•23•

7K 696 180
                                    

Ertesi sabah, yanımda hiç susmayan Minhyuk'la okula yürürken gece boyunca düşünmekten en fazla iki saat uyuyabilmiş halimle adımlarımı kontrol ederek, düşmemek için çabalıyordum.

Gereksiz şeylerin kafamı meşgul etmesine izin vermemeliydim ama Jungkook'un söylediği her şey (özellikle adımla seslendiği kısımlar) beynimi fazlaca yoruyordu. Hiçbir şey umrumda değildi, benim asosyal ya da inek olduğumu düşünmesi falan birazcık bile sorun değildi. Merak ettiğim tek şey, bana neden adımla seslendiğiydi.

Minhyuk bugün kafasında kırmızı spor bir şapkayla, beni otobüs durağından almıştı. Selamlaştığımız dakika içinde bir şeyler anlatmaya başlasa da anlattığı şeylerin yarısından fazlasını duymamıştım.

Büyük siyah kapının önünde durduğumuz sırada "Ve nuna, yemin ederim önce o vurmaya başladı..." diyordu ama kimin kime ya da neye vurduğunu anlamamıştım.

"Ne?"

Dudaklarını büzerek çirkin bir ifade yaptı.

"Nuna! Sen beni dinlemiyor musun?"

Hemen yanımızda biten Yooseul ve Taehyung ise bize gülümsüyordu.

"Hey, günaydın."

"Günaydın."

Minhyuk'un saçlarını karıştıran Taehyung, onun sinirlenişine gülerken Yooseul elini omzuma attı.

"Naber okulumuzun en asosyal öğrencisi?"

Kolunu ittim.

"Sen gelmeden önce daha iyiydi."

Gülerek kafasını bana yanaştırdı.

"Ayy! Ben de seni çok seviyorum canım arkadaşım!"

Onu itiyordum ama hiç etkisi olmadığı gibi daha çok sırnaşmasına neden oluyordu. Bu yüzden pes edip sınıfa gireceğimiz zamana kadar bana yapışık halde olmasına izin verdim.

İtiraf etmek gerekirse Yooseul'ın gün boyu Jungkook'la yaptığımız kavgayla ilgili hiçbir şey söylememiş olması tuhaf geliyordu. Ona sorup sormamakta kararsızdım.

Ne diye uğraşıyorsun?

Jungkook'tan kurtuldun işte.

Yoksa... onunla ilgilenmeyi seviyor muydun?

Elimi yüzümün önünde sallarken iç sesimin yarattığı korkunç dumanı dağıtmıştım. Yooseul sormuyorsa, bir şey söylememin anlamı yoktu.

Beynimi meşgul eden bir soru yüzünden, Iseul'la birlikte kafeteryaya gidecek olanı seçmek için taş-kağıt-makas oynayan Yooseul'a döndüm.

"Yooseul?"

O sırada Iseul parmaklarıyla makas yaptığı için Yooseul, taş yaptığı eliyle ona vurdu.

"Aman Tanrım, Sunya! Resmen şans meleğimsin! Adımı seslendiğin anda ben kazandım!"

Iseul'ın kafasına vurup cüzdanından bozukluk çıkardı.

"Bize iki tane elmalı soda ve kendin için bir "Ben Eziğim" adlı yaka kartı al, Is."

Dişlerini gösteren Iseul, aynı şekilde Yooseul'ın kafasına vururken ikisi de kıkırdıyordu.

"Senin için de "Ben Bir Aptalım" yaka kartı almalıyım,"

Bunu söyleyen Iseul çoktan kapıya ulaşmıştı.

O gidince Yooseul sırasını benimkine yaklaştırdı. Her zaman yaptığı gibi, kendi sırasının ayaklarını, beton zeminde kaydırmış ve ikimizin sırasını neredeyse birleştirmişti.

sunya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin