~26~

492 35 8
                                    

Off To The Races - Lana Del Rey

Oy vermeyi ve düşüncelerinizi benimle paylaşmayı lütfen unutmayın, Keyifli okumalar...

---------------

"Bende yardım etmek istiyorum!" Diye bir kez daha direttim.

Rüzgar, ve Emir aynı anda tekrar bana "Hayır!" diye bağırdığında yerime sinmemek için kendimi kastım. Ama bu kez Kayra'nın bağırmaması ilerleme kaydettiğimi gösteriyordu.

Konuşma boyunca çenesini ovalayan Mete sonunda ağzını açmıştı.

"Doğa'nın yardımına ihtiyacımız var."

"Doğa bu işe karışmayacak." Diye tısladı Rüzgar.

"Garip ama Rüzgara katılıyorum." Diye ona destek çıktı Emir.

"Siz ikinizden izin istemedim, yardım etmek istiyorum ve edeceğim." Diye sarsılmaz bir ifadeyle konuştum. Yavaş yavaş lafımı dinlettirmeyi başarıyorum diye düşünmüştüm ki Rüzgar hışımla kolumu tuttu ve beni ayağa kaldırıp peşinden sürüklemeye başladı.

Arkamızdan Emir'in de geldiğini gördüm fakat Mete onu kolundan tutup kulağına bir şeyler fısıldayıp geri oturttuğunda ona bir ara teşekkür edeceğimi aklıma not ettim. Aynı anda ikisiyle uğraşmak çok zordu.

Depodan dışarı çıkıp Rüzgar'ın beni biraz daha sürüklemesine izin verdim.

Hava kararmıştı ve Eylül ayının sonlarına geldiğimiz için hava da soğuktu. Çimlerden ve ağaçlardan gelen böcek seslerine kulak verip biraz sonra olacak konuşma için kendimi hazırlamaya çalıştım.

Sonunda durduğumuzda Rüzgar kolumdan çekerek beni önüne getirdi. "Bu işten uzak durmanı istiyorum. Söz dinle Doğa, bu iş ciddi. Bize bırak." Dedi kararlı bir ses tonuyla.

Sinirleneceğini biliyordum fakat korunmaya ihtiyaç duymadığımı kanıtlamam gerekiyordu.

"İşin ciddiyetinin farkındayım ben sadece, yardımım dokunsun isti..."

"Yardımına ihtiyacımız yok! Dört erkek bu işin üstesinden gelebiliriz!"

"Yardımıma ihtiyacınız olduğunu biliyorsun!" dayanamayıp bende bağırmıştım.

Arkasına döndü ve ellerini dağınık saçlarına geçirerek biraz daha dağıttı ve ensesine indirdi.

"Sen gerçekten inatçısın." Dedi memnuniyetsiz bir sesle.

Kollarımı bağladım ve başımı dikleştirerek, "Öyleyim." Diyerek onu onayladım.

Kendi kendine "Lanet olsun!" diye fısıldamıştı. Kabul edeceğini anladığımda zafer gülümsememi takındım. Fakat Rüzgar, kötü bakışlarını üzerime sabitlediğimde somurttum.

Söylene söylene yanımdan geçti ve depoya doğru ilerlemeye başladı. Yardım etmeme izin vermişti.

Depoya Rüzgar'ın arkasından girer girmez Mete konuşmaya başladı.

"Anlaştığınıza göre..." Emir lafını kesti ve, "Anlaştınız mı!" diye hayretler içinde sesini yükselti.

"Hastaneden kaçtığımızı Asude çoktan öğrenmiştir ve adamlarının her yerde bizi aradığına bahse girerim. Emir senin ve Doğa'nın, Cevdet beyin eski bürosuna girmeniz daha kolay olacak. Sizi oraya sokmak benimde hoşuma gitmiyor fakat mecburum."

Mete'nin kısa konuşması Emiri düşünmeye yönlendirmişti. Herkes sessiz bir şekilde bekliyor, düşünüyordu.

Plan şöyleydi, Rüzgar'ın dedesinin yani Cevdet beyin eski bürosuna girmek zorundaydık. Direk girip işimizi halledemiyorduk çünkü Asude, farklı bir isimden büroyu kiralayarak başına adam koymuştu. Nedenini bilmiyordum ama Cevdet bey gizli kasasında ki anahtarı, kırmızı ve mavi olan dosyaları almamız gerektiğini Rüzgar ve Mete'ye söylemişti. Eğer şansımız varsa gizli kasa gerçekten gizli kalmıştı ve Asude o kasayı fark etmemiş olurdu. Eğer dosyalar ve anahtar kasada yoksa işimiz zorlaşacaktı.

Anahtarın ne için olduğunu sorduğum da ise Mete içinde ihtiyacımız olan şeylerin olduğunu söyleyerek kaçamak bir cevap vermişti. Benim yerime Kayra'da Emire eşlik edebilirdi fakat Rüzgar ona güvenmediğini çekinmeden dile getirebiliyordu.

"Şimdi ki büro danışmanlık merkezi olarak kullanılıyor. Emir ve Doğa için sahte isimlerle bir randevu aldım. Adınız Buse ve Orhan, anladınız mı?"

"Daha ben izin vermeden Doğayı bu plana dahil etmiştin yani?" diye konuştu Rüzgar sinirli bir şekilde.

Mete "Mantıklı olanı seçeceğini biliyordum." dedi ve bilmiş bir şekilde gülümsedi.

"Bir dakika neden benim adım Orhan ve Doğa'nın ki de Buse?"

Emirin takıldığı şeyin bu olması beni güldürmüştü fakat diğerleri ona 'Ciddi misin?' bakışı atıyordu. Bunu fark edemeyen Emire üzüldüm.

Mete telefonundan bir resim açtı ve bize gösterdi, bu bir tabloydu.

"Bu nedir?" diye sordu Kayra.

"Büroda ki tablo." Parmağı ile küçücük bir ayrıntıya dokundu ve, "Buraya parmağınızla dört saniye bastırmanız lazım sonra tablo otomatik olarak yana kayacak. Ayrı olarak içinde bir kasa daha var. Normal olanın aksine tuşlarda sayılar yerine semboller var. Şifre, birincisi göz, ikincisi mızrak, üçüncüsü üçgen ve dördüncüsü de altı parmaklı bir el. Sembollerin içinde birde beş parmaklı el var ona dikkat edin." Diye bizi uyardığında bu sefer Emir ile ben, Mete'ye ciddi misin bakışı attık.

Mete bizi ciddiye bile almadan ellerini çırpıp ayağa kalktı ve "Ben acıktım." Diyerek mutfağa yöneldi. Ardından Rüzgar ve Kayra'da kalktığında Emir ile ben, birbirimize bakmakla yetindik.

Onların aksine bu tür işlerde ikimizde yeniydik ve bariz bir şekilde ikimizin de endişelendiği belliydi.

*********

Merhabaa, bu bölümü kısa tuttum yoksa bir sürü olayı tek bir bölüme sığdırmak zorunda kalacaktım. Bunu bir geçiş bölümü olarak varsayalım. Bu bölüm 27. ve belki de 28. bölümde olacak olayların zeminini hazırladı. 27. Bölümü çok bekletmeden yazacağım.

Ve birde buraya cevaplarınızı beklediğim bir soru bırakıyorum. Hayal gücünüzden bakalım neler neler çıkacak ((:

Eğer Emir ve Doğa başarısız olup yakalanırsa Rüzgar ne yapacak?

Görüşmek üzere...

Zamansız AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin