İlahi bakış açısı;
Can oturduğu koltukta başını elleri arasına almış ve kafasının içindeki sesleri susturmaya çalışıyordu. Bir yanı deli gibi tuvalette ağlayarak kendini açıklamaya çalışan deli çocuğa inanmak istiyor diğer yanı ise yıllardır iyi günde kötü günde yanında olan en değer verdiği arkadaşına inanmak istiyordu.
Sırf bu yüzden semih'i çağırmıştı. Bugün onunla açık açık konuşacaktı. Gerçek her ne ise öğrenecekti. Yoksa bu gidişle çok sürmez ruh hastalıkları Hastanesi'ne kaldırılırdı.
Çalan kapı sesi ile ayağa kalkıp kapıyı açtı ve karşısında arkadaşım dediği çocuğu gördü.
Semih "Selam." Diyerek içeri girdiğinde Can'da ona aynı şekilde karışıklık verip kapıyı kapattı. Semih üzerindeki ceketi çıkarıp askıya asarken evdeki sessizliği fark edip "Annenler yokmu?" Diye sordu.
"Memlekete gittiler."
"Öyleyse beni eve mı atıyorsun?" Semih şaka yaparmış gibi konuşup kendi kendine güldüğünde Can da mimik oynamadı.
"Aynen." Yine soğuk bir şekilde cevap verdiğinde onun bu halleri tabii ki de semih'in gözlerinden kaçmamıştı.
"Neyin var senin?" Kaşlarını çatarak sorduğunda Can gözlerini koltuğa oturan çocuğa çevirdi.
"Bana yalan mı söyledin?"
"Ne yalanı?"
"Ege konusunda...O gün o tuvalette ne oldu Semih?"
Semih Can'ın bir anda bunu sormasına şaşırsa da soğuk kanlı bir şekilde krizi atlatmaya çalıştı.
"Ne yalanı ya? Ben sana yalan söyler miyim aptal!" Sinirlenmiş gibi ayağa kalkıp Can'ın önünde durdu. "Hem sen benim yalan söylediğimi anlarsın zaten. Biz üç yıldır yan yanayız Can, birbirimizi tanıyoruz. Sana böyle bir konuda neden yalan söyleyeyim ki?"
Semih'in söylediği şeyler Can'a aşırı mantıklı gelirken diyecek bir şey bulamayıp tekrar koltuğa oturdu. Semih de haklı gibiydi ama Ege'nin o halleri de Can'ın gözünün önünden gitmiyordu.
"Bilmiyorum Semih. Kafam çok karışık." Semih Can'ın bir anda neden bu konuda bu kadar düşündüğünü anlayamıyordu. Her şey çok güzel gidiyordu. Semih'in görmediği bir şeyler olmuş olmalıydı.
"Kafan mı karışık? Yani sen bana değilde iki günlük bir çocuğa mı inanıyorsun?! Öyle olsun Can." Semih sinirle yanından geçip salondan çıkacakken can son anda onu kolundan yakalayıp durdurdu.
"Dur gitme. Lütfen gitme. Bana bı yol göster Semih. Ne yapacağımı bilmiyorum. " Sonuçta Semih en yakın arkadaşıydı. Kendisine yardım ederdi. Hep etmişti. Yine ederdi
"Yardım mı istiyorsun. O zaman çok düşünme Can. Ne kadar düşünürsen o kadar yanlışı seçersin. O yüzden sen sadece bana inan ve ardını düşünme." Diyerek Can'ı tekrar koltuğa oturttu ve kendisi de yanına oturdu.
"Tamam. Düşünmeyeceğim. Sana inanıyorum Semih. Sen bana yalan söylemezsin. Hem dediğin gibi yalan söylesen ben zaten anlardım."
"Anlardın. Sen beni benden daha iyi tanıyorsun. " Semih sonunda can'ı yola getirdiği için sinsi sinsi gülümserken bir yandan da yavaş yavaş koltukta can'ın yanına kayıyordu.
"Evet. Ben seni tanıyorum. Onu değil."
"Kafanı dağıtabilirim." Semih yine Can'ın gözlerinin içine bakarken yavaş yavaş konuya giriyordu.
"Nasıl yapacaksın onu?"
Semih bir ayağını Can'ın diğer tarafına atarken çocuğun kucağına oturdu. Ellerine Can'ın şafaklarına atıp usulca okşamaya başladı.