Saçları gözlerini kapatacak kadar aşağı inmişti. Şişmiş dudaklarıyla nefesini dışarıya veriyordu. Sabahları bu kadar masum ve aynı zamanda da çekici olması hiç adil değildi.
Elimi saçlarının arasında yavaş yavaş gezdirdim. En son böyle huzurlu hissettiğimde babamın saçlarını okşuyordum. Ve sonrada onun üvey babam olduğunu öğrenmiştim. N'olur dedim içimden n'olur bu seferde huzurumu bozacak kimse olmasın.
"Hm," diye inledi ve saçlarının arasındaki elimi tuttu. Hala gözü kapalıydı ama gülümsüyordu.Bu haline bende gülümsedim. Elimi dudaklarının üstüne getirdi ve öptü. Bende derin bir nefes aldım. Yoksa nasıl kendime gelebilirdim bilmiyordum çünkü. "Saat kaç?"
Dudaklarının elimin üzerinde olmasını umursamamaya çalışarak diğer elimle telefonumu elime aldım. "On ikiye çeyrek var."
"Sen daha yeni mi geldin?" Her zamanki gibi belimden yakalayıp, beni yanına yatırdığında ona yaklaştım. Onunla uyumayı çok özlemiştim. Belimdeki elinin üzerine elimi koydum.
"Evet, Ashton'ın annesini evine bıraktıktan sonra geldik."
Omzumdan öptü ve imkanı varmış gibi daha çok yaklaştı. Galiba en çok bunu yapmasını özlemiştim. "Biraz uyusak mı böyle?" dediğinde nefesini ensemde hissettim. Gözlerimi kapatıp anı yaşamak istedim ama sonra aklıma Ashton geldi. Aşağıda bize kahvaltı hazırlamaya çalışıyordu.
"Ashton kahvaltı hazırlayacağını söylemişti."
"O da, baya baya kardeşi gibi görmeye başladı seni."
Güldüm. "Başka nasıl görecekti acaba Luke?"
"Ben olsam ensest ilişki yapman için seni zorlardım."
"Şükürler olsun, iyiki Ashton'la kardeş olmuşum(!)" Ondan ayrılıp oturdum. Yukarıdan ben ona bakarken o da gülüyordu. Ayağa kalktı ve eşofmanını düzeltti. Onun kıyafetlerini koyması için ayırdığım çekmeceyi açtı ve içinden bir tişört alıp üzerine giydi. Bende ayağa kalkıp kapıya doğru yürümeye başladım. Merdivenleri inerken arada bir ona bakıyordum. Bu da onun gülümsemesine neden oluyordu, daha doğrusu sırıtmasına.
"Bugün ne yapacaksın?" Dedi yanıma gelerek. Omuz silktim, ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Galiba akşama kadar yatakta kaç derece dönebileceğimi hesaplardım.
"İstersen birşeyler yapalım desemde, sen Ashton'la kalacaksın galiba."
"Evet," dedim son basamaktan sonra ona dönerek. "Yanında durmak istiyorum."
Anlayışla gülümsedi ve benim yürümemi bekledi. Mutfağa doğru ilerledim, Ashton ne yapmıştı gerçekten merak ediyordum.
Başına, nereden bulduğunu bile bilmediğim, bir şapkayı takmıştı. Şarkı söyleyerek harikalar yaratacağını söylediği yemeğini yapıyordu. Ona biraz daha yaklaştım ve ne yaptığına baktım. İnanılmaz bir şey yapıyordu, kimsenin yapamayacağı bir şeydi.
"Yumurta mı, cidden mi?"
"Sen hiç benim elimden yumurta yedin mi?"
"İnanamayacağın kadar kişinin elinden yumurta yedim Ashton." Dudaklarımı büzerek ona baktığımda gülümsedi.
"Bu arada," dedi yumurtayı çırpmayı bırakıp eliyle kahve makinesini göstererek. "Kahve içmek istediğini söylemiştin."
Başımın ağrısı on dakikada bir arttığından kahve içmesem dinmeyeceğini biliyordum. Bu yüzden teşekkür edip kahveyi termosa doldurdum ve içmeye başladım. Luke sandalyeye oturmuş telefonuyla oynuyordu. Onu izlemeye başladım. Düşündüğüm kadarıyla oyun oynuyordu. Hayattaki tek amacı oymuş gibi gözlerini telefona dikmiş hızlı bir şekilde parmaklarıyla birşeyler yapıyordu.
VOCÊ ESTÁ LENDO
Lesson•hemmings
FanficL serisi #1 "Burası," dedi parmağını göğsüme bastırırken. Göğsümden göbek deliğime oradanda diğer göğsüme parmağıyla bir çizgi çektiğinde derin bir nefes aldım. İki göğsüm arasındaki çizginin üstünden bir daha geçti. "Karşı kenarın," Hemen ardından...
