II. KISIM / 8. Kefaret

4.7K 266 63
                                    

"İçimdeki çingene nefesinden nefes versin,

Seni tekrar aramıza geri getirsin."

diye fısıldadı ve Yazgı'nın giderek saydamlaşan tenine üç nefes üfledi.

"Değil mi ki, Kahraman Abimin canına can bağışladın,

Senin de canına can bağışlansın."

Ardından elini diğer narin elin üstüne koydu:

"Hadi uyan," dedi. "Geri gel artık!" 

Sözlerini tamamlayarak geri çekilmesiyle birlikte, sessizce arkasından yaklaşan genç adamın göğsüne çarptı genç kız. Korkuyla aklı başından uçarak geri döndüğünde mahcup bir çift kara gözle karşılaştı.

"Sen... beni... mi dinliyordun?" diye fısıldadı dişlerinin arasından Nefes'er. Çok nadir uğrayan öfkesi damarlarından vücuduna hızla yayılmıştı . Celil  bir adım geriledi, aralarını açtı, aynı sıra da ne cevap vereceğini düşünüyordu ki arkalarından gürleyen sesle ikisi de sıçradı.

"Ne oluyor burada?" 

Hızla toparlandı karamel saçlı güzel: "Yok bir şey," diye yanıt verdi. "Sen geldiğine göre artık ben gideyim." 

Ardından çantasını kaptığı gibi hızla dışarı attı kendisini. Ne Kahraman'ın ne de Celil'in yüzüne bakabilmişti.  

Onun allak bullak ve sarsılmış hâli yüreğinin en kuytu köşesine dokunmuştu Celil'in, peşinden gitmek üzere o da hareketlendi fakat koluna bir pençe gibi geçen kuvvetli parmaklar yüzünden duraksamak zorunda kaldı: "Eğer saçının telini incitirsen, beni ettiğinden daha beter ederim seni!" diyordu Kahraman.

Hırsla kararmış bakışlar saniyelerle sayılı şiddetli bir öfkede çarpıştılar sessizce, hemen akabinde diğerinden kolunu kurtaran adam kapıya yöneldi ve koşar adımlarla odadan çıktı. 

****

Nesli Han,   düşünceleriyle amansız bir boğuşmaya girişmiş genç adamın karşısına yavaşça yerleşti. 

"Merhaba." dedi yumuşak sesle.

Rezzak, hastane bahçesinde saatlerdir çakılıp kaldığı masaya misafir gelen kadına inanmaz nazarlarla baka kaldı. Kimse dile getirmese de herkesin bildiği üzere kardeşler arasında babasının sevdiği kadına duvarları en yüksek, en ulaşılmaz ve en affetmez oydu aslında. Buna mukabil yine herkesin bildiği gibi aralarında en vicdanlı olan da yine oydu. Sırf bu yüzden gidip bulmamış mıydı kız kardeşini? Sırf bu yüzden kanatlarının altına almamış mıydı onu? Ve sırf bu  yüzden gelmemiş miydi günlerdir tıkılıp kaldığı lânet hastanenin bulunduğu şu şehre? (*)

"Merhaba." diye cevap verdi hafifçe öksürerek. 

Nesli Han, oturduğu yerden genç adamın ruhundaki izleri, kabuk tutsa da her seferinde defalarca dağlanarak ince ince kan sızan yaralarını, ikilemlerini, iç savaşını, yangınını her şeyi gördü. Bunu anlamışçasına huzursuzlandığında kapkara gözler, elini elinin üstüne koyarak:

"Beni affetmen gerekmez." deyiverdi.

****

"Nefes'er!" diye seslendi, kaldırımda acele adımlarla yürüyen kıza yetişmek gayretindeki Celil.

Ancak diğeri iyice hızlandı, genç adam da ona uydu ve bir kaç adımda yetişerek, omzuna dokundu hafifçe incitmekten çekinerek. Dokunuştaki naiflik, adamın ruhundaki dalgalanmaları hissettirdiğinden belki, belki de kendi ruhundaki sarsıntılar ağır geldiğinden aniden duruverdi kaldırımın ortasında genç kız.

DERİN MAVİ AŞKWhere stories live. Discover now