Buluşma

37.2K 1.9K 42
                                    

"Tamam Amelya... Saçma triplere girmekten vazgeç seni ihmal etmedim... Biz sevgili değiliz hatırlatırım... Çalıştığımı biliyorsun o yüzden buluşamadık... Olmaz, bugün ingilizce hocası gelecek... Yaa annemin gereksiz işleri... Ya gelemem annem bu sefer kıtır kıtır doğrar beni valla... Ya Amelya anlamı- Amelya. Alo? Pişt! Kız! Orda mısın?"
Telefonu kulağımdan çekip ekrana baktım ve kapatmış olduğunu görünce omuzlarımı düşürdüm.
"Pekala Arya, yapabilirsin. Altı üstü izin alacaksın. İngilizce dersini ekip Amelya'yla buluşmak için."
Dudağımı ısırdım.
"Ya da yapamazsın. Hayır hayır! Kendine güven! Yapacaksın!"
Derin bir nefes alıp odanın kapısını açtım.
Yazın başından beri Amelya'yla buluşamamıştık ve arkadaşlığımızı kurtarmak için her ne pahasına olursa olsun izin almalıydım.
Bir süper kahraman edasıyla odadan çıktım ve kapıyı sonuna kadar araladıktan sonra merdivenlerden inmeye başladım. Acil bir durum olursa kapıyı açmakla uğraşmadan odama dalış yapacak ve ardımdan kapatacaktım.
"Oo annem yemek mi yapıyormuş. Yine ne güze-"
"Sadede gel."
"Ha?"
Tencereye bir çay kaşığı tuz attıktan sonra bana döndü.
"Ne istiyorsun?"
Eline kepçe alınca bir adım uzaklaşıp "Önce onu bırak." dedim.
"Ne?"
"Elindekini diyorum, bırak öyle söyleyim."
"Çorbayı karıştırcam be niye bırakayım."
"Of tamam ya. Söylüyorum hazır mısın?"
"Dalga mı geçiyorsun benle? Söyle işte."
"Amelay bulmasya gideblir"
"Ney ney?"
Hızlı söylediğim için tam çıkmayınca ofladım.
"Amelya var ya. İste o bana şey dedi ben de olmaz bugün şey gelcek şey çalışcaz şey edemem dedim ama o şey etmedi yani onla şey edebili- tövbe estağfurullah. Şeye gidebilir miyim?"
Annem elini beline koyup tek kaşını kaldırdı ve yaklaşık bir 10 saniye pozisyonunu bozmadan sanırsam düşündü. Olduğu yerde dikleşip elindeki kepçeyi bana doğru uzatınca bir adım geriledim.
"Anladığım kadarıyla Amelya'yla buluşmak istiyorsun?"
Sorarcasınca kurduğu cümleyi korkakça kafa sallayarak yanıtladım.
"Ne güzel bir haber! Ben de kaç gündür kafana kepçeyle vurmadığım için bir eksiklik hissediyordum."
Kafama kepçeyi geçirince acıyla inleyip elimi kafama götürdüm.
"Ya ama biz taam 3 haftadır görüşemiyoruz insaf- Uu sakince o terliği ayağına geri giyer- Ağğh!"
Mutfaktan çıkıp koşa koşa merdivenden çıkmaya başladım ama yarısında popoma isabet eden terlikle dizlerimin üzerine düştüm. Geri kalan basamakları emekleyerek çıktıktan sonra odama giriş yaptım ve kendimi yatağa bırakıp kollarımı iki yana açtım.
Şuan ders dinlemek istediğim son şeydi. Özellikle de yaz ayında olduğumuzu göz önünde bulundurursak dersten sonra bu odadan cesedimi çıkartabilirlerdi. Çünkü hocanın pilot kalemini karnıma saplar intihar ederdim.
Pekala, bakınca hiç iyi bir fikir değildi. Daha bir sürü hayalim vardı. Salıncakta çok hızlanıp kendimi fırlatmak gibi.
Amelya'yla buluşma fikri git gide daha cazip gelince tekrar annemden izin almayı düşündüm ama anında vazgeçtim. Dediğim gibi, hayallerim vardı ve yaşamak zorundaydım. Oflayıp okuduğum kitaplardaki gibi çarşafları birbirine bağlayıp aşağı inmeyi düşündüm. Bakınca çok mantıklıydı ama becerebilir miydim, merak konusuydu. Pencereyi açıp aşağı doğru sarktım ama ne kadar yüksek olduğunu görünce anında geri çekildim. Tüm yollar ölüme çıkıyordu.
Aslında ölüme çıkmayan tek bir yöntem vardı. Daha önceden denediğim.
Cebime telefon ve bir miktar para sıkıştırıp çoraplarımı çıkarttım. Merdivenlerden inerken sessiz olmalıydım ve çorabımın üzerindeki plastik gözler buna izin vermeyebilirdi. Kendimi bunu düşündüğüm için tebrik ettikten sonra odadan çıktım ve merdivenleri sessizce indim. Mutfağın önünden hızlıca geçip ayakkabılıktan mavi spor ayakkabılarımı alıp oturma odasına geçtim. Kapıyı dikkatlice kapatıp tuttuğum nefesimi serbest bıraktım. Bu kadar ekşın fazlaydı bana. Çoraplarımı ayağıma giydim ve hareketli gözlere göz kırptım. İyi iş başarmıştık.
Yakalanmamak için hızla pencereye gittim ve yüksekliğin fazla olmadığını görünce sırıttım.
Ayakkabılarımı aşağı attıktan sonra pencereye çıkıp sol bacağımı dışarı attım. Sağ bacağımı da attıktan sonra dikkatlice eğilip pencerenin kenarına oturdum ve ümitsizce aşağı baktım.
"Bu kadar yüksek görünmüyordun ordan!"
Kafamı geriye atıp ofladıktan sonra atlama pozisyonu aldım.
"Arya?"
"Ha? Aağğh!"
Popomun üzerine sert bir iniş yapınca yüzümü buruşturdum. Bunu da becerememiştim işte. Ve annem beni görünce- 'Annem beni görünce'
Popomun acısı anında geçerken ayakkabılarımı alıp ayağa kalktım ve yola doğru koşmaya başladım.
"Dur, nereye?"
Az önce bana seslenerek dengemi bozan Kaya'ya elimi boşver dercesine salladıktan sonra koşmaya devam ettim.
"Dursana!"
O da benimle beraber koşmaya başlayınca "Gitsene be!" diye sitem ettim.
"Sen durana kadar ben de koşacağım."
Köşeyi dönünce ellerimi dizime yasladım ve nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Onun da nefes alışverişinin hızlandığını görünce ister istemez gülümsedim. Koşarken dağılan saçlarıyla sevimli gözüküyordu. Bir öküzün olması gerekenin aksine.
"Sen hep camdan mı atlarsın böyle?"
Ona baygınca bakıp eğildim ve ayağıma ayakkabılarımı geçirdim.
"Hayır, sen hep beni camdan atlarken görüyorsun o kadar."
Ayakkabımın bağcığını çekip kafamı kaldırdım.
"Ve genelde zor durumda oluyorum."
Bağcıklarımı bağladıktan sonra ayağa kalktım ve hiçbir şey demeden caddeye doğru yürümeye başladım.
"Hey, bana bir açıklama borçlusun."
Ona dönmeden "Yoo." dedim.
Önüme geçip kollarını kavuşturdu.
"Bana bir açıklama yapmadan hiçbir yere gidemezsin."
Ben de kollarımı kavuşturdum ve ukalaca "Sanane." diye tersledim.
Açıkçası son olaylardan sonra Kaya'ya karşı mesafeli davranmak istiyordum. Nedensizce canımı yakıyordu.
"İyi."
Kenara çekilince omzuna çarparak geçtim ve yürümeye devam ettim. Israr edeceğini düşünmüştüm. Yüzümü yere eğince yanımda yürüyen bir çift ayakkabıyı görmemle kafamı kaldırdım.
"Beni mi takip ediyorsun sen!"
"Eğer bir kızı takip edecek olsaydım o kız sen olmazdın."

"Beni takip etcen demi. Pis sapık"

"Eğer bir kızı takip edecek olsaydım o kız sen olmazdın."

"Niye indin o zaman"

"Kendi evimin önünde inmemde bir sakınca olduğunu düşünmüyorum."

Aklıma okula geldiği ilk gün gelince ister istemez gülümsedim. Bilerek dediği belli oluyordu ve nedense hoşuma gitmişti.
"Niye yanımda yürüyorsun o zaman?"
O günü tekrar yaşamak ister gibi cümlede ufak değişiklikler yaparak ona yönelttiğimde bana ayak uydurup "Caddeye çıkmamda bir sakınca olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta sadece sen o tarafa gidemezsin."
Cevap vermek için ağzımı açtım ama herhangi bir cevap bulamamıştım. Belki de cevap verme gereksinimi duymamıştım. Önüme dönüp ayaklarımı sürte sürte yürümeye devam ettim. İlk gün kaldırımdaki kilit taşlarda canlanınca memnuniyetsizce yüzümü buruşturdum. İlk gün daha dikkatli olabilirdim, babamdan kaçmak için camdan atlamak yerine başka bir şey yapabilirdim ve servisden inince Kaya'ya hesap sormak yerine kendi halimde eve gidebilirdim. Ve keşke tüm bunları yapsaydım. Sanki Kaya benim elimde olmadan dengemi bozmuştu. Bazen çok iyi geliyordu ama bazen çok tuhaftı. Anlamadığım nedenlerden dolayı üzülüyordum.
"Pişt!"
Önümde parmak şıklatınca ona döndüm.
"Ne düşünüyordun öyle dalgın dalgın."
"Hiç."
"Ben ve yakışıklılığımı değil mi itiraf et hadi."
Elini saçından geçirip çapkınca gülümseyince hemen önüme döndüm. O görüntüye dayanabileceğimi zannetmiyordum. Caddeye gelince gideceğim tarafa döndüm. Onunda benimle dönmesini beklerken o ters yönde yürümeye başladı. Ona seslenmek için arkamı döndüm ama Eslem'in gülümseyerek ona yürüdüğünü görünce sarılacaklarını anlayıp tekrar önüme dönüp yürümeye devam ettim. İşte bundan nefret ediyordum. İçime sanki bir öküz oturuyordu.
Buluşacağımız kafenin önüne gelince içeri girdim ve gözlerimle masaları taradım. Amelya'yı görünce el salladım ve o tarafa doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Şu dolu dolu geçen 3 haftayı ayrıntılarıyla anlatmak zor olacak gibi gözüküyordu ama kafamdaki soru işaretlerini açıklığa kavuşturmak ve rahatlamak için buna ihtiyacım vardı. O an Amelya'nın gözlerinin içine bakıp gülümsedim, iyi ki vardı.

YAKIŞIKLI ÖKÜZ (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin