12.BÖLÜM

153 14 7
                                    

Ben yavaştan korkmaya başlamıştım. Babama bir şey olacak endişesiyle korku dolu bakıyordum insanlara. Ne yapabilirim diye düşünüyordum sadece düşünmekten başka da bir şey elimden gelmiyordu zaten. Doktor amca bir süre babaannemle benden uzak bir köşede konuşup, Üzgün tavrından da ödün vermiyordu ben daha çok endişelenmeye başlıyordum. Daha sonra doktor amca'nın yanına giderek

''Babamı görebilir miyim, doktor amca'' Diye sordum.

''Tabi görebilirsin.'' Diye cevap verdi doktor amca. Hemen koşarak babamın yanına gittim. Çok yorgun görünüyordu küçük bir yorgunluk diyordu babam ama bence sadece bu kadarla sınırlanacak bir durum değildi. Başka bir şey daha vardı ve benden bunu saklıyorlardı biliyordum. Ben girdikten on-beş, yirmi Dakika sonra babaannem girdi odaya,

''Neler kaynatıyorsunuz bakalım baba-oğul'' Diyerek gülümsedi babaannem ve babamın hemen sol yanında duran tekli koltuğa oturarak ''Gerçekten artık hiç takatim kalmadı az daha uykusuz kalırsam beni de senin yanına yatıracaklar oğlum haberin olsun.'' Babam, annesine hiç kıyamaz.

''Anne! Sen neden her saniye baş ucumda bekliyorsun ki ben gayet iyiyim. Hadi sende uyu artık biraz gerçekten de hasta olacaksın sende.'' Babaannem ''Haklısın oğlum'' Dediği gibi gözleri kapandı. Bende çok üzülmüştüm babaannemin bu haline, kendisini harap etmişti oğlu için ne yapsın garibim, kocasını daha babam doğmadan, kör bir kurşunla ufacık bir ekmek sebebinden kayıp etmişti. Babama daha üç aylık hamileymiş babaannem o zamanlar. Babam doğduktan sonra ona hem annelik, hem babalık yapmış yıllarca, ne kadar bir zor durumdur bu kimse bilemez anne olmadan, yada baba olmadan o yüzden tek dayanağını da kayıp etmek istemiyordu babaannem. Belki de babam, babasız yaşadığı için benim de üzerime bu kadar çok düşüyordu. Babamla aynıydık, neredeyse o hiç babasını, bende hiç annemi görmedim. Beni anlayabilen kişi de sadece odur diye düşünüyordum her zaman. Bende babamın yanına kıvrılarak, uyuyakalmışım. Sabah uyandığımda babamın hala uyuduğunu gördüm ama babaannem yerinde değildi. Aradan belli bir müddet sonra babaannem, elinde tost ve meyve suyuyla içeriye girdi.

''Hadi bakalım küçük adam, büyüye bilmen için bunları yemen şart ama önce elimizi yüzümüzü yıkıyoruz öyle değil mi?'' Diyerek gülümsedi bana babaannem. Bende ona bakarak tebessüm ettim ve elimiz yüzümü yıkamak için lavabonun yolunu tuttum. Birkaç dakika sonra lavabodan çıktığımda, babaannemin babamın saçlarını okşayarak hüzünlendiğini gördüm. Benim çıktığımı görünce, kafasını sağ omuzundan yukarıya hafif bir şekilde kaldırarak bana baktı.

''Aynı babası gibi uyuyor biliyor musun? Dedenin de sabah uyandığımda saçlarını bu şekilde okşardım o tepki bile vermezdi, uykusu çok ağırdı. Neyse boş ver hadi yemek vakti gel bakalım yanıma kurban olduğum benim.'' Dediğinde, dedemi gerçekten de çok özlediğini fark etmiştim. Bizim evde herkes birini yada birkaç kişiyi gerçekten çok özlemişti. Babam, hem babasını, hem karısını. Babaannem, hem kocasını, hem gelinini. Ben annemi her şeyden ve herkesten çok özlemiştim. Neyse babaannem hala beni bekliyordu tost elinde. Bende hemen yanına giderek ''Kurt gibi de acıkmıştım ha'' Gülümseyerek uykunun hala pençesinden ayrılamamış olan babama baktım çünkü bu sözü genelde babam kullanırdı. Bu durum her ne kadar yüzümde bir tebessüme yol açsa da gerçekten yüreğim parçalanıyordu. Aldım tostumu ve yesem mi yemesem mi diye düşüne düşüne ufak ufak ısırıklar kondurarak yemeye başladım. Babam yemeden yemek istemiyordum. Babaannem anlamıştı babamı düşündüğüm için yiyemediğimi. Hemen ortamı yumuşatmak için

''Hadi oğlum ye yemeğini bak baban şimdi kalkarsa hepsini o yer, biliyorsun her zaman açtır ve her zaman senden yemeğini alıp yer hemen, hadi çabuk ye çabuk.'' Diyerek gülümsedi bana babaannem. Tabi bende de çocukluğun vermiş olduğu gaz yeme var. İki dakikada bitirdim ne var ne yok. Aradan bir saat geçti ve babam yavaştan uyanmaya başladı. Ben hemen yatağa atlayarak

''Baba! Baba! Bak ben sana tost bırakmadım. Hepsini tek başıma yedim oh.''

''Vay hain evlat! Biz seninle böyle mi anlaştık. Babaanne ne zaman güzel bir şey sana alırsa yada yaparsa paylaşacaktık, unuttun mu?'' Diyerek sarıldı bana sıkıca. Sonra babaannem katıldı konuşmaya

''Yok oğlum yok dinleme onu, senden tüm yiyecekleri alıp kendisi yiyecek inanma kanma onun oyunlarına'' Kahkaha atarak gülmeye başladı babaannem. Öyle güzel gülüyordu ki biz söylediği şeyi bırakıp onun gülmesine gülüyorduk. Tüm aile kahkahalarla gülerken birden doktor amca odaya girdi. Ben ona baktığım gibi bıraktım gülmeyi, hafiften bir tebessüm kaldı yüzümde. Doktor amca bizim öyle güldüğümüzü görünce, o da tebessümle girmişti odaya ve

''Allah kahkahalarınızı daim kılsın inşallah.'' Diyerek o da hafiften gülümsedi ve sonra bana bakarak ''Bu gün nasılsın bakalım arkadaşım.'' Bende ''Teşekkür ederim gayet iyiyim, biliyor musun doktor amca, ben babama göstermeden tostu tek başıma bitirdim.''

''Ooo arkadaşım sen kocaman olmuşsun o zaman tek başına bitirdiğine göre artık senin oyuncak yaşında geçmiştir. Tüh o zaman getirdiğim bu oyuncağı başkasına vereyim ben.'' Diyerek cebinden güzel kırmızı küçük bir spor araba çıkardı. Ben hemen ortaya atıldım. ''Yok ya bence o kadar da büyük değilim küçüğüm hala ben. baksana ellerime hala minicik.'' Diyerek gülümsedim. Tabi babamda oradan bana bakarak gülüyordu. ''Ya işte öyle küçük adam sen benden saklarsın ha tostu, hah böylede kayıp edersin oyuncağı işte.'' Dediğinde ben çok üzüldüm, büzdü m dudaklarımı ve melül melül doktor amcaya bakarak. ''Ama ben çok büyümedim ki hala çocuğum ben.'' Dedim ve başımı aşağıya doğru eğdim. Doktor amca şakayı daha fazla uzatmak istememiş olsa gerek ki çenemden işaret parmağı ve baş parmağının desteğini alarak başımı yukarıya doğru kaldırdı ve
''Bence sen tam bu arabayla oynayacak yaştasın arkadaşım. Güle güle kullan'' Diyerek arabayı uzattı bana ben de sevinerek aldım arabayı hemen ve masaya koyarak oynamaya başladım. Sonra doktor amca bana bakarak. ''Arkadaşım! Sen şimdi kapının önünde oyna istersen, babanın iğne vakti geldi.'' Diyerek beni yine dışarı çıkardılar. Ama bu defa bir şeyler olduğunu tahmin ettiğimden dolayı. Kapıyı tam olarak kapatmadım sesin geldiğinden emin olunca tam kapının önünde içeride neler olup bittiğini öğrenmek için bekledim. Ara sıra araba sesleri çıkarıp onlara arabayla oynadığımı hissettirmeye çalışıyordum. Doktor amca babamın gözlerine ışık tutup bakıyordu, bileğini tutup nabzını kontrol ediyordu. Daha sonra babamın yanındaki koltuğa oturarak.

''Evet Ahmet bey korkulacak bir şey yok, dün size kan kanseri olma ihtimaliniz yüksek dedim. Daha sonra arkadaşlarımı da toplayarak, kesin bir analiz yaptık. Tabi bu olmayacağınız anlamına da gelmez. Kendinizi bu kadar yormayın yoksa korkulacak şeylerle karşılaşabiliriz. Tamam anlıyorum oğlunuz için çabalıyorsunuz ama size bir şey olursa ne olacak peki, onu tamamen yalnız bırakmış olacaksınız. Bu gün sizi taburcu edeceğiz size yazdığım bu ilaçları da düzenli olarak kullanırsanız inşallah bir şey kalmayacak.''
Kan kanseri nedir bilmiyordum ama kanserin çok kötü bir şey olduğunu çok duymuştum. Tedavisi neredeyse çok az sonuç veren bir hastalık. Babam benim için canından olacaktı annem bunu yaptı ama babamında gitmesine kesinlikle izin veremezdim.

BEN SENİ SESSİZ SEVDİMWhere stories live. Discover now