Merhabalar canlarımmm.
Haberleri görmüşsünüzdür. O kadar üzgünüm ki anlatamam size. Bir şeylere gülerken bile aklıma anında ölen iki kadın geliyor ve gülümsemem anında yok oluyor. Onlara karşı bir saygısızlık duygusu oluşuyor içimde.
Bunu her ne kadar istemesem de kadın okurlarımız için söylemek zorundayım. Belki bizi tamamen korumaz ama telefonlarımıza KADES ve UYUMA uygulamalarını yükleyelim lütfen. Bunu istediğim için bile ne kadar kahrolduğumu bilemezsiniz. Başka bildiğiniz uygulamalar varsa ve bazı telefon markalarında siren sesi çıkarma özellikleri varmış. Bildiklerinizi buraya yazarsanız sevinirim.
Bölüme geçmeden önce yıldıza basmayı ve satır arası yorum yapmayı unutmayııın.
İyi okumalar dilerim...
Yazardan:
" Babam, oğlum. Benim küçük oğlum. Sen ne kadar yakışıklısın böyle yaa. Sen babana mı çektin, he canımın en içi?"
Ömer kucağında normalden de küçük kalan oğluna hayranlıkla bakarken, üç parmağı kadar yüzü olan oğlunun canını incitmekten korkarak yavaş yavaş seviyordu. Küçük yavrusunun yüzüne eğilerek, korka korka yanağına hissedilmeyecek kadar yumuşak bir öpücük bıraktı.
Hayat ne tuhaftı. Ellerinin arasında ölen o kadar çok insan varken, şimdi kucağındaki küçüğün canı acımasın diye gücünün küçücük bir parçasını bile kullanmıyordu. Askerlikte bu değil miydi zaten? Hainlere zulüm, masumlara merhamet.
Askerlikten gelen alışkanlık ve çocuğunun olacağı heyecanı ile, bir süredir sakallarının uzamasına asla izin vermiyordu Ömer. Tomris bu durumdan biraz şikayetçi olsa da, Ömer'i fikrinden vazgeçirememişti. Kocasının biraz uzamış sakallı hâli ayrı bir çekici geliyordu ona. Bu durumu bilen Ömer'de vakit buldukça sakalını uzatmaya çalışıyordu. Ama artık işler değişmişti. O bir babaydı. Sakal uzatma düşüncesi uzunca bir süre aklından bile geçmeyecekti.
Derince soluduğu cennet kokusuna hayran kaldı. Kendini tekrar tekrar bu kokuyu solurken buldu bir an da. O kadar güzel bir kokuydu ki, bağımlısı olmuş gibiydi. İçine derin bir nefes daha çekmişti ki, burnuna cennet kokusu değil küçük oğlunun bok kokusu doldu. Yüzünü buruşturarak oğlundan uzaklaşan Ömer, kucağındaki küçüğe baktı.
" Daha beş dakika önce değiştirmedim mi oğlum ben senin bezini? Ne bu bok yapma hevesi?"
Söylenerek oğlunun odasındaki yumuşak yün halıdan kalktı.
Odanın açık kapısından hâlâ su sesi gelen banyoya kısa bir bakış atıp, bir kolundaki oğluyla bez, ıslak mendil ve pişik kremi aldı.
Yere serdiği bez değiştirme örtüsünün üstüne küçük oğlunu yavaşça yatırdı. Tomrisin hamilelik zamanlarında, karısı ile birlikte uzun uzun bez değiştirme ve çocuk gelişimleri ile alakalı videolar izlemişlerdi. 5 aylık olan oğlu ile gün geçtikçe bez değiştirme de level atlıyordu. Yakında gözü kapalı bile bez değiştirebilirdi. Elinin bez değiştirme hızı çok profesyoneldi. Tabi Tomris kadar olamazdı, orası ayrı mesele. Karısına annelik sanki doğuştan yüklenmiş gibi harikalar yapıyordu. Kendisi ise sürekli bocalıyordu. Tomrisin düşünceleri ise tam tersiydi. Ömer sanki baba olmak için doğmuş gibiydi. Kendisi ise nasıl annelik yapacağını bilemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Binbaşı Ve Başkomiser KURT
General FictionBinbaşı Ömer KURT... Anne ve babası şehit olduktan sonra yetimhane de büyüyen Ömer, vatanım için son kanıma kadar savaşacağım diyerek asker olur. Kalbini ikiye bölüp yarısına vatanını, yarısına ise sevdasını koyar. Ve o vatanı ile sevdiği için her ş...