"Bana kızgın mısın?" Orta sehpadan kendine içki dolduran çocuğa doğru konuştum.
"Neden kızgın olayım ki? Banane." Ertuğrul sonunda içkisini doldurup arkasını döndüğünde artık yüz yüzeydik.
Son olaylardan beri onu görmüyordum çünkü araya hafta sonu girmişti. Bugün ise günlerden pazardı ve okuldan zengin bı çocuğun doğum günü partisine gelmiştik.
"Onunla sevgili olarak seni çiğnemiş oldum. Sonuçta herkesin gözünde en yakın arkadaşız ve ben en yakın arkadaşımın kollarını yakan birisiyle birlikteyim."
Yan yana ege ve sarahın oturduğu koltuğa doğru yürürken konuşuyordum. Evde çalan yüksek sesli müziğe rağmen sesimi duyurmak için bağırmak zorundaydım.
"Öyle. Ama ben bunları umursayacak bir adam değilim. O çocuk beni yaktı seni değil. Ve içten içe biliyorum ki biz arkadaş değiliz." Son cümleyi kurarken sanki gerçekten arkadaş olmak ister gibiydi.
"Gerçekten arkadaş olmamızı ister miydin?" Ege'nin yanına otururken konuşmuştum.
"Çok isterdim. Ama biz gerçekten arkadaş olsak bile Azat yine sorun çıkarır ve olan sana olur. O yüzden siktir et." Dediğinde ona tamamen hak verdim. Ertuğrulla o kadar da yakın olamamamıza rağmen bu kadar kıskanıyorsa gerçekten arkadaş olduğumuzda kafayı yerdi herhalde.
"Ertuğrul ben seni severim. İyi çocuksun. Yani illa arkadaş olalım dememize gerek yok. Bence biz çoktan arkadaş olduk bile."
Tabiki de Azat kıskanıyor diye insanlarla arama mesafe koymayacaktım. Çünkü ben onun isteklerini yaptığım sürece o yenilerini bulmaya devam edecekti.
"Öyle olsun bulut bey." Ertuğrul içkisini kafasına dilerken konuştu. Onun bu hareketiyle Ege öne doğru eğilerek sesini duyurmak için bağırdı. "Çok hızlı içiyosun! Yavaşla!"
Ertuğrul ise buna karşın gülerek "Bugün içiyoruz Sabriye! Sen gecenin sonunda beni toparlamak için hazır ol." Ege ona sinirle bakmakla yetindi.
"Annemle kavga ettiği için böyle yapıyor." Ege yanımda abisine bakarak konuştuğunda anlamayarak ona döndüm. "Ne?"
"Annem ve babam ayrılar. Ve annem velayet davasında abimi istememiş. O yüzden ben annemle abimde babamla kalır. Neden bilmiyorum annem abimi sevmiyor. Ama abim hep çabaladı.Ona kendini sevdirmek için... Bugünde bununla ilgili kavga ettiler işte, o yüzden içiyor."
Anlattığı şeyler sonucunda üzülerek Ertuğrul'a baktım. Annesi onu istemişti. O da babası gibi bir manyağın elinin altında büyümüştü. Kaldı ki o adamında yeteri kadar sevgi verdiğini düşünmüyordum. Bu kadar şeye rağmen gayet güzel idare ediyordu. Mesela ben olsam Ege'yi kıskanırdım. Neden onu isteyip beni istemediğini sorgular kafayı yerdim.
Yada belki şuan o da bunu düşünüp kafayı yiyordu...
Ne diyeceğimi bilemeyip "Kötüymüş." demekle yetindim.
O sırada tam karşı tarafta bir hareketlilik oluştuğunda kafamı kaldırıp gelenlere baktım. Şeytan dörtlü; Azat beyaz gömleğin altına siyah kot ve üstüne de siyah deri ceket giymişti. Mert ise sıfır kol bir atletin üstüne giydiği desenli gömlek ve bol pantolonuyla gayet havalı duruyordu. Can siyah pantolonu siyah gömlekle tamamlamış gayet sade ama şık duruyordu. Semih ise... Her neyse onu boşverin.
Azat tam karşı koltuğa oturup yüzüme baktığında kafamı çevirip Ege'yle muhabbet çevirmeye çalıştım.
"Can ve Semihle olayın ne?" Ege derin bir nefes verip karşı koltuktaki ekibe bir bakış atarak konuştu.