40. Lidena

776 123 34
                                    

      Kızların çığlıklarıyla uyanan lorgan etrafına bakındı. Devasa hayvan bir kaosun içinde olduğunu fark ettiğinde kanatlarını açmış, sivri pençelerini toprağa saplamıştı. Var gücüyle kükrediği o anda Lidena duymuştu onu.

    Lidena bir anda durunca Fanra şaşkın bir şekilde dönüp ona baktı. Nefes nefese ormanın ilerisine bakarken genç kızın yavaşça kılıcını kınından çıkardı. Fanra etrafına bakındı. Düşman yakın mıydı? Anlamsızca elini kılıcına atmıştı ki genç kızın kısa saçları uçuştu hafifçe. Gözlerinin akı yeşile döndü. Öyle bir parladı ki gözleri Fanra gözlerini kısmak zorunda kaldı.

   Kılıcını sağ elinde, kınını sol elinde döndürdüğünde Fanra birkaç adım kenara kaydı. İki kılıç gözleri gibi yemyeşil olmuştu. Kılıçlarını hızla döndürdükten sonra bir anda yere vurdu. Orman boylu boyunca iki yarıldı. Ağaçlar sanki geçmesi için kenara çekildi.

   Lidena öfke içerisinde yürüdü açılan yoldan. Parlayan gözleri yavaş yavaş eski rengini alırken insanlar dehşet içerisinde ormana bakıyordu. Devasa hayvan bile korkudan bir kenara sinmişti.

   "Hiç kimse, benim halkıma zülm edemez." diyerek karşısındaki adama baktı.

   "Sen, sen de kimsin? " dedi adam korkuyla. Bir hamlede ormanı ikiye bölen bu küçük kadın da neyin nesiydi?

  "Bu toprakların asil sahibi." diyen Lidena öfkeyle soludu. "Asıl sen kimsin de benim evimde huzuru bozuyorsun?" dedi gözlerini gözlerine dikerek. Bir kez olsun dönüp gençlere bakmamıştı.

   "Biz, avlanıyorduk." dedi yandan biri.

   "Halkımı mı? " diyen Lidena ile adam gergince güldü.

   "Hayır, yanlış anladınız. Biz sadece hayvan avlarız." dediğinde Lidena daha da sinirlendi.

   "Halkımın hayvana benzer bir yanı mı var?" diye soludu.

   "Bir yanlışlık oldu. Affedin. Rahatsızlık vermek istemezdik." diyen adam geri geri gittiğinde Lidena kafasını iki yana salladı.

  "Çoktan rahatsızlık vermiş bulundun. Ne yazık. Merhametim sadece halkımadır."

   Lidena üzerlerine yürüyünce adamlar da telaş içerisinde kılıçlarını kaldırmıştı. Genç kız kılıcını kınına soktu. Onun bu hareketi ile adamlar ne yapacağını bilemeyerek birbirlerine bakmıştı.

  "Kılıcımla ölmeyi bile hak etmiyorsunuz."

  Adamlar daha ne olduğunu bile anlamamıştı. Lidena elini toprağa koydu ve öfkeyle bağırdı.

   "Cehennemde yanın!"

    Toprak ayaklarının altında çatlamıştı. Çatlayıp da içeri döküldü. Adamlar çığlıklar eşliğinde obruğun içerisine yuvarlanırken diğer elini kaldırdı ve avucu içerisinde ufak bir ateş topu oluşturdu. Elini salladıkça ateş topu kızıldan maviye döndü. En sonunda mavi ateşi obruğa fırlattığında büyük bir alev oluşmuştu. Obruk içerisinde yanan eşkiyalar can havliyle haykırsalar da geriye sadece külleri kalmıştı.

   Lidena öfke içerisinde soluk alıp verirken kendine gelmeyi bekledi. Öyle çok sinirlenmişti ki ilk defa kılıcıyla bile dövüşmemişti. Sinirini hala atmadığını fark ederek yumruklarını sıktı. Ölüp gitmişlerdi ama...ama İmparatorluk kocamandı! Kim bilir bunlar gibi kaç tane eşkiya vardı? Kim bilir halkı nasıl zulüm çekiyordu?     

    Fanra ise gözlerindeki mavi ateşin yansıması ile Lidena'ya baktı. Eli öylece havada kalmıştı. Dehşet dolu bakışları için için yanan obruğa kaydığında yutkundu. Unutmamalıydı. Unutamazdı da zaten. Saf güç imparatorundu.

LidenaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin