Tanıdık Yüzler

2.2K 201 24
                                    


Kian'ın yaklaşık on kişi önünde iki kişi arka arkaya duruyordu; Berengar ve Drest. 

Berengar yaşıtlarına göre uzun boylu bir çocuktu. Vücut yapısı on sekiz yaşındaki insanlarla karşılaştırılabilirdi. Gücünü baz aldığımızda çok iyi savaşçı olma ihtimali vardı ama zekası Boro seviyesindeydi. 

Onun önünde duran Drest ise çok güçlü sayılmazdı ama zekası bir sene öncesine kadar Kian ile yarışabilirdi. Geçen sene Alvez ile yaptıkları düello da adeta ezilerek kaybettikten sonra  kendini yurttaki evine kapatmış, aylarca çıkmamıştı. En sonunda, yedi ay sonra kütüphanede Berengar ile birlikte görmüştü onu. Yedi ayda otuzdan fazla kilo vermişti Drest. Hızla erimişti ve birinci seviye büyücü olmanın arefesindeki çocuk bir anda dibe vurmuştu. 

Alvez ise onunla düellosundan sonra aniden birinci seviyeye ulaşmış ve Drest'in yerine, birinci derece sınıfa yükselmişti. Kısa süre sonra da okulun zirve öğrencilerinden biri olmuştu. Şimdi Drest, o zamanları tamamen atlatmış gibi görünüyordu. Ama içinde esen fırtına hala hissedilebilir seviyedeydi.

Yaklaşık iki saat sonra sıra hızla eriyip Drest'e gelmişti. Drest, hızla büyücü seçim bölümüne, onun ardından Berengar da boş olan savaşçı seçim bölümüne gitmişti. Seçilen öğrenciler geriye çıkmıyordu. Direk olarak garnizon okulundaki yurtlarına naklediliyordu. İki eski Kuzey Yeli öğrencisinin yerine yeni öğrenciler girdiğini gören hem Drest'in hem de Berengar'ın testi başarıyla geçtiğini anlamıştı. 

On dakikadan kısa bir sürede sıra Kian'a geldi. Berengar ile Kian'ın arasında teste girenlerin hiçbiri başarılı olmamıştı. Hepsi yüzü asık bir şekilde garnizonun dışına çıkmak zorunda kaldı. 

Kian sıranın başına geldiğinde karşısında üç tane adam buldu. En soldaki gözlerinden bile güç fışkıran bir savaşçıydı. Sağdaki yanında tuttuğu asasından anlaşılacağı üzere büyücüydü. 

Ortadaki ise, hiçbir aura yaymıyordu. Uzaktan gören bir dilenciye benzetebilirdi onu. Uzun kahverengi şapkalı bir cüppe giyiyordu ama şapkasını başına geçirmemişti. Siyah gür saçları kısa kesilmişti, temiz yüzü kısmen bir rahibi andırıyordu. 'Simyacı' dedi Kian içinden. 

''İsmin nedir evlat?'' dedi büyücü olan adam.

''Kian.'' 

''Soy ismini kazanmamış, bir savaşçı mısın? Yoksa büyücü mü?'' dedi savaşçı. Ellerini göğsünün üzerinde çaprazlamıştı.

(YN. Anlamayan için, çiçek olmuştu. :D ) 

Kian gözlerini ortadaki adama dikti. ''Simyacı.'' dedi sakin bir şekilde. 

''Hoo.'' Cüppeli adam uzun sıranın akışı boyunca ilk defa konuşmuştu. ''Üçüncü bölüm.'' dedi adam dudakları yukarıya doğru kıvrılırken. 

Kian sakince ilerledi. Sırasıyla savaşçı ve büyücü bölümlerini geçtikten sonra diğer ikisinden biraz daha ufak olan çadıra girdi. İçeride yine üç adam vardı. Biri KristJanın başında, ayakta bekliyordu. İki adamsa çadırın köşesine konulmuş koltuklarda oturuyordu. Birisi uyumuştu bile. 

Kian'ın girdiğini gören, ayaktaki adam gözlerini, yaşlı görünüşüne hiç uymayan çocuksu bir heyecanla Kian'a dikti. ''Hoş geldin evlat. İsmin nedir?'' dedi hızlıca.

''Kian.'' dedi ve, ''Soyadım yok.'' diye ekledi, adamın sormasına fırsat tanımadan. 

''Kaç yaşındasın?'' 

''14.'' 

''14.'' diye tekrarladı adam Kian'ın bilgilerini elindeki kağıda not ederken. ''Testi geçmen için başlangıç seviyesinde iksir göstermen yeterli.'' Bir anlık duraksamadan sonra devam etti. ''İstediğin malzemeye söyle. Nadir malzemelerden olmadığı sürece burada olacaktır. Peh, nadir malzemelerin ismini bile bilmediğine eminim ama.'' dedi işaret parmağına takılmış dört mavi yüzüğü gösterirken. 

Yıldırım EfendisiWhere stories live. Discover now