"Geile." dedi Paya elini hafifçe kaldırarak. Onu uyarmak istedi. Durmamak. Çünkü karşısındaki halktan biri gibi değildi.
Lidena, Geile'yi görünce derin bir nefes aldı. Gözleri yavaşça Eris'i buldu ve sonrasında durdu. Eris'in yüzündeki endişeyi net bir şekilde görebiliyordu. Biraz bekledikten sonra arkasını dönüp, her an savaşacakmış gibi duran, Fanra'ya baktı. Kılıcını üstüne attığında genç adam çevik bir hamle ile yakaladı.
"Kınına sok." dedikten sonra ellerini arkasına attı ve çenesini dikleştirdi.
Eğer gerçek bir lider olması gerekiyorsa sadece kılıcını kullanmamalıydı. Her sorunu sorun yaratını öldürerek çözmek mümkün değildi. Biraz konuşmalı ve biraz da stratejik şekilde yol almalıydı. Gerçek bir lider böyle olmalıydı. Öğrenecek çok şeyi vardı. O, henüz olgunlaşmamıştı bile.
"Hoş geldiniz. " dediğinde Eris şaşkınca Lidena'ya baktı. Kılıcını her çekişinde kan akıtırdı. "Eris, arkadaşlarına yol göster."
Geile kaşlarını çatarak öne çıktı.
"Neden Eris'e emir veriyorsun!? O senin hizmetçin değil." dedi sinirle.
Lidena kafasını iki yana salladı.
"Yanılıyorsun. O benim." dedikten sonra Geile'ye baktı ve ağır bir söylemle devam etti. "En az senin kadar."
Eris gülerek araya girdi. Tabii ki ironik bir gülüştü bu.
"Geile, ufak bir yanlış anlaşılma var." dedi önüne geçerek. Geile sinirle dişlerini sıktı. Kendisi onu savunuyordu ama o Lidena'yı mı savunuyordu cidden? Günlerdir bin perişan onu arıyordu üstelik! "Lidena, Veliaht Lidena bizim gibi soylu değil. O imparatorluğumuzun geleceği."
Geile duyduklarını anlamamış gibi baktı Eris'e.
"Ne?! "
Pusuda bekleyen diğerleri şaşkınca çıkınca Olya ve Nevil korku içerisinde etraflarına baktılar."Veliaht mı?" dedi Mias da.
Eris gergince kafasını salladı.
"Tamam, siz böyle gelin. Oturalım ve ben size her şeyi izah edeyim." diyerek arkasını döndüğünde Lidena'nın onları bırakıp lorganın kanadına oturduğunu gördü. Gençler hep beraber Eris'in yanına gittiğinde Ult sessizce Fanra'ya doğru ilerlemişti.
"Bir araştırma? " dedi kaşlarını kaldırarak.
"Birini araştırıyordum." dedi Fanra da.
"Lidena'yı mı?" diyen Ult ile Fanra başını iki yana salladı.
"Veliaht prenses Lidena'yı."
Ult gözlerini devasa bir hayvanın kanadında oturan kızda gezdirdi.
"Emin misin?" diyen Ult ile Fanra kafasını salladı sessizce.
"Her şey adına yemin ederim. Üstelik..." diyerek geriye döndü ve kaşlarını kaldırdı. "...o çok güçlü. Hayal bile edemeyeceğinden çok." dediğinde Ult gözlerini kıstığı sırada küçük bir kız çekinerek yanlarına geldi. Genç adam kıza şöyle üstün körü bir bakış attı.
"Afedersiniz, acaba bu gelen kişiler kim efendim? Bizimle paylaşabilir misiniz? " diyen Nevil ile Fanra önce Ult'a sonrasında ise merakla onları izleyen diğerlerine baktı. Doğru iki grup da birbirlerine son derece yabancıydı.
"Bu benim yakın arkadaşım Ult. Kendisi benim gibi iyi bir savaşçıdır." dediğinde Ult istemsizce durduğu yerde dikleşti.
"Merhabalar, küçük hanım." diyen Ult ile Nevil çekingen bir bakış atıp eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lidena
FantasyEski Veliaht Guan'ın kızı olan Lidena, babasını öldürmüş olan amcası Zeord tarafından sürgünden çağırılır. Ancak İmparator Zeord'un oğlu veliaht Gablin savaşta ölmüştür. Tahta geçebilecek herhangi bir veliaht yoktur. Zeord, Lidena'yı da savaşa gönde...