on dokuz

8.7K 641 213
                                    

"AHHHHHHHHH!"

"Abi bı dur ya!"

"HAYIRRRRR!" Ertuğrul'un tepkilerine artık o kadar alışmıştık ki Ege ile birbirlerimize bakıp göz devirdik. O olayın üzerinden bir hafta geçmişti ve biz bir haftadır okula gitmiyorduk.

O gün o olaydan sonra bizi o odada bir başımıza bırakıp gitmişlerdi. Müdüre haber vermek istesek de Ertuğrul buna mâni olmuştu. Çünkü eğer bu olaylar müdüre kadar giderse hem ailelerin haberi olacaktı hemde okuldaki herkesin haberi olacaktı.

Azat tarafından kollarına ağır dereceli yanıkların bulunması beyefendinin gururuna dokunmuş olacaktı ki okuldakilerin bilmesini istemedi. O yüzden de o gün onu odadan çıkarıp bir başımıza hastaneye biz götürdük.

Hastanede ise ne kadar engel olmaya çalışsak da ege ve Ertuğrul'un babasına haber vermiştiler. Ama beni o an çok şaşırtan bir şey oldu. Doktor amca babalarını arayıp haber vermesine rağmen adam hastaneye bile gelmedi. Hatta buda yetmezmiş gibi o gün Ertuğrul kolunda bandajlarla eve gittiğinde Ertuğrul'a bağırmıştı. Neymiş de erkek olup da kendini koruyamamış tam bir rezaletmiş, bundan adam olmazmış.

O an anladım Ertuğrul'un neden okuldakilere bunu duyurmak istemediğini çünkü o böyle bir adamın yanında yetişmişti. O erkek olsaydı da kendini koruyabilseydi. Onun bı erkeklik gururu vardı.

Bir haftadır okula gitmiyorduk. Sürekli Ertuğrul'un tripleri ile uğraşıyorduk. Ne zaman bandajlar açılıp krem sürme vakti gelse ege ve beni fena halde yoruyordu. Evin içinde Ertuğrul'u kovalıyorduk resmen.

"Tut şunu bulut." Ege'nin bağırtısı ile daldığım düşüncelerden sıyrılıp üzerine doğru koşarak gelen Ertuğrul'un koca cüssesini yakaladım.
Bandajlar çıkmıştı. Yanık izleri tüm şeffaflığı ile ortadaydı şimdi.

"Ege bak yavaşça dokun." Ertuğrul'un konuşması ile ege onu başından savmak için geçiştirerek başını salladı ve eline sıktığı jelle bize doğru yaklaştı.

"AHHHHH!"

"ABİ DAHA DOKUNMADIM."

"He tamam." Ertuğrul sıkı sıkı kapattığı gözlerini aralayıp konuştu.

"Sabır ver Ya Resulullah ya." Ege kendi kendine söylenirken bir yandan da yanık izlerine jeli sürüyordu. Ertuğrul'a döndüğümde yüzünde mimik oynamadan onu izlediğini gördüm. Şaşkınlıkla elimi beline atıp etini büktüğümde sertçe inlemiştir.

"Hani acıyor diye ortalığı kaldırmıştın? Yalancı!"

"Acıyor da ben size belli etmiyorum." Yalan bahanelerini sunmaya başladığında gözlerimi devirip sessizce dinlemeye devam ettim. Bir haftadır olduğu gibi...

***

"Hazır mısınız?" Ertuğrul'un sorusuyla ikimizde aynı anda ona döndük.

"Asıl sen hazır mısın? Erkeklik gururuna yenik düşen sensin sonuçta." Ege alayla ona takıldığında ben de onları umursamadan için girdiğimiz okula süzdüm boylu boyunca. Derslerimi fena hâlde aksatmıştım. Şu bir haftadır yaptığım tek şey işe gidip çalışmak ardından arkadaşlarımın yanına uğraşmaktı. Annem ise okula gitmediğimin bile farkında değildi.

Annemle aramızdaki bağ garipti. Ben onu severdim, e tabi o da beni severdi. Ama kendini o kadar çok çalışmak evi geçindirmek borçları ödemek konusuna kaptırmıştı ki asla bana zaman ayıramıyordu. Gün içinde oturup bı nasılsın, okul nasıl gidiyor diye bile sormazdı. Bende ona sormazdım. Evin içindeki iki yabancı gibiydik. Ama bu halimizin suçunu asla anneme yıkmazdım. Mesela sürekli okul birincisi olduğumu bilmezdi. Kazandığım matematik şampiyonluklarını bilmezdi. Hatta toplantılarıma bile katılmazdı ama ben bundan annemi sorumlu tutmazdım. O da haklıydı. Çalışıyordu. Para kazanması lazımdı. Bütün bunların tek bir suçlusu vardı. Babam...

ŞEYTAN DÖRTLÜ-GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin