Karnımın alt tarafında hissettiğim ağrı yüzünden yavaşça gözlerimi araladığımda gördüğüm ilk şey, Ferit'in kucağında ağlayan bebeği susturmaya çalışmasıydı.
Ölmemiştim ben. Hâlâ nefes alabiliyordum ve bu yüzden birkaç gün önceki neşeme geri dönmem, yaşadığım o iğrenç şeyi unutmam için önümde hiçbir engelim kalmıyordu. Ölmemiştim, cennette veya cehennemde olduğumu düşünmüyordum. Gördüğüm manzara, cennetten bir parça değildi. Odadaki sıcaklık cehennem kadar yakmıyordu tenimi. Cennette değildim ama karşımdaki manzara, tam olarak cenneti getiriyordu ayaklarıma. Çünkü cennet, annelerin ayakları altındaydı.
Ferit, uyandığımı fark edince bana doğru dönerek, "Güzel annen de uyandı..." dedi. Sonra da bebeği bana doğru çevirdi.
Oha, o bebek benim mi lan?
Ayrıca ben doğurdum mu?!?
Kafamda deli sorular...
(Yazar notuşkosu: Seyro enerjisini geri kazandığına göre uzun bir aranın ardından kahkahalarla okuyabiliriz bölümü, ehe :)
Kaşlarımı hiçbir şey anlamamış vaziyette çattıktan sonra Ferit bana doğru yaklaşarak bebeği kucağıma doğru uzattı.
Kısık sesle, "Tutabileceğimi sanmıyorum." diyerek kolumdaki seruma baktım. Acısından dolayı gücümü kullanabileceğimden emin değildim. Bu arada siz hayırdır, koluma beş yüz tüp yediğimden emin olduğum serum yaratıkları? Sanırsın çölden çıkmışım da deveye su veriyorlar, tövbe bismillah. Bu kadar serumu nasıl yedim lan ben? Bugün en az beş litre işeyebilecek kapasiteye sahibim, dokunmayın çok fenayım.
Kaçırılıp ebem ağlamamış gibi davranmaya devamişko.
Neyse, sus azıcık.
Ferit, Masal'ın yanağına minik bir buse kondurduktan sonra yeniden bana döndü ve alnıma öpücük bırakıp, "Ben tutacağım, merak etme." dedi.
Bebeği yavaşça kucağıma bıraktığında gelir gelmez sustu hemen, ağlaması durdu. Her şeye rağmen şu an kucağımdaydı ve daha açılmamış gözlerine rağmen beni görebildiğinden emindim. Anneler hissederdi demiştim ya, bu his en çok da onlara layıktı.
Gözlerimden akan yaşlarla, gülümseyerek Ferit'e baktım. Burnumu çekerek, "E çok çirkin bu. Dokuz ay-, pardon. Yedi buçuk ay böyle bir şeyi taşımış olamam ben. Benden böyle bir şey çıkamaz. Geri iade istiyorum." dedim ve hafif bir kahkaha attım.
Zorba Seyran.
Ferit kaşlarını çatarak, "Çocuğumuza böyle dememelisin, cık cık cık. Çok ayıp. Hain anne." dediğinde zorla da olsa kahkaha atmayı becerdim.
Gülerek ağlıyorum, delirdim mi?
(Bu da soru mu Seyran :D)
Bakışlarımı Masal'a çevirip minik saçlarına öpücük kondurdum. Dudaklarımı saçlarından çektiğimde gözlerim ağzına takıldı. Dudaklarıyla garip garip şeyler yapıyordu. Acaba psikolojik sorunları mı var?
Bu huyunu da benden almışsa demek...
Gözlerimi Masal'dan ayırıp yeniden Ferit'e döndüm. "Parla nerede? Ege doğdu mu? İyiler m-" diye soracağım sırada bulunduğumuz odanın kapısının hızla açılmasıyla yerimden sıçradım. Benimle birlikte kucağımdaki kahverengi saçlarına öpücük bıraktığım bebek de 5.2'lik deprem yaşadığı için korkmuş olmalı ki yerinde kıpırdanmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mαϝყα Çαρƙıɳı - SҽყFҽɾ
HumorO gün Seyran, bir oyun için bilmediği numaraya attığı mesajla hayatının bu denli değişebileceğinden habersiz bir şekilde yatağında uzanıyor, nefret ettiği yaşamına kaldığı yerden devam ediyordu. ... 0537*******: Bundan sonra senin için pek öyle olac...