"Lan olum altıma yapıcam karı izin vermiyor."
Ders matematikti ve önümdeki çocuk hülya hocadan tuvalet izni alamadığı için söyleniyordu.
"Lan ortalık 56 zaten, kadın görmez bile kaç git." Hoca sınıfı serbest bırakmıştı ve sınıftaki kızlar öğretmen masasının etrafına toplanmış hocayla konuşuyordu. Yani evet gerçekten de ufak ufak kaçsa hoca fark etmezdi bile.
"Öyle mi dersin lan?" Çocuk kararsız kalmış gibiydi.
"Öyle öyle hadi çabuk çık." Yanındaki arkadaşı çocuğu kapıya doğru ittiğinde çocuk tam çıkmak üzereydi ki birdenbire kapı çaldı ve içeri nöbetçi öğrenci girdi. Tuvalet için kaçmaya çalışan çocuk da "Şansımı sikeyim." Diyerek ağlamaya yakın bir ses çıktı.
Kapının sesiyle öğretmen masasındaki herkesin bakışları kapıya dönmüştü ve hülya hoca kaçmak üzere olan çocuğu görmüştü.
"Len Ahmet söz dinlesene çocuğum!"
"Ya hocam altıma yapcam altıma!"
"Sus otur yerine! Ben sanki bilmiyorum sizin sigara içtiğinizi."
Ahmet denen çocuk oflayarak arkadaşının yanına gelirken arkadaşı ise ona gülüyordu. "Bak gülme sikerim ağzını!" Çocuk daha fazla gülerken de arkadaşı ile dalga geçmeyi sürdürüyordu. "Sen de kadına sürekli tuvaletim var diye yalan söyleyip sigaraya gidersen böyle olur işte."
Tam onlara gülmeye devam ederken hülya hocanın "Bulut!" Diye çığlığından sonra irkilerek bakışlarımı oraya çevirdim. "Çocuğum müdür çağırıyormuş çabuk koş." Bakışlarımı kapıdaki nöbetçi öğrenciye çevirdiğimde şaşırmıştım. Müdürün benimle ne işi olabilirdi ki?
Yavaşça yerimden kalkıp kapıdaki kızın yanına gittiğimde o önden yürürken ben onu takip ediyordum. Ama ters giden bı şeyler vardı çünkü müdürün odası yukarıda olmasına rağmen biz aşağıya doğru iniyorduk.
"Şey müdürün odası yukarda değil miydi?"
"Müdür odasında değil." Kız tersçe sorumu cevapladığında daha fazla işine karışmak istemediğim için susarak onu takip etmeye devam ettim. En son zemin kata gelip bodrum kattaki merdivenlere doğru döndüğümüzde kaşlarım çatılmaya başlamıştı. Ama kız sonunda bodrum katın merdivenlerinde durduğunda ban doğru döndü ve arkamda bı yere bakarak konuşmaya başladı.
"Burası kör nokta." Ne olduğunu anlamadan tam arkamı dönmek üzereydim ki arkamdan bı el ağzıma kapandığında arkadan vücuduma yaslanan vücudun sahibini görmesem de biliyordum. Oydu...
Nöbetçi kız korkarak hızla yanımızdan ayrıldığında sonunda korkmaya başlamıştım. Ellerimi ağzımı kapayan ellerinin üstüne atıp çekmeye çalışırken bir yandan da çırpınıyordum.
"Lan yerinde dur." Sesi derinden geliyordu. Ama ben çırpınmaya devam ettim. Kalçama yaslanan alt takımını benden ayırdığında tam kaçmaya çalışacaktım ki beni karşımdaki duvara yaslayarak yüz yüze gelmemizi sağladı.
"Yerinde dur yoksa ben nasıl durduracağımı biliyorum." Aşırı korkutucu göründüğü için çırpınmayı bırakıp olduğum yerde durdum. O ise ikna olmuş olacak ki avcunu yavaşça ağzımdan çekip kolumu tuttu ve beni aşağıya doğru çekiştirmeye başladı.
"Nereye gidiyorsun?"
"Sus."
Aşağıdaki spor odasına geldiğimizde hızla kapıyı açarak beni içeriye doğru ittirdi. Ama tam düşecek gibi olduğumda son anda düşmeden kazağımdan tutan Azat sayesinde ayakta durmayı başarmıştım.
Kafamı kaldırıp etrafıma baktığımda yerde baygın yatan Ertuğrul'u ve karşısında ayakta bekleyen Semih ve Can'ı gördüm. Korkuyla irkilip hemen Ertuğrul'un yanına eğildim ve diğerlerine doğru bağırmaya başladım.
"Ne yaptınız ona!" Bir yandan da Ertuğrul'un yanaklarına ufak ufak vurup uyanmasını söylüyordum.
"Korkma bişey yapmadık kankana, birazdan uyanır." Semih'in alaycı sesini duyduğumda sinirli bakışlarımı ona çevirdim. Tam ağzımı açmış bir şeyler diyecektim ki kapıdan gelen seslerle hepimizin odağı oraya kaydı.
"Ne konuşacaksan konuş artık!" Ege'nin isyankar sesini duyuyordum.
"İçeri girelim de orada konuşalım." Mert de konuştuğunda kapının açılma sesi geldi. Açık kapıdan önce Mert'i gördük ardından ise içeriye doğru büyür ettiği Ege'yi...
Ege ise önce abisini gördü ve daha sonra kimseye bakmadan "Abi!" Diye çığlık atarak yanımıza geldi. Şimdiden gözleri dolmuş ağlamaya başlamıştı.
Şaşkınlığını üstünden atınca önce bana baktı. Daha sonra kafasını kaldırıp diğerlerine göz gezdirdi."Ne-ne yaptınız siz?"
"Off ne abarttınız be alt tarafı ilaçla bayılttık."
"Lan siz manyak mısınız? Niye bayıltıyosunuz abi çocuğu? Ya birisi görüp müdüre yetiştirseydi!" Mert sinirle can ve semihe doğru bağırdığında ben rahatça bı nefes alıp tekrar Ertuğrul'a baktım.
"Kolaysa sen getirseydin bu hayvanatı buraya, zaten eşek ölüsü gibi ağırdı!" Semih de isyan ettiğinde Can sessizce "Kolaylıkla halledemedik." Diye açıklamıştı.
"Ya siz bizi buraya niye topladınız ki zaten?" Ege sinirle bağırırken duraklayıp devam etti. "Hem niye bilip bilmeden abimi bayıltıyosunuz? Ya alerjisi olsaydı o şeye?" Semih ve Can'a doğru bağırdığında Semih tam ağzını açmıştı ki Can ondan önce konuştu.
"Senin dilin fazla uzamış ama... Dikkat et de kesmeyeyim." Duygusuz ve ciddi gibi konuştuğunda ben bile ufak ufak yerime sinmişken ege susmadı. Abisi o halde gördüğünde olsa gerek sabrı taşmış gibi görünüyordu.
"Bı yapmadığınız o kaldı zaten!" Can ise Ege'ye doğru kaşlarını çatmış bakarken ege "Bakma bana öyle! Vahşi!" Dediğinde gülesim gelmişti.
Ne yaşıyorduk biz şuan Allah aşkına! Ertuğrul yerde baygınken kardeşi Can ile inatlaşıyordu. Diğer hepimiz ise onları izliyorduk. Ama bakın altını çiziyorum Ertuğrul şuan baygın halde yerde yatıyor.
"Noluyo lan burda."
_____________________________
Aminakodugumun ilhamı yine gitti