7

12.4K 844 370
                                    



Namjoon sinirden köpüren Min Yoongi'yi evden gönderdiğinde keyifle telefonumu elime aldım ve yeni telefon numaramı tanıdıklarıma attım. Fakat tek düşünebildiğim Min Yoongi'yi nasıl sinir edebildiğimdi.

Sıratarak koltuğa yayılmıştım ki Namjoon hiddetle oturma odasına girdi.

"Sen ne yaptın?!" dedi bağırarak. Gözlerimi telefondan yüzüne çevirdim ve omuz silktim.

"Halıyı birazdan temizleyeceğim, Namjoon." Tam telefona bakmaya geri dönecektim ki histerik gülüşü beni durdurdu.

"Sokayım halısına! Min Yoongi'ye sevgili olduğumuzu söyledin! Anlaşmamızda bu yoktu!"

Gerçekten kızmıştı ama işine yaramayacağımı söylediğimde beni geçiştirmişti. Sanki evinde kalmak için yalvarmışım gibi bana kızmaya hakkı yoktu.

  Ayağa kalktım ve karşısına dikilip sertçe gözlerine baktım.

"Neden kızdığını anlamıyorum, Jin yüzünden mi? Kıskanacak mı seni?! Fark etti mi acaba duygularını?!" Alayla söylediğim sözler üzerine kırıldığını anladım. Ben ne dediğimin farkına varıp düzeltmeye kalmadan hiçbir şey söylemeyip hızla kapıdan çıktı ve kapıyı arkasından çarptı.

Çok güzel Yoo Rae, çok güzel. Yine bencilsin.

***

Binanın çatısından adamı takip ederken bile tek düşündüğüm Namjoon'un kırılan kalbini nasıl düzelteceğimdi. Bazen, pekala çoğu zaman bencillikte sınırları aşabiliyordum ama elimde olan bir şey değildi. Yalnız başıma çabalamaya o kadar alışmıştım ki söz konusu başkası olunca kendimden başka birini nasıl düşüneceğimi çözemiyordum. İnkar ettiğim bir şey değildi.

Namjoon telefonlarıma cevap vermiyordu, sadece işin adresini mesaj atıp tek kelimelik bilgilerle haber vermişti. Geriye konuşmak istediğimi mesaj olarak attım ancak cevap gelmedi. Ben de işe odaklanırsam bir şeyler yaparım diye düşündüm.

Takip ettiğim adam çaldığı altın ve mücevherleri her akşam tuttuğu depodan bir çantaya dolduruyor ve turistlere tuzlu bir fiyata kakalamaya çalışıyordu. Aşağıdan takip etmememin sebebi de buydu. Adam tecrübeliydi ve işini berbat etmeye çalışanlara karşı pek nazik olduğu söylenemezdi. Onun gibi ben de değildim.

Karşı dükkanın çatısına atlayarak geçtiğimde adamın ara sokaklardan birine girdiğini gördüm. Bu sokak caddenin ışığını bile almıyordu, zifiri karanlıktı. Durduğu noktada duvara dayandı ve bir sigara yakarak beklemeye başladı. Bu mesafeden kimle görüşürse görüşsün ne söylediğini duymam mümkün değildi, bu yüzden çatıdan sessizce kendimi sarkıtıp eski binanın en üst katının çamaşır tellerine basarak balkona indim. İki metre daha yaklaşmıştım. Şimdi en azından duyamasam bile görebilirdim. O sırada içerden gelen erkek sesi bekleyen adama bakarak oturup dinlememe neden oldu. 

 "İnanabiliyor musun?! Bunca yıldır ona tavsiyeler verip dinliyorum ama bir kere olsun beni desteklemiyor. Zaten eşcinsel olduğumu öğrendikten sonra sürekli bana kaba davranmaya başladı. Yani.. Çok üzüldüm açıkçası. Bundan sonra bir kızla arkadaşlık etmeyi düşünmüyorum. Bana resmen sevdiğim adamın beni görmesinin imkansız olduğunu söyledi, onun beni sevemeyeceğini söyledi."

 Sertçe yutkundum. İnce erkek sesi kafamda bir anda Namjoon'unkine dönüştü. O da mı böyle hissediyordu?

 "Sadece biraz destek versin istemiştim, her türlü zorluğunda yanındaydım oysa ki..."

 Tam içeri girip tavsiye isteyecek kıvama gelmiştim ki duvara dayanan adam kendini itip sokağın başında beliren kadına gülümsedi. Kadın ünlü bir derginin kapağından fırlamış gibiydi. Topuklu ayakkabısının sesi sokakta yankılanıyordu. Adam elindeki çantayı açtı ve kadın bir metre ötesinde durunca konuşmaya başladı.

one million bullets || myg.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin