33."ÇİFTLİK EVİ"

4.3K 167 64
                                    

BÖLÜM ŞARKISI;
EVANESCENCE - BRİNG ME TO LİFE.

İYİ OKUMALAR...

Öyle seçimler vardır ki;
Seni iyi bir insan yaparak cennetin varlığına inandırır,
Öyle seçimler vardır ki;
Karanlıkta boğulduğun an cehennemin varlığına inanman için insanı yakıp kül eder.

Ben bu iki dünya arasında kalmış aciz bir ruhtum,
Arafta sıkışan ve geçmişin izleriyle dolu bir ruh ve harabeye çevrilmiş bir beden.

Benim cennetim de cehennemim de onun gözlerinde ki karanlıkta saklıydı, o kimi zaman beni yakacak bir ateşti, kimi zamansa beni yanmaktan kurtaracak olan cennetti.

Cennet ve Cehennem;
Şu an bir yanım cennetti diğer yanım ise cehennem, doğru olan yolu biliyordum, kurtuluşum bize doğru gelmekte olan polis araçlarıydı, asıl soru doğru yolun hangisi olduğu değildi, asıl soru doğru yolu bile bile yanlış yoldan gidecek kadar cesaretimin olup olmadığıydı.

Belkide istediğim cennet değildi, belkide istediğim cehennemdi,
daha da yanacağım bir cehennem,
beni yok edecek bir cehennem,
belki de istediğim yanmaktı, cayır cayır yanmak.

Düşüncelerimden soyutlanıp gözlerimi bize daha da yaklaşmakta olan polis araçlarına çevirdim, polis arabalarının siren sesleri yaklaştıkca tiz bir sesin çıkmasına ve bu da düşüncelerimden soyutlanmama neden oluyordu.

İki tane polis arabasının bize gelmesiyle gözlerim tekrar onu buldu.

"Bin şu arabaya!" ses tonu kendinden emin fakat bir o kadar da sertti, fakat benim tek yaptığım şey başımı hemen sağ tarafımda duran polis arabalarına çevirmek olmuştu, arabanın içinden yaklaşık 7-8 polis çıkmıştı ve ellerinde ki silahlarının namlusunu Kuzeyin arabasına doğru çevirmişlerdi.

"Kuzey Arsoy derhal arabadan çıkıp teslim ol" elinde megafon olan polisin konuşmasıyla kahvelerimi tekrar siyahlarına çevirdim ve siyah gözlerinin içinde ki ateşi kendi kahvelerimde hissettim.

Yüz hatları hiç olmadığı kadar sertti, sinirli olduğu boynunda ki kasın belirmesinden anlaşılıyordu, fakat gözleri işte orada bir çok anlam yatıyordu, gözleri... Yaşamayı vaad ediyordu, gözleri... Ölümü vaad ediyordu.

Kuzey bir hışımla arabadan çıkıp ellerini havaya doğru kaldırdı aramızda o kadar az bir mesafe vardı ki bu benim için büyük bir tehlike oluşturuyordu.

Gözlerine tekrar bakıp ne düşündüğünü anlamaya çalıştım fakat ben daha onun düşüncelerini çözemezken Kuzey pantolunun beline sıkıştırdığı silahı hızlı bir şekilde çıkarıp beni tek hamlede kendine doğru çekti, ben daha olayın şokunu atlatamadan çenemin altına değen soğuk metal Kuzeyin aklından geçenlerin ne olduğunu gösteriyordu.

"Yaklaşırsanız kız ölür." ses tonu bir o kadar sert ve acımasızdı, yaptığı oyunun bir tek ben farkındaydım, fakat hareketleri ve çenemin altına bastırdığı silahı bunun bir oyun ya da gerçek olup olmadığını idrak etmemi zorlaştırıyordu.

"Buradan çıkışın yok Kuzey Arsoy" polisin kurduğu bu cümleye karşın Kuzeyin dudakları alayla kıvrılırken güçlü eli saçımı sertce kavradı ve bu küçük bir inilti çıkarmama neden oldu.

"Eminmisiniz?" Kuzeyin sesi daha çok alaycıydı kendinden o kadar emindi ki polisleri atlatacağını biliyor gibiydi, fakat o sırada siren sesleri sokağı doldurdu bu daha çok polis arabasının geldiğine işaretti, Kuzeyin polisleri atlatması mümkün değildi fakat fazlasıyla rahat olmasının altında ya iyi bir planı vardı ya da bugün yine bir çok insanın ölümüne neden olacaktı.

SADECE TESADÜFOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz