7- Denge

60.4K 3K 350
                                    


Instagram: t.y.mazer
Twitter: tymazerr





İnsan hayatının hele de bir çocuğun, dünyadaki en savunmasız varlığın hayatının bu kadar ucuz olması normal miydi?

Belki bizim topraklarımızda gerçekleşmemişti gördüklerim, tanımadığım hiç bilmediğim bir yerde olmuştu. Hangi politik oyuna ya da hangi terör davasına kurban gitmişti bu canlar bilmiyordum ama acısını yüreğimin tam ortasında hissediyordum.

Benim yüzümden olmuştu. Benim yüzümden...

***

Lacivertle tam altı gündür tek kelime konuşmamıştık.

Ekrandaki görüntüleri ve neden olan kişiyi görüp de, dizlerimin üzerine düşüp haykırarak ağlamaya başladıktan sonra kimseyi görecek halim kalmamıştı zaten.

Odayı ne zaman geldi, ne zaman terk etti bilmiyordum. Ben ağlarken beni tutmaya çalışmıştı ama kollarından kaçmıştım. Beni teselli etmesini istemiyordum. Onu görmek istemiyordum...

Altı koca gün, buzdolabındaki yiyecekler her gün periyodik olarak tahminimce Jenny tarafından yenilenmişti fakat ne kadar iştah açıcı olsalar da benim canım çekmiyordu. Meyveli yoğurtla besleniyor, sabahları da sadece kahve içiyordum.

Fizyolojik yatak bile uyku düzenimi yerine getirmeye yetmemişti. Vicdan azabının verdiği o dayanılmaz sızı mahzende sıkışıp kalan hayatımda iyice içime işliyordu. Bütün gün kitap karıştırmaktan, piyano tuşlarıyla oynamaktan delirecek hale gelmiştim.

İşin acı kısmı bunlar beni oyalamaya yetmediği için,  bir suçları olmadığı halde, düşüncelerimde boğulurken onları da hırpalıyordum.

Önce laciverte kızıyordum. Beni bu lanet mahzene hapsetmişti. Sonra da yanında gitmem gerektiğini söylemiş basit bir cinayet işi vermişti. Evet cinayet!

Ve ben bu işin cinayet olduğunu anlamadığım halde bile elime yüzüme bulaştırmıştım. Şimdi yaptığım bu hata onlarca insanın canına mal olmuştu.

Sonra kendime kızıyordum. Aptal Beren! Sadece adamın üzerine şarap dökecektin. Sadece bir bardak sıvı. Sonrasında o adamı bir daha görmeyecek ona ne olduğunu bilmeyecektin. Kimse sana ne olduğunu sormayacaktı. Fazla merakın yüzünden her şeyi hem eline yüzüne bulaştırdın hem de hayatın boyunca altından kalkamayacağın gerçeklerin ağırlığını yüklendin. Beceriksiz aptal!

Sonra tekrar laciverte kızıyordum. Nasıl böyle önemli bir görevi benim gibi bir tecrübesize bırakabilir? Nasıl böylesine bir riski göze alır? Nasıl sonunda bunların olacağını tahmin edebileceği halde önlem almaz? Nasıl beni böyle bir vicdani yükün altına sokardı?

Bu işin dengesi neredeydi?

Birinin ölümünün hak mı yoksa suç mu olduğuna sadece adalet mi karar veriyordu? James de adaleti sağlıyor olabilir miydi?

Ben tüm bu düşünce şarapnelleriyle çarpışırken birden, aklıma gördüğüm kopmuş çocuk kolu geliyordu.

Hıçkırıklarım tüm bedenime nüfuz ederken kendimi tutmayıp yine gözyaşlarımın ıslak kollarına bırakıyordum kendimi.

İlk üç günün sonunda kendimden tiksinip duş almak için banyoya yöneldim. James günlerdir yoktu. Üç gündür ne konuşuyor ne de onu görüyordum. O yüzden kendimin de görüntüsünü merak etmiyordum.

Banyoya girdikten sonra aynaya yöneldim. Gözlerim günlerdir tutulduğum ağlama krizlerimin sonucu bayağı şişmişlerdi ve kıpkırmızıydılar. Yüzümün rengi gitmiş saçlarımın sarı tutamları ise düğüm düğüm birbirine karışmıştı.

Lacivert  - Safir - AmberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin