on sekiz

7.3K 523 73
                                    

"Umarım saç düzleştiricin yanındadır."

...

"En alt kattaki spor odasına getir."

Duyduğum şeylerle gözlerim kocaman oldu. Düşündüğüm şeyi yapacak olması kanımı dondururken deli bı kuvvetle beni tutan Semihin kollarından kurtuldum ve Azat'ın yanına gidip önünde diz çöktüm.

"Yalvarırım yapma. Lütfen Azat böyle bı şey yapma." Bir yandan hunharca ağlarken diğer yandan onu ikna etmeye çalışıyordum.

O ise üstten üstten gözlerime bakarken sanki daha çok sinirleniyor gibiydi. Beni ilk gördüğünde yaptığı gibi yine önümde diz çöktü ve aynı boya denk gelmemizi sağladı.

"Sakın bı daha bana başkaları için yalvarma! SAKIN!"

Bir anda bağırmasıyla irkilip geriye doğru çekildim. O ise yüzüme bakmaya tahammül edemiyormuş gibi ayağa kalkıp görüş açımdan çıktı. Arkasını dönerek diğerlerine hitaben konuştu.

"Tıraş makinesi kimde?"

Hâlâ Ege'nin kollarını tutan Mert başını iki yana salladı. Semih Can'a doğru döndüğünde Can makineyi cebinden çıkarıp Azat'a doğru attı. Makineyi havada yakalayan Azat yerde yarı baygın haldeki Ertuğrul'a doğru eğilip makineyi kaşlarına doğru yaklaştırdığında hızla öne atılıp kolunu tuttum.

"Tutun şunu!" Arkadan birisi beni tutmaya çalışırken bu defa kenardan izlemek istemediğim için kolumu tutmaya çalışan Can'a doğru rastgele bir tekme savurup Azat'ın üstüne doğru kendimi bıraktım.

Azat refleksle ve şaşkınca beni tutarken elindeki makinayı alıp karşıdaki duvara doğru attım. Makine gürültüyle duvara çarpıp yere düşerken artık çalışmayı bırakmıştı.

"Yemin ederim elimde kalacaksın." Azat sinirle söylenirken beni tutmayıp yere doğru bıraktığında pat diye düştüm. Neyseki çok fazla canım acımamıştı. Tam Ertuğrul'un kaşlarını kurtardığım için derin bı nefes alırken odanın kapısı açıldı ve içeriye sarışın bir kız girdi. Gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdiğinde elindeki mini düzleştiriciyi Azat'a verip odadan çıktı. Çıkmadan önce de şunları söylemişti.

"Alet soğumadan işini halletsen iyi edersin."

Bu defa da ege Mert'in kollarından kurtulduğunda fazla mesafe kat edemeden Can onu yakalamıştı. Aynı zamanda Semih de beni tutmaya başlamıştı. Ege hunharca ağlayarak Can'dan kurtulmaya çalışırken bir yandan konuşuyordu. "Can lütfen bırak."

"Şş sakin ol. Abiciğinin çok fazla canı acımayacak." Can ise sakin bir tonda onu belinden tutup kendine yaslarken konuşmuştu.

Azat ise elindeki düzleştiriciye bakmayı bırakıp harekete geçti ve sıcak düzleştiriciyi Ertuğrul'un koluna yasladı. O anı görmemek için sımsıkı kapattığım gözlerimden gözyaşları sicim sicim akıyordu. Ertuğrul'un dehşet içindeki çığlığını duydum. Ege'nin ağlama sesleri kesildi. Burnuma iğrenç bı yanık kokusu geldi.

Ve o gün bir şeyi çok iyi anladım. Biz yanlış yapmıştık. Biz onlarla boy ölçüşürken çok yanlış yapmıştık. Çünkü Allah biliyordu ki onlara kimsenin gücü yetmezdi. Ne olursa olsun onlara karşı çıkan herkesin sonu buydu. Bir kaç gündür öyle bir rehavete kapılmıştık ki gözümüze yalancı bir perde inmişti. Kendimi onlara denk görmüştük.

Ama şimdi o perde usul usul kalkıyordu. Burnuma gelen yanık kokusu ve arkadaşımın acı dolu çığlıklarıyla o perde tamamen yok oluyordu.

____________________________________

ŞEYTAN DÖRTLÜ-GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin