-28-

128K 6.7K 1.1K
                                    

Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin.. ^^
NOT: Bölümü okumadan önce 19. ve 22. bölümleri tekrar okursanız her şey daha net anlaşılır. İyi okumalar.. ^^

---

"Baba dur!" diye resmen çığlık atmıştım. Babam aniden frene basınca araba durdu. Ellerim hâla titriyordu.

Her şey bana bağlıydı. Eğer geç kalırsam David ölebilirdi.

"Baba.. Anne.. Bana güvenmek zorundasınız. Geri dönmeliyiz. Hem de hemen. Sonra yine kasabadan ayrılabiliriz. Ama lütfen. Lütfen.." dedim. Ağlamama engel olamıyordum. Babam geri dönmek için arabayı tekrar sürmeye başladı.

"Jenna neler oluyor?" diye sordu babam.

"Lütfen. Bana güvenin." dedim ve adresi söyledim. Buraya fazla uzak değildi.

Anne ve babama bir vampire kanımı vermek için döndüğümü söyleyemezdim. Eğer öyle olduğunu bilseler asla geri dönmezlerdi.

Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Sakin olmalıydım. David henüz ölmemişti. Onu kurtarmak için bir şansım vardı. Ama zaman çok önemliydi. Zaman yaşam ve ölüm arasındaki o ince çizgiyi belirliyordu.

Şu an için zaman her şeydi.

Babam arabayı olabildiğince hızlı sürüyordu.

Ama neden? Robert bunu neden yapmıştı? Vampirleri nereden biliyordu? Amacı neydi? Bunu nasıl yapabilmişti?

Sorular beynime akın ediyordu. Ama düşünmemeye çalıştım. Çünkü varmıştık.

"Biraz daha ileri gitmemiz lazım. Bir kulübe var. Ama tek girmem lazım. Siz lütfen arabada kalın." dedim babam arabayı sürerken.

"Hayır biz de seninle geleceğiz. Ne olduğunu söylemiyorsun bile." dedi annem.

"Anne lütfen bana güvenin. Lütfen." dedim. Sesim titremişti. Annem biraz hüzünle bana baktıktan sonra önüne döndü.

"Burda dur baba!" dedim heyecanla. Kulübe görünmüştü. Ama araba kulübenin yakınında değildi. Babam arabayı durdurdu. Onların daha fazla yaklaşmasını istemiyordum.

"Lütfen burda kalın." diyerek arabadan çıktım. Koşmaya başladım. Hiç koşmadığım kadar hızlı koşuyordum. Kulübeye oldukça yaklaşmıştım.

Kulübenin kapısı arka taraftaydı. Kulübenin arka tarafına geçtim.

Çok yaklaşmıştım.

Birden önümde bir gölge belirdi. Çok karanlıktı. Kim olduğunu göremiyordum. Biraz daha yaklaşınca yüzü belli oldu.

Tanrım! Bu Robert'tı!

Beni ittiğinde sırt üstü yere yapıştım. O da bana yaklaşıp bir bıçağı boynuma dayadı.

"Buraya gelmemeliydin Jenna." dedi.

"Çekil üstümden! Bunu neden yapıyorsun?!" dedim. Merak, korku, endişe.. Bütün duygularım birbirine karışmıştı.

"Ben sadece canavarlara yaptıklarının bedelini ödetiyorum." dedi.

Zaman daralıyordu. Bir şeyler yapmalıydım. Kurtulmak zorundaydım. Arkadaşlarımı kurtarmak zorundaydım.

Ama yapamıyordum. Boynuma dayalı bir bıçak vardı. Ondan nasıl kurulacaktım ki?

David hâla yaşıyor muydu? Yoksa benim yüzümden ölmüş müydü? Bilmiyordum. Kalbime büyük bir acı saplanmıştı. Robert boynuma bir bıçak doğrultmuştu. Anlaşılan benim de yaşam sürem o kadar uzun olmayacaktı. Gözlerimi kapattım.

Gizemli KasabaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin