldum! Annem Antalya' ya tatile gidecek. Ben de annem tatildeyken kızı kaçırırım. Mantıklı. Zaten ev de baş başa kalırız kızla. Çağatay zaten annem ile birlikte tatile gidecek. Okay. Oldu bu iş. Ama zeki bir kıza benziyor. Kolay kolay yakalayamam neyse patrondan evinin adresini alırım. Ve ev de tek başınayken bir an da evi basarım. Ancak bu işi gece yapmam gerekecekti. Admalarıma kızı hakkında her şeyi araştırmalarını söyleyeceğim. Tamam gerisini sonra hallederim. Çünkü şimdi spora gitmem lazım. Ve zaten geç kalıyorum. Hızla kıyafetlerimi giyinip akşamdan hazırladım spor çantamı alarak odamdan çıktım. Merdivenleri küçük bir çocuk gibi koşarak indim. Annem salatalık doğramayı bırakıp bana döndü.

“Oğlum bari kahvaltı yapsaydın. Ya acıkırsan. Bari yanına para falan kredi kartını al.” Dedi annem. Şanslıydım çünkü cüzdanım tam da ayakkabılığın üstünde duruyordu. Hızla cüzdanımı alıp evden çıktım.
***
Sabah sabah bana verilen o habere o kadar sinirlenmiştim yüm hıncımı kum torbasından çıkartıyordum. En sonunda o kadar sert vurmuştum ki kum torbasını patlattım. Üstelik elimde box eldivenleri de yoktu. Benim bu sinirim  ve gücüm yüzünden daha öne box maçındayken dövüştüğüm kişinin kolunu kırmıştım. 

Ve doksan gün boyunca uzaklaştırma cezası almıştım. Ve çok çabuk sinirlendiğim için ilaç içiyordum. Ancak kimse ilaç içtiğimi bilmiyordu. Ailem dışında. Kum torbasını patlattığım an da ketkesin bana baktığını fark ettim. Sanki onları öldürecekmişim gibi korkuyla bakıyorlardı.

Ancak bu bakışları çok sürmedi çünkü yanıma koç geldi. Koç beni sağ kolumun bileğinden  tutup çekiştirmeye başladı. Beni odasına doğru götürüyordu. Yüzünde çok kızgın bir ifade vardı. Ancak koç beni odasına doğru çekiştirirken direnmedim. Direnseydim benim saçımı çekme potansiyeli çok fazlaydı.

Odasının içine girdiğimiz an beni hızla öne doğru ittirdi.

Sinirli bir ses tonuyla “Kuzey Kurt!” Dedi. Kollarımı önümde birleştirdim.

Koç elini masaya vurarak “Bu hafta bu kaçıncı?”

Ah aklı kum torbasında değil benim öfke sorunlarımdaydı.

“Sinirlerini kontrol etmeyi öğren artık! Bir hafta da üç kum torbası patlattın. Ancak bu kez elimden öyle kolay kolay kurtulamazsın. Bu yaptıklarının hepsini babana bildireceğim.” Dedi ses tonunu sonlara doğru ayarlamaya çalışırken.

Şimdi sıçtım. Ama haklıydı bir hafta da sinirden üç kum torbası patlatmıştım.

“Koç özür dilerim. Gerçekten bir daha ki sefere duygularımı sonuna kadar kontrol edeceğim. Patlattığım kum torbalarının parasını bile öderim ancak lütfen bu yediği bo- yani yaptığım kötü şeyleri babama söylemeyin. Yemin ederim ki ilaç bile kullanıyorum. Ancak yine de bir faydası olmuyor. Çok özür dilerim. Koç inanın bana tam sekiz tane farklı türden ilaç kullanıyorum. Sekizi sinirli bir insan olduğum için. Bir tanesi ank... A... Anksiyete için.”  Kimse benim Anksiyete hastası olduğumu bilmiyordu. Ailem bile. Bu hastalığı her zaman bir sır olarak saklamıştım. Tabii artık bunu sadece koç ve ben biliyorduk. Ancak Anksiyete hastası olduğumu koça kekeleyerek söylemiştim. Kahretsin! Ben hiç bir zaman kekelemem. Şimdi utancımdan yerin dibine gireceğim.

MAFYA ATEŞİ (+13) (ARA VERİLDİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin