Keyifli okumalar.
Gözümün içine itinayla bakan adamı daha ne kadar görmezden gelebileceğimi bilmiyordum.
Onu öptüğüm günden beri hislerimden emin olamıyordum ve henüz bir ilişkiye hazır mıyım bilmediğim için bu gözümü korkutuyordu.
Öte yandan ona gerçekten nasıl davranacağım hakkında fikrim yoktu.
Onun ilgili tavırlarına alışmak bir yana hâla çekiniyordum Pars'tan. Bana sevgisini hissettiriyordu. Zaten bunu anladıktan sonra öpmüştüm onu o gün.
Yine de toyluğum ve daha önce ilişki yapmamış olmam bana ne yapacağım hakkında yardımcı olmuyordu.Kendimden yaşça büyük ve deneyimli bir adamla ilişki yaşamak ise gözümü korkutan bir diğer büyük etkenlerden biriydi. Her şeyden önce ise aksiyon seven yapım gerçek aksiyonu görünce içine çekilmişti. Resmen hızlı ve öfkelideki sahnelerden birindeymiş gibi hissetmiştim o gün yolda olan çatışmada. Tek fark, yaşadığım olay heyecanla izlediğim film gibi değildi. Ağlayacak kadar korktuğumu o an anlamıştım zaten.
Onunla birlikte olduktan sonra bunu gözden kaçırmamak, ona göre kendimi hazır hissetmem lazımdı. Gerçi onunla birlikte olacak mıydım ki? Bu kararsız tavırlarımı gördüğünde benden soğumuş muydu acaba?
"Öf." diyerek iki elimle suratımı sıvazladım. Pars'ın aldığı sıcak yünlü kazak ve sıcak oda beni bunalttığı için ayaklanarak üzerimdeki kazağı çıkardım. Altımda beyaz, vücudumu saran bir atlet vardı. Böyle olunca kollarım daha belirgin duruyordu ve kendimi kaslı hissediyordum. Bir özgüvenim artıyordu yani.
Kamerası eski telefonuma oranla mükkemel olan telefonumu elime alarak kafamı geriye atıp birkaç fotoğraf çekindim güzel çeken kamerayı kullanmak isteyerek. Kolumu belirgin yapacak şekilde sıkarak başka bir poz verdiğimde eş zamanlı kapı çalındı ve ben gir demeden kapı açıldı bile.
Arkama döndüğümde Pars'ın geldiğini gördüm. Kaşları çatık elimdeki telefona ve üst vücuduma bakıyordu. Elimdeki telefonu kapattıktan sonra tam "niye kapıyı çalıyorsun da onay beklemeden açıyorsun." diye ona çığıracakken her ne düşündüyse gözlerinde sinir parıltıları gördüm.
"Yarı çıplak kime fotoğraf atıyorsun sen." Öyle sert bir tonda söyledi ki bir an şaşırdım ve kaşlarım havalandı. "Ne alaka?" dedim gerilmiş çenesine bakarken.
"Diyorum ki, kaç gün gözlerinin içine bakarak senden bir adım bekliyorum ilk adımı senin atmış olmana rağmen ki o adımı atmasaydın emin ol senden uzak durmaya kararlıydım, duygularımdan eminken bile. Yine de benden kaçarak tüm zamanını bu odada haracarken seni bu odada bu kadar uzun süre tutan şeyin sebebini merak ettim."
İçinde biriktirdiklerini söylerken son dediklerinde öfkeyle karışık ima beni de sinirlendirdi. Üstüme doğru yürümeye başladığında "Eğer bana tam bir yanıt vermeden başkalarıyla fingirdeşirsen yeminim olsun o kişi zararda olur Enes."
Gözü kara söyledikleri kalbime anlamsız bir korku sardı. İçimdeki ses bu adamın tehlikeli olduğunu bağırıyordu. "Bana ne yaparmışşın peki?" dedim alaycıl bir tonda. Madem seviyordu beni, sevgisinin sınırını öğrenecektim ben de.
"Asabımı zorlama çocuk." dişlerimi sıktım. Yüzüne sinirimi belli eden bir bakış attım. "Belki duygularımı pek belli edemiyorum ama seninle öpüştükten birkaç gün sonra başkalarıyla konuşacak kadar gurursuz biri değilim, olmadım da. Sadece zaman istiyorum senden ve bunu da çok görüyor gibi davranıyorsun. Hâla bir şeylere tam alışmış, kabullenmiş değilim tamam mı? Bir ilişki anlık kararlarla yürütülmez."
Yüz ifadesi anlık yumuşadı. "Kabullenme aşamasında benden kaçma o zaman. Hem niye tarzan gibi dolanıyorsun bu soğukta sen?" dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan. Muzip bir ifade takınmıştı. Kaşlarımı çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fındık Tarlası
General FictionAilesinin zoruyla tatilini fındık toplamaya gitmek için harcayan Enes'in başına Ordu'nun mafyası musallat olur.