"Amınakoduğumun okulunda bir kere daha kavga edersem Allah da benim belamı versin." Ertuğrul söylene söylene yerleri paspaslarken bende ona hak verircesine kafamı sallayıp elimdeki bezle masayı silmeye devam ettim.
Bugün temizlik sıra kütüphanedeydi. Uzun zamandır kütüphaneye gelmediğim için fark etmemiştim ama o kadar dağılmış o kadar kirlenmişti ki iyiki de gelmemişim demiştim.
"Ya sen bı sus yaa" mert eline aldığı okuma kitabının üzerindeki toza iğrenerek bakarken diğer yandan da Ertuğrul'a laf yetiştiriyordu. "Zaten senin yüzünden bu haldeyiz."
"Ben ne yaptım amınakoyayım?" Ertuğrul hayretle merte bakıyordu.
"Senin arkadaşın bana kafa attı.""Niye attı acaba!?" Ters bakışlarını hâlâ kendisine bakan Ertuğrul'a çevirdi. "Şimdi benim ağzımı açtırma." Ertuğrul onun bu lafından sonra usulca yaklaşıp Mert'in kulağına birşey söyledi. Her ne söylediyse mert hem kızardı hem de sinirlendi.
"Yemin ederim döverim seni." Diye Ertuğrul'a doğru bağırdığında uzun boylu çocuk onu umursamadan elindeki işini yapmaya devam etti. Bende onları boşverip tam önüme dönüyordum ki karşımda işini gücünü bırakmış beni izleyen Azat'la duraksadım. Bir anda bana öpücük atınca şaşırsam da artık bu hareketlerine alıştığım için sadece tebessüm etmekle kaldım.
"O çocuk sana öpücük mü attı? Yoksa ben mi körüm?" Ege yanımda kocaman açtığı gözleri ile Azat'a bakarken yakalanmışlık hissinin verdiği huzursuzlukla ona doğru döndüm.
"Şimdi sana bişi dicem ama sakın bana kızma tamam mı?" Kafasını 'söyle' der gibi salladığında bir anda hiç beklemeden pat diye söyledim.
"Biz galiba sevgiliyiz."
"NE!" Hayvan gibi böğürmesiyle içerdeki herkesin bakışları bize döndü.
"Noluyo lan?" Ertuğrul tek kaşını kaldırıp yanımıza doğru geldiğinde rahatsızca derin bir nefes aldım. Ege şokundan sıyrılıp Ertuğrula döndü. Daha sonra bana baktığında onun yanında konuşmak istemediğimi anlamıştı.
"Uff sanane abi! Hadi sen git biz erkek erkeğe bişi konuşcaz." Onu ters yöne çevirip arkasından iteklediğinde Ertuğrul söylenmeye başlamıştı bile.
"Ben erkek değil miyim amınakoyayım."
"Seni adamdan saymıyolarsa demek ki." Can Ertuğrul'a laf soktuğunda Azat ile kendi aralarında gülüştüler.
Ertuğrul onlara yüzünü buruşturarak bakıp "Beyin israfı." Diyerek işinin başına döndü."Gel benimle." Ege beni kolumdan tutarak hızla kütüphaneden çıktı. "Noluyo anlat çabuk."
Her şeyi en ince ayrıntısına kadar tek tek anlattım. Onu öptüğümü duyunca anı bı sinirle popoma sağlam bı tane tekme attı.
"2 gün bile dayanamadın mı? Bu kadar mı hoşlanıyorsun gerçekten?" Şaşkın şaşkın sorduğunda ilk ne diyeceğimi bilemedim. Sonra ise içimden ne geliyorsa söyledim.
"Hoşlanıyor muyum bilmiyorum. Sadece ona hayır diyemiyorum. İçimde derinlerde birşey var ve onu gördüğüm an beynim işlevini yitiriyor. Sadece o kısım çalışıyor ve benim mantıklı karar vermemi engelliyor. Ayrıca gözlerine on saniyeden fazla bakamıyorum çünkü utanıyorum."
Konuşmam bittiğinde bı süre gözlerime baktı, daha sonra ise hiçbir şey demeden bana sarıldı. "İçindeki o şey yüzünden ki şey dediğimiz kısmın adı kalp, kalbin yüzünden verdiğin kararlar seni mutlu ediyorsa böyle devam et. Ben yanındayım."
Yanımda olduğunu söylemesi beni o kadar mutlu etmişti ki sanki üstümden bir yük kalkmıştı. Yanlış bişey yapıyorum hissi yok olmuştu. Sevinçle onun sarılışına karşılık verdim.