Bölüm 7

2.3K 132 297
                                    

Merhaba bölüme başlamadan önce birkaç şey söylemek istiyorum atlamazsanız sevinirim.

Hikayenin tanıtımında ve twittera atıp bakın böyle bir fic yazıyorum dediğim tivitte de konunun ne olduğunu açıkça belirtmiştim. O yüzden önceki bölüme yapılan "ciddi ciddi" BU NE YAAAA eleştirilerini (?) çok yersiz ve sinir bozucu buldum. Hoşunuza gitmeyen şeyleri okumamakta özgürsünüz mesela benim de sevmediğim tropelar oluyor ama bu ne ya demek yerine haddimi bilip ekranı kaydırmayı tercih ediyorum.

Twitter'da tamamen fic üzerine bir topluluk var orası sayesinde iki hikayemi de yazma cesareti bulmuştum aslında ve ficleri oradan konuşuyoruz genelde. Yakın arkadaşlarıma cc açmamı yazanlar olmuştu ben de açtım oradan da konuşuyoruz o yüzden herkese açık alandan boy boy ss paylaşmanız da aynı şekilde yersiz ve sinir bozucu, ben paylaşılmasını istesem bizzat kendi hesabımdan yazarım zaten hikayeyi.

Her neyse böyle insanları fırçalamış gibi olmak istemiyorum ama insanların hevesini kaçırmanıza gerek yok kimseye silah zoruyla bir şey okutmuyorum, tıpkı miab'da olduğu gibi kafama göre hareket ediyorum ve keyif aldığım şeyi yazıyorum.

Buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim umarım derdimi anlatabilmişimdir, ben bu bölümü çok sevdim umarım siz de beğenirsiniz keyifli okumalar. 🩶

---------------------------------------------------------

Asi'nin dün geceki yaptığı şeyden utanmaması sabah Alaz'ı görene kadar sürdü.

Şimdi Alaz'ın yanında oturup anlattığı dersi dinlerken ne yüzüne bakabiliyordu ne de derse odaklanabiliyordu.

"Asi! Sana diyorum!" Alaz'ın sesini yükseltmesiyle Asi yerinden sıçradı.

"Sen iyi misin Asi? Dikkatin çok dağınık başladığımızdan beri." Asi nihayet kafasını kaldırıp Alaz'a baktı. Yüzü alev alev yanıyordu ve bakışlarını Alaz'ın boynuna indirince yine gözü o Allah'ın cezası zincir kolyeye takılı kaldı.

Aklına gelenlerle birden ayağa fırladı. "Alaz bugün ders yapmasak olmaz mı?"

"İkinci günden sıkıldın mı hemen?"

"Hayır hayır." Asi kafasını iki yana sallayarak hala sandalyesinde oturan Alaz'a baktı. "Sıkılmadım... Sözel derslere kendim çalışabileceğimi söylemiştin bugün de onlara çalışsam olmaz mı?"

Alaz'ın yüzü düştü ve Asi o an kendini çok kötü hissetti. Alaz kendisi için bu kadar çabalıyordu ama o dün gece Alaz'ı düşünerek kendini parmakladığı için ondan kaçmaya çalışıyordu resmen.

Asi bir şey diyemeden odanın kapısı tıklatıldı ve Alaz gel dedikten sonra Sıla elinde bir tepsiyle içeri girdi. Tepside iki kupa kahve ve brownie vardı. Alaz kıza hiç kimseye görünmemesini tembihleyerek teşekkür etti.

"Gel bakalım kahve molası verelim." Asi huysuzluk etmeden yerine oturdu ve kahvesini içmeye başladı.

"Dün yüzünden mi böyle davranıyorsun?" Duyduğu cümleyle içtiği kahve Asi'nin boğazına durdu. Şiddetle öksürmeye başlayınca Alaz çok sert olmayacak şekilde kızın sırtına vurmaya başladı.

Öksürükleri durunca Alaz elini Asi'nin sırtından çekmeden diğer eliyle de Asi'nin çenesini kavradı. "İyi misin?" Asi kafasını salladı ve pastasından bir dilim aldı.

"Kıpkırmızı olmuşsun. Banyoda yüzünü yıka da gel hadi." Asi hiçbir şey demeden Alaz'ın kendi odasının içindeki banyoya doğru yürüdü. İçeri girdiğinde ışığı açıp lavaboya yöneldi ve birkaç kez yüzünü yıkadı. Hem aklına gelenlerin etkisiyle hem de kahve boğazına kaçtığı için gerçekten de kıpkırmızı olmuştu.

the great war | aslazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin