16- YENİ GÖREV

36.9K 1.7K 241
                                    


Instagram: t.y.mazer
Twitter: tymazerr

16- YENİ GÖREV

Aradan üç gün geçmişti ancak Lacivert'le neredeyse hiç konuşmamıştık. Odaya girdiğinde battaniyenin altına gömülerek uyuma numarası yapıyordum. Ne yaptığımı anladığından emindim ancak umursamıyordum. Onu görmemek için gerekirse bütün gün uyuma taklidi yapabilirdim. Ama önüne geçemediğim tek şey vardı. Kokusu... Garip aroması, her geldiğinde beni esiri yapıyor, sıkıca yüzüme kadar çektiğim battaniye bile buna engel olamıyordu.

Her şeyin yanında bir de yalnızlık vardı. Etrafımı saran, kördüğüm gibi her yanıma dolanan yalnızlık... Artık düğümleri açmaya bile uğraşmıyordum. Mike'ın arkadaşlığı iyi gelebilirdi belki ama o da ortalarda görünmüyordu. Günlerdir yediğim yalnız yemekler de aynı oranda sıkıntıma eşlik ediyorlardı. Ailemi özlemeye başlayacağımı düşünmezdim ama aynı masaya oturup hep beraber yenen yemeklere özlem duymaya başlamıştım.

Zaten onun gölgesinde ne yapabilirdim ki? Mike'la olan arkadaşlığıma karşı çıkıyordu. Kesinlikle beni kıskandığını düşünmüyordum. Tek yaptığı beni kontrol etmeye çalışmak ve Mike'la her ne derdi varsa beni bu olaya karıştırmamaktı. Elizabeth'le arkadaş olmamız için başka gezegende yaşamamız gerekirdi. Ya da vazgeçtim dokuz gezegeni de gezsek onunla arkadaş filan olamazdım. Brad zaten aralarında en tecrübelileriydi. Resmen yanında tek kelime etmekten korkuyordum. Belki de o yüzden üç gündür kendimi bu odaya hapsetmiş ve tüm bu çılgınlıktan soyutlanmaya çalışmıştım.

Ertesi gün uyandığımda ilk iş olarak Jenny'ye o günün hangi gün olduğunu sordum. Pazar günü diye cevap verdiğinde içimin aniden sızlamasına engel olamadım. Annemlerin o an Pazar kahvaltısı ediyor oluşunu ve arka planda da her Pazar sabahı izlenen kovboy filminin açık olduğunu düşünüp, bir parça huzur esintisi hissettim.

Aynı hızla, başımı iki yana salladım. Hayır, ailemi özlemeyecektim. Bana hiç bir çare bırakmayan ve kaçmama neden olan onlardı. Güne yine, yeni bir kararla başlamıştım ancak seyrinde pek bir değişiklik yoktu. Kanepe; Jenny'le yaptığım tek taraflı sohbet, buzdolabından aldığım meyve ve yoğurt üçlemesiyle bir gün daha bitecekken, uyuşan tüm uzuvlarımı göreve çağıran koku doldu odaya.

Neyse ki yine kanepede yatıyor durumdaydım. Günlerdir olduğu gibi uyuma taklidine giriştiğimde araladığım gözlerle mutfağa yürüyüşünü izliyordum.

Arkası dönüktü, ince parmaklarıyla dolap kapağının kulpunu kavradığında, dokunuşunu kıskandığımı hissettim. İçimde ayaklanan duygulara ne kadar saçmaladığımı anlatamıyordum ancak kendim pek ala farkındaydım. Gözlerimi yumup, odadan çıkmasını bekledim. Akıl sağlığım yine beni terk ediyordu.

"Uyumadığını biliyorum." dediğinde hiç bir tepki vermeden sabırla çıkmasını bekledim. Ancak öyle olmadı. Sıcak nefesi yakınıma geldiğinde kasılmamak için çok uğraştım. Artık numara yapmamın anlamı olmadığını bilsem de gözlerimi açmak istemedim. Sırtımı ona döndüğümde konuşmaya devam etti.

"Yarın sabah erkenden hazır ol." Bir süre benden yanıt almayı bekledikten sonra sıkıntıyla iç çektiğinde içimden sinsice güldüm.

"Okula başlıyorsun." dediğinde tüm gücümle yataktan kalkıp, sevinçle "gerçekten mi!" dememek için kendimi zor tutmuştum. Birkaç dakika daha odada durup çıktı. Pikeyi üstümden atarken, günlerdir hiç olmadığım kadar enerjiktim. İçim içime sığmıyordu ve uzun süredir çektiğim yalnızlığa küçücük bir umut doğmuştu. Bu durum kalıcı mıydı bilmiyordum ama öyle olması için ne gerekiyorsa yapacaktım. Gerekirse yaşadıklarımızı görmezden gelip, ona yalvaracak, okula devam edecektim.

Lacivert  - Safir - AmberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin