Eris derince bir nefes verip odada döndü."Beni neden korudun? " dediğinde Lidena oturduğu yataktan genç adama baktı.
"Sana ihtiyacım var. " diyerek eğildi ve yatağın altından kitabı çıkardı. Eris gördüğü kitap ile dudaklarını birbirine bastırdı. Demek bu yüzden kendisini korumuştu. Hem sırrını biliyordu hem de bu dili bilen tek kişiydi. İçinden sebepsiz yere sinirlendi sanki. Anlayamadı neye sinirlendiğini.
"Okumak için bir şeye ihtiyacın var mı? " dedi Lidena gözlerine bakarak. "Kağıt kalem?"
Eris başını iki yana sallayıp yanına gittiğinde, Lidena oturması için, kenara çekildi. Eris onunla aynı yatakta oturmak istemese de odalarında bir masa yoktu. Yerde ise halı yoktu. Sessizce yanına oturdu ve içinden birkaç kere tekrarladı.
Onun için bir sıkıntı yoksa benim için de yok.
Kitabı açıp ilk sayfaya şöyle bir baktı. Pek de güzel bir şeye benzemiyordu.
"Direkt okuyorum. Bazı kelimeleri bilemeyebilirim ya da cümleler devrik olabilir. " dediğinde Lidena kafasını salladı ve ciddi bir ifadeyle kitaba baktı.
"Safranı salladılar. Sanki altından bir iz. Nasıl da sarıya boyadı obayı. Safranı suya attılar. Sanki güneşten gelmiş bir su. Nasıl da sarıya boyadı obayı. Safranı vurdular. Sanki altından bir yumruk. Nasıl da sarıya boyadı obayı. " dediğinde Lidena elini Eris'in omzuna koydu. Eris hissettiği temas ile gerildi ve gergin bir ifade ile Lidena'ya baktı. "Ne oldu? "
"Yanlış mı okuyorsun? " dediğinde Eris dönüp kitaba baktı.
"Hayır, böyle yazıyor. " dedi kendinden emin bir şekilde.
"Hiçbir mantığı yok. " dediğinde Eris başını iki yana salladı.
"Safran çok güçlüdür. Sarı rengi verdiği gibi insana da çokça güç verir. Nasıl kullandığına bağlıdır. Muhtemelen burada safranı farklı bir bakışla anlatıyorlar. " dediğinde Lidena kaşlarını çatarak Eris'e bakınca Eris daha da gerildi ve sormadan edemedi. "Neden bana öyle bakıyorsun? " dediğinde Lidena derince bir nefes aldı.
"Bilgilisin. Benim aksime. " dediğinde Eris dudaklarını yaladı ve cevap verdi.
"Bize savaşmayı öğretmediler. Sanırım sana da ilim öğretmediler. Birbirimizden bir hayli farklıyız. Burada hem ilmi hem de savaşı bilenler savaşçılardır. " deyince Lidena başını salladı ve kitaba baktı.
"Bana yakın durduğun sürece savaşmana gerek olmayacak." diyerek kitabı gösterdi. "Okumaya devam et. "
Sözlerin garip ağırlığı eşliğinde Eris yavaş yavaş okumaya devam etti.
"Soylular dile geldi. Safran pahalı. Safran ender. Silmek istediler hükmü vereni hükümetten. Soylular dile geldi. Siz vahşisiniz. Vahşiler cani. Silmekten istediler hükümeti hükümet yapan halkı devletten. Safran hususu kopardı halkı hükümetten, hükümet ise sırt çevirdi hükümeti hükümet yapan halkına. "
Lidena derince bir nefes alınca Eris dönüp ona baktı. Bu kız neden kendisine bu kadar yakın oturuyordu?
"Anlamadım." dediğinde Eris önünde döndü ve yumruklarını sıktı.
"Sanırım safran çok güçlü ve özeldi. Soylular safranı halk ile paylaşmak istemedi. Hükümet ile çalışan insanlar ise soylulara fazlaca hürmet eder. Bu yüzden safranı bulup işleyen halktan safranı alıp soylular verdiler. Bu yüzden soylular safran kullanıp güçlenirken halk aciz kaldı." dediğinde Lidena kaşlarını çattı.
"Anladım, devam. " Eris Lidena'nın sinirlenmesine anlam veremedi ama istediği gibi devam etti.
"İşte o halk gördü gerçeği anladı ilmi. İşte o halk bıraktı arı safranı, çıkardı sarı taştan yontma tozları. Halk kaldı kendi içinde aciz, dağıldı kapı kapı acizlik. Halk kaldı kendi içinde aciz, dağıldı köy köy acizlik. Soylular konuştu yine. Soylular dedi ki, halk ahmak. Halk unuttu arı safran nedir? Halk kaybetti bilincini onlar artık değersiz. Hükümet kapattı gözlerini, sırt verdi ahmak soylulara. Hükümet vazgeçti, hükümeti hükümet yapan halkından."
Eris derince bir nefes alıp döndüğünde Lidena ile burun buruna geldi. Hızla nefesini tuttuğunda genç kız başına salladı.
"Açıklamana gerek yok. Bu sefer anladım. Devam et. "
Eris hızla önünde döndü ve nefesini dışarı üfledi. Bu kız mesafenin ne demek olduğunu bilmiyordu.
"Halk gördü gerçeği, sırt çevirdi kendine sırt çeviren hükümete. Hükümet acizliğin ne olduğunu bilmedi. Bilmek istemedi. Halk bildi gerçeği, sırrını vermedi ahmak soylulara. Safran kaldı dağ dağ, katman katman toprak altında. Aciz bir toplum yetişti, ahmak soyluların altında."
Lidena elini kaldırıp durdurdu Eris'i.
"Demek oluyor ki Safran insanı güçlendiren bir madde ve bunu ne soylular ne de imparatorluk biliyor. Bilen tek kişi halk. "
Eris başını iki yana salladı.
"Halkın tamamı da bilmiyor Lidena." dediğinde Lidena istemsizce kaşlarını çattı. İsminin saygı eklerinden yoksun ağza alınması henüz alışamadığı bir gerçekti. "Bazen yoksulluk ile baş edemeyen aileler, Halkın sırlarını para karşılığında soylulara satarlardı. Bu yüzden klanlar arasında belli başlı kişiler sadece kendi soyundan gelenlerden öğrenebilir bazı şeyleri. " dediğinde genç kız başını salladı.
"Peki, sence safran önemli mi? " dediğinde Eris kitaba baktı.
"Sanırım birkaç sayfa ileride safranın ne işe yaradığını açıklıyorlar. Okumamı ister misin? " diyerek genç kıza döndüğünde Lidena hafifçe yaklaştı ve kafasını salladı.
"Evet."
Eris yutkundu. Okuyamadığı halde neden sayfalara bu kadar dikkatli bakıyordu ki?
"Gece göremez insan balduş kadar iyi. Safran açar gözü, akar kan soğuk deredeki ovrup gibi." dediğinde Eris açıklamaya başladı. "Balduşlar karanlıkta avlanırlar. Bu yüzden görme yetileri insandan üstündür. Safran görme yetisini geliştiriyormuş. Ovrup ise hem sıcak suda hem soğuk suda yaşayamaya en uygun balıktır. Bu da demek oluyor ki safran insanın ortama göre ısı dengesini ayarlamasına yardımcı oluyor. Ne çok terlersin ne de çok üşürsün. Daha dirençli bir hale gelirsin. " dediğinde Lidena hafifçe başını salladı.
"Devam et. "
"Akar kan topraktan boruda oluk oluk, ölmez insan öyle çabuk. Kan birikir torba torba yine de yetmez daha da birikir torba torba. Zehirlenmez tabii, o kadar varsa kanın. Ölmezsin öyle diğerleri gibi, kalındır tenin, geçemez ecel öyle ileri geri." dedikten sonra derince nefes aldı. "İnsanın kanını arttırıyormuş. Kan fazla olunca zehirli maddeler seyrelir. Seyrek olunca da zehir etkisi az gösterir. Fazla kan oluşturduğu için aldığın yaranın kanı ne kadar fazla olursa olsun kolayca ölmeyeceğini anlatıyor. "
Lidena uzanıp kitabı aldı bir anda. Kapatıp da yatağının altına attığında Eris şaşkınca genç kıza baktı.
"2 günün kaldı. 2 gün içerisinde benden ne istediğine karar ver. Dediğim gibi 3. günden sonra umurumda olmaz. " Sözlerinin bittiği tam o anda açılan kapı ile Eris hızla arkasına baktı.
Mias, Lidena ve Eris'in Lidena'nın yatağında oturduğunu görünce gözlerini kocaman açmıştı.
"Ne yapıyorsunuz? " diyerek şaşkınca gözlerini açtığında Eris hızla ayağa kalkıp uzaklaştı.
"Sadece bana birkaç şey gösteriyordu. Kılıcı, Kılıcı hakkında ufak tefek bilgiler. " dediğinde Mias öylece pencereye bakan ifadesiz kıza baktı.
Sanırım Eris haklıydı. Kızın hiçbir şekilde ilişki kurabilecek bir kabiliyeti yoktu. Ayrıca, kendi düşüncesine göre Eris Geile'den hoşlanıyordu. Ona bakarken sürekli gülümsediği ve ikisi rahatça muhabbet ettiği için çoktan onları birbirleri ile eşleştirmişti.
"Anladım. Çok geç oldu, uyuyalım mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidena
FantasyEski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gablin savaşta ölmüştür. Tahta geçebilecek herhangi bir veliaht yoktur. Zeord, Lidena'yı da savaşa gönde...