💀
Bir kibrit yak...
Hastane koridorları ölüm kokuyordu.
Hayalet Timi'ndeki bir kişi hariç diğer herkes buradaydı. Kimisi bıçak altında, kimisi kapı önünde nöbette... Çaresiz bekleyiş devam ediyordu.
Bekleme salonu sessizdi. Ama bu sessizlik normal bir sessizlik değildi; içinde bastırılmış çığlıklar, içine akıtılmış gözyaşları ve sessizce yapılan duaların yarattığı bir boşluk vardı.
Hayalet Timi, Bir Kibritle Yok Olmak Operasyonu'na hain saldırıdan ötürü devam edememişti. Üst kurul, timdeki askerlerin sağlığına kavuşmasını bekliyordu. Hepsi öyle bir bütündü ki birinin olmayışı işleyişi bozuyordu.
Fısıltı ve Kanca.
Filiz ve Kağan.
Önemli bir ameliyattaydılar. Hayati tehlikeleri bulunmuyordu ancak yaraları ağır ve derindi. Yamalı, çökmüş gibiydi. Elleri dizlerinin arasında kenetli, başı eğikti. Gözleri uzak bir noktaya sabitlenmişti ama zihni hâlâ o patlamanın ortasındaydı.
Filiz'e bir şey olursa annesine, yeğenine... Abisine ne hesap vereceğini düşünüyordu. Timde, diğerlerine nazaran Fısıltı'nın üstüne düşme nedeni buydu. Ona bir şey olursa kimseye hesap veremezdi. Bundan bir süre önce Balkan Kızı Operasyonu'nda Fısıltı başından yara aldığında onun silahına sahip çıkmıştı.
O silah ise, Yavuz Öztürk'e aitti. Ondan geriye yalnızca bu tüfek kalmıştı; Fısıltı, Hayalet Timi'ne alındıktan sonra eşinin silahını istemişti. O yüzden bu silah onun için önemliydi ve Yamalı yine bu silaha sahip çıkmıştı.
İmam, onun yanında sessizce oturuyordu. Ellerini ovuşturuyordu, başını öne eğmişti ve dudaklarını kıpırdatıyordu. Dua okuyordu belli ki ama sesi çıkmıyordu. Sadece dudak hareketinden anlaşılabiliyordu.
Siren, kapının hemen yakınındaki duvara sırtını vermişti. Kollarını göğsünde çaprazlamıştı. Başını geriye yaslamıştı ama gözleri açıktı. Tavana değil, içindeki boşluğa bakıyordu. Yüzü ifadesizdi ama alnında belli belirsiz ter vardı. Dışarıdan sakin... İçeriden paramparça bir hâldeydi.
Barut ayaktaydı. Bir süre hareket etmeden durdu. Gözleri ameliyathanenin kapısında sabitlenmişti. Sanki kapı her an açılacakmış gibi değil... Hiç açılmayacakmış gibi bakıyordu. Sırtındaki yükü hiçbir şey hafifletemezdi artık.
Kimse konuşmuyordu.
"Abilik!"
Ülkü, koşar adımlarla abisine doğru ilerledi. Haberi alır almaz ablasıyla birlikte hastaneye gelmişti. Siren, Yamalı ve İmam, genç kadını görmeleriyle toparlandılar. Siren, timdekilere dönerek, "Ben lavaboya kadar gidiyorum," dedi. "Bir şey olursa çağrı bırakın."
"Emredersiniz, komutanım!" dedi İmam ifadesiz bir şekilde ancak bakışları sarışın kadındaydı.
Barut, kardeşine sarıldığında kollarını ona doladı. "İyi misin, abi?" diye sordu Ülkü.
"İyiyim, güzelim," dedi Barut. "Hiçbir şeyim yok. Sadece birkaç sıyrık. Ona da alışkınız zaten."
Aynı koridorda Barış da gözüktü. Barut'un kaşları havalandı. Barış, desteksiz bir şekilde sadece protezleriyle yürüyordu. Barut, gördüğü manzaraya inanamadı. Birkaç kere gözlerini kırpıp gördüklerinden emin olmaya çalıştı.
ESTÁS LEYENDO
BİR KİBRİTLE 𝘠𝘖𝘒 OLMAK
Ficción General••Tamamlandı. Seri üç kitapla final yapmıştır ve basılmıştır. ❝İnsan bir kutu kibrite benzer. Varolur, yanar ve söner.❞ Bu hayatta nasıl bir kibrit olacağına sen karar vereceksin. Yanacak mısın? Yakacak mısın? Yoksa öylece duracak mısın? Ben, benim...
