🖇Herkese selamlar, umarım hepiniz iyisinizdir.
🖇Oy vermeyenlerin umurunda olur mu bilmiyorum (yine formundalar, hiçbir şekilde oy vermiyorlar) ama eğer bu bölüme 320 oy ve 450 yorum gelirse yeni bölümü hemen paylaşacağım:)
32.Bölüm
“Sen Hakan abiyi sevmiyor musun Sinem abla?” Burçe’nin meraklı bir sesle sorduğu soruyla birlikte Sinem bakışlarını kahve bardağından çekti. Keyifsiz bir şekilde Burçe’ye bakarken cevap verdi. “Seviyorum.”
Bu tek kelime Sinem’in itirafıydı. İçinde birçok anlam barındırıyordu. Bu odadaki üç kişide bu kelimenin anlamını net bir şekilde biliyordu, tanıyordu. Çok güzel ve herkesin sahip olması gereken bir duyguydu.
“O zaman sorun ne?” dedim merakla. Hakan’ı öpmüştü, sarhoşluğunun arkasına sığınıyormuş gibi davranıyordu. Onu severken neden acı çektiriyordu anlamıyordum ama kafasının karıştığını görüyordum. Hakan’ın trip attığının da farkındaydık. Sinem tek bir itirafıyla her şeyi hallederdi. Ama çekingen davranıyordu bu konuda.
“Bilmiyorum ama pişmanım, keşke ona duygularımı açsaydım.” Sesindeki üzüntüyü, pişmanlığı duymamak imkansızdı. Pazartesi günü döndüğümde bana sarılıp ağlamasından üzüntüsünü iliklerime kadar hissetmiştim. “Ona duygularını açsaydın şu an heyecandan yerinde duramazdın zira Hakan’da öyle.” Dediğimde Sinem iç çekti. “Şöyle söyleyerek daha çok vicdan azabı çekmemi sağlıyorsun biliyor musun?”
“Vicdan azabı çek diye söylemiyorum, sadece gerçekleri söylüyorum.” Sinem başını geriye doğru atarak koltuğa yaslandı ve kucağında tuttuğu yastığı yüzüne bastırdı. Kendine sinirli olduğunu anlıyordum. “Hakan geldiğinde duygularını söyle, bitsin bu azap.” Dedim üstüne giderek. Sinem yüzündeki yastığı hafiften indirip bana baktı. “Ne diyeceğim dün inkâr ettim sonra düşündüm de ben seni seviyorum mu?”
Söylediklerini başımla onayladım. “Aynen öyle söyleyeceksin.” Dediğimde Sinem kaşlarını çattı. O sırada Burçe araya girdi. “Sen her şeyi rahatlıkla söylersin nerede o Sinem abla?” dediğinde Sinem dudaklarını büzdü. “Bir bilsem… Konu Hakan olunca bir köşeye sindi galiba.”
“Sindiği köşeden çıksın, gitsin Hakan ile konuşsun.” Dedim kararlılıkla. Ben daha sözlerimi bitiremeden odanın içinde yankılanan kapı zil sesiyle birlikte oturduğum yerden ayağa kalktım. Sinem panik olmuş bir biçimde yerinde doğrulurken konuştum. “Bak geldiler, hadi söyle şimdi.” Diyerek Sinem’e yöneldim ve kolundan tutarak onu çekiştirdim.
Sinem bir iki çırpınsa da peşimden geldi. Kapıyı araladığımda direkt olarak görüş açıma sevdiğim adam girdi. Toplantı uzun sürmüştü anlaşılan çünkü saat dokuzu geçmişti. “Hoş geldin.” Dedim tebessümle. Pamir, Sinem ile bana bakarak cevap verdi. “Hoş buldum.”
“Hakan yok mu?” Sinem’in pat diye sorduğu soru ile Pamir’in şaşırdığını hissettim. “Bugün nöbetçi.” Aldığı cevapla Sinem büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Bakışlarını yere doğru eğerken Pamir sözlerine devam etti. “Aranızda ne geçti bilmiyorum ama Hakan’ı ilk defa böyle gördüm.”
Aslında aralarında ne olduğunu biliyordu ama burnunu sokmak istemiyordu. Bu huyunu çok seviyordum. Zaten öyle olmalıydı, birinin ilişkisine üçüncü kişi karışmamalıydı. Bizde öyle yapmıştık. Sadece Sinem’i birazcık cesaretlendirmiştik o kadar.
“Bir eşeklik yaptık yüzümüze vurma.” Dedi Sinem kaşları çatık bir şekilde. Ardından ekledi. “Şimdi nöbette ya ben gitsem görebilir miyim?” kararlı bir şekilde sorduğu soru ile Pamir belli belirsiz başını salladı. “Görürsün, git.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan Yıllar| Asker & Savcı
General FictionGeçen yıllar yaşanılan her şeyi unutturur muydu? Akan giden zaman, aradan geçen onca gün birbirini seven iki kişinin içindeki aşkı bitirir miydi? Ya iki taraftan biri mezara girse, hiç kavuşamayacağını bile bile bir insan bir insanı sevmeye, bekle...